Kanlı Şaraplar
"Akan kanımın biriktiği kristal bardak can buldu cehennemin ateşinde, kanım alev oldu; alevler şeytanı yarattı. Kan vardı akması için yaratılan ve yine kan vardı ki, damarlarda zehir olup eceli çağıran."Ecelin gölgesi hep ikinci bir ben gibi peşimdeydi hayatım boyunca. Ölümün kıyısında gezinirdim hep, içime çektiğim her nefes aslında son olabilirdi. Kalbimin içimde atmayı bırakmak istemesi beni aslında en çok yorandı.
Hayat beni öldürmek istemişti, kalbimse onu dinlemek. Ama yaşamanın değeri daha çok alevlendirmişti ruhumu. Yaşamak, evet bir ruhsuz gibi yaşamak. Evet ölmeyi isteyerek yaşamak. Evet sürünerek yaşamak. Ve evet, öleceğini bilerek yaşamak.
Ama yaşamak, ondan değerlisi de yoktu bu dünyada.
Kalbim atmayı bırakmak istediği her anda beynim devreye girmişti. Hayatım yaşanmaya değerdi. Belki kötüydü, düzeltilirdi. Umutsuzdu, umut her zaman bulunurdu. Küçükken korkunçtu, büyüdüğümde geçerdi.
Bir çare bulabilirdim, açık yaralarım hala kanıyor olabilirdi; bu onların üzerine krem sürüp yara bandıyla kapatarak yola devam edemeyeceğim anlamına gelmezdi. Yapardım, yapabilirdim. Yapmıştım. Ruhumu veya bedenimi satsam bile, bir şekilde yaşamıştım.
Çünkü ufukta görmediğim o ışığın varlığına saf bir umutla bağlanmayı küçük bir kızken seçmiştim. Asla göremediğim ve olmadığını bildiğim umuda sıkıcı tutunmayı tercih etmiştim. Çocukluğum bana gerisinde bunu bırakmıştı ve ben eğer yaşamazsam ona ihanet edermişim gibi hissediyordum.
O yüzden yaşıyordum, her ne yaşamış olursam olayım. Daha küçük bir kızken öleceğimi bile bile yaşamı seçmiştim ben, şimdi bunu öylece es gelemezdim.
Bu yola başlarken de öyle olmuştu. Hayatta küçüklüğümün bıraktığı izle yaşamak için çırpınıyordum ve sonunun ne olduğunu bilmediğim bu yola adım atmıştım. İçimde tek bir duygu dalı kalmıştı ve bu onlara aitti, dostlarıma. Şimdi onlar da yoktu. Duygular tamamen silinmişti ve ben onları kaybetmiştim. Ama yine yaşıyordum, yine nefes alıyordum. Bu mücadelenin sonunda ölebilecek olsam da yine yaşıyordum.
Çünkü yaşamak gebe kalınmış umudun tek isteğiydi, çünkü yaşamak bir çocuğun en büyük hakkıydı.
Aklıma her düştüğünde kendime soruyordum şu soruyu. Barlas'la ayrılmamızın üzerinden iki saat geçmişti ve ben odaya geldiğimden beri aynı şeyi sorguluyordum. Doğru, içimde bir duygu kırıntısı yoktu ama bir insanı öldürürken ne hissedecektim?
Öldürmek, korkmuyordum bu kelimeden. Yapacaktım yaşamak için, birinci yaşımdan yedinci yaşıma kadar hepsine sözüm vardı. Yaşayacaktım. Ama emin değildim, bir ruhu bedeninden ayırırken ne düşünecektim? Etkilenmekten ölesiye çekiniyordum. Hangi tohumları ekecektim kalbime, bir şeyler hissedecek miydim birini öldürdüğümde?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTI'NIN ÖLÜMÜ
Action"Aldığınız her nefesin arkasında onu kesmek isteyen düşmanlarınızın varlığını asla unutmayın." ~Büyük Patron Dünya paramparça olur ama yok edilemez. Parmaklarındaki kan geçmişimden bana bir hediye. Elimdeki bıçak bana geleceğimden bir kesit. Yaşama...