YORUM VE VOTE ATALIM.
→→→
"Günaydın."
"Ha? Ah, günaydın." Jeongguk yorgun bir şekilde dizüstü bilgisayarından başını kaldırdı. Sanki oturmaya ve çalışmaya, dünkü notları ve istatistikleri gözden geçirmeye ve bugün olması gerekenleri okumaya kararlı değilmiş gibi, sandalyesinde yan bir şekilde oturuyordu. Akvaryumda görecek birkaç yunusu vardı ama onun dışında sakin bir gün olacaktı.
"İyi misin?" Min Yoongi örtüsünü silkip sandalyenin üzerine örttü ve sonra kollarını kavuşturup siyah çerçeveli gözlüklerini düzeltmek için iki parmağını kaldırdı. Boyu daha küçüktü ama platin sarısı saçlarıyla oldukça formdaydı ve Jeongguk her zaman Namjoon'a Yoongi'nin ne kadar yakışıklı olduğunu söylerdi. Ardından her zaman Yoongi'nin en seksi yanının ne kadar zeki olduğu hakkında şaka yapardı -aslında bir şaka değildi.- Jeongguk platoniğine abayı yakmıştı.
"İyiyim," diye yanıtladı Jeongguk. Aslında içten içe iyi değilim demek istiyordu ama ağzından tam tersi çıkıyordu. Yoongi, bir konuda çok fazla ısrarcı olmasa da, hemen Jeongguk'un durumunu fark etti ve gözlemci sorularıyla endişesini dile getirdi. Kıpırdandı, yandan bir sandalye kaptı ve üzerine oturdu.
"Hayalet görmüş gibisin," dedi. "Artı olarak solgun görünüyorsun. Gece uyudun mu?"
"Daegu'da olacağını düşünmüştüm," dedi Jeongguk, soruları görmezden gelerek.
Yoongi sırıtarak, "Namjoon, yolculuğa çıkamayacak kadar yorgun olduğum konusunda ısrar etti," dedi. "Gitmek istemediğini söylemenin yolu buydu ve kendini zeki sanıyor. Ama bu seferliğine izin verdim. Şimdi, eğer geceleri uyuyamıyorsan söyle."
"Uyudum," diye yalan söyledi Jeongguk. Dün gece hiç uyumamıştı. Bir aptal gibi gün batımında rıhtıma geri dönmüştü, Jimin ile güya bu saatte döneceği hakkında sözleşmişlerdi ama hiçbir şey olmamıştı. Şafakta iskelesine koşmak için uyanmıştı, ama şaşırtan bir şey olmamıştı. Jimin'in aşırı aktif hayal gücünün bir ürünü olmadığına dair tek kanıt, giydiği ve hala biraz nemli olan ve küvetin üzerinde duran eşofmanları ve şortlarıydı. Evde ondan başka bir iz yoktu ve bu Jeongguk'un kafasını allak bullak ediyordu.
"Kötü rüyalar mı?" Yoongi merak etti. Jeongguk durdu, görüşü bulanıklaşana ve kelimeler yüzmeye başlayana kadar bilgisayar ekranına baktı. Sonra derin bir nefes aldı ve Yoongi'ye döndü.
"Sahte olduğuna yemin ettiğin bir şey gördün mü hiç?" O sordu. "Ya da-Ya da, mesela, ertesi gün uyanıp 'gerçekten oldu mu' dediğin kadar inanılmaz bir şey başına geldi mi?"
"Bazen Namjoon'u mutfakta görüyorum ve sanırım halüsinasyon görüyorum," dedi Yoongi ciddi bir şekilde ve Jeongguk kaşlarını çattı. Yoongi kıkırdadı ve ekledi, "Şaka yapıyorum. Ne gördün? Yine yunuslarla mı ilgili?"
"Hyung."
"Tamam, üzgünüm. Teorilerinin çoğuna katıldığımı biliyorsun," dedi Yoongi samimiyetle. "Yine de ne gördün?"
"Hiçbir şey değil. Boş ver. Açıklaması zor. Ben sadece... bilmiyorum. İnsanların deli olduğumu düşünmesini istemediğim şeylerden biri ama aynı zamanda ne gördüğümü biliyorum. Bilmiyorum. Kahretsin. Gidip yunusları kontrol etmem gerekiyor," dedi Jeongguk içini çekerek sandalyesinden kalktı ve elleriyle yüzünü ovuşturdu."Gguk, hey. Özür dilerim," dedi Yoongi, ayağa kalkıp Jeongguk'u dirseğinden nazikçe tutarak. "Duyarsız olmaya çalışmıyorum. Gerçek hissettirmeyen bir şey görmekle ne demek istediğini biliyorum. Akıl sağlığınızı test eden bir şey. Aklını kaybettiğini düşündürüyor ve biliyorsun ki bunun hakkında konuşursan, insanlar sadece... bilirsin. Seni şımartacaklar. sempati duyacaklar. Fikrinle eğlenecekler. Ama sana inanmayacaklar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Like Everything Glows
FanfictionJeon Jeongguk kendi halinde takılan bir deniz bilimcisiydi. Bir gece kumsalda gece yürüyüşünü yaparken tüm hayatını alt üst edecek bir bedenle karşılaştı. Küçüklüğünden beri öğrendiği inançların doğruluğunu sorgularken, insan ahlakını kargaşaya sürü...