1. Bölüm

24 7 12
                                    


Kırık ve birleşmeyen parçalar

                         "Ölümün vahşi nefesi dolaşır boynunda

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


                     "Ölümün vahşi nefesi dolaşır boynunda. Kalbin durmak ister ama sen inatla yaşarsın. Ölüm sana çok yakındır, sense ölmeyi bilemeyecek kadar uzak."

Şubat 2009
Kapının sert kapanma sesi. Bir çığlık. "Yapma!" diyen bir kadının sesi. Küçük kız bunu duyuyordu. Duymaktan ziyade o çığlığı kendi içinde atıyordu.

Annesi, annesinin yardıma ihtiyacı vardı. Ona yardım etmeliydi. Ama küçük kız korkuyordu. Babasından deli gibi korkuyordu. Odasının içinden çıkıp annesinin yanına gitmesi gerekiyordu ama giderse babasının da ona aynılarını yapacağını biliyordu.

Çığlık sesleri artıyordu.

"Cevdet yapma!"

Küçük kız o kadar üzülüyordu ki istemsizce gözlerinden yaşlar akıyordu. Ağlama diyordu içinden ama nafileydi. Kendisi gibi küçük göz yaşları durmaksızın akıyordu. Elleri kulaklarındaydı. Bacaklarını kendine çekmişti. Kendini hemen arkasında duran rengi solmuş duvara ittirdi ve oranın içinde kaybolmak istiyormuş gibi duvara yalvardı.

Beni al diye, yoksa ben öleceğim.

Duvara yaslandı ve o şekilde durdu. Belki dakikalarca hatta saatlerce öyle durmaya devam etti. Geçsin istiyordu. İçi sızlıyordu. Annesi için üzülüyordu, kendi için üzülüyordu, babasının zalimliği için üzülüyordu, kaderi için üzülüyordu.

Aslında her şey için üzülüyordu. Sebebe ihtiyacı yoktu.

Doğduğu güne geri dönmek istedi bir an için. O günü tekrardan yaşamak. Nasıldı, bir hayatta gözlerini açarken aslında kendini bir cehennem çukurunda bulmak neydi? Nasıl hissettirmişti?

Cehennemin içinde ateşler vardı, yakardı. Ben yanmıyorum, yakıyorum. Çocukluğumu bir hiç uğruna alevlere iade ediyorum. Alevler harlanıyor, ben çocukluğumu bir hiç uğruna kaybediyorum.

Küçük kız çocukluğunu yaktı, kalbi bir hiç uğruna durmak istedi.

İçinden delicesine binlerce düşünce geçiyordu. Ama her düşüncenin altında yatan nefret, her şeyi yakıp yıkmaya yetiyordu.

Küçük kız kendini ait olması gereken yerde hissetmiyordu. Burası onun evi değildi, biliyordu. Zaten burası bir ev de değildi. İçinde yaşayan birkaç insan burayı ev yapmaya yetmezdi. O insanlar birbirini seviyor muydu? Birbirlerine değer veriyorlar mıydı? Bir aile olmayı becerebiliyorlar mıydı?

Asıl sorular bunlardı.
Küçük kız bu üç soruyu cevaplamak istedi. Hiçbir cevabın olmadığını bilmesine rağmen.

ALTI'NIN ÖLÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin