☠︎︎ 𝐌𝐚𝐢𝐧 𝐂𝐡𝐚𝐫𝐚𝐜𝐭𝐞𝐫

138 34 85
                                    

Her hayat, aslında başka bir hikayedir. Kendi hayatında ana karakter olan kişiler senin hayatında sıradan birer kişi iken, başka birinin senin hayatında başrolü üstlenebilmesi mümkün müdür?

Daldığı düşüncelerden rahatsız olarak başını iki yana salladı genç yazar. Hayır, bu basitçe kıskanmaktı. Birini kendisinden her türlü üstün görmesi, artık ana karakter olmadığı anlamına gelmiyordu, yalnızca kıskançlığı kabulleniş, buna boyun eğmek anlamına geliyordu.

Elinde çevirdiği kalem işaret parmağının üzerinde turlar atarken gözlüklerini çıkardı. Japonya, Tokyo. Buradaki ilk gününü bir otel odasına kapanarak ve yazmaya çalışarak harcamıştı. Ancak boşuna, ilham perisinin bir daha geleceği yoktu.

Öfke içinde ayağa kalkarak elini saçlarına daldırdı. Bütün gün telefonun başında beklemesine rağmen Hoseok ne aramış, ne de mesaj atmıştı. Ne iş yaptığından tamamıyla emin olmamasına rağmen her zaman yoğun olmasının mantıklı hiçbir açıklaması olamazdı.

Saatler süren yolculuktan sonra derin bir uyku çekmeliydi. Ancak bundan önce, camın önüne geçti ve baktı dışarıya. Yağmur mevsimi olduğu için gökyüzünü kaplayan kara bulutlar istemsizce ruhunu karanlığa teslim etmiş, elinde olan kahvesini içerken boğazını yakması gibi rahatsız edici bir sebep doğurmuştu.

"Belki de sorun mutlu son yazamamam değil, hiçbir şey yazamamamdır."

Kendi kendine konuştu. Mutlu son yazmak konusunda fazlasıyla ısrarcıydı. Bu hikaye, tanrısı olduğu bu hayat, mutlu sonla bitmek zorundaydı. Başka bir seçeneği yoktu.

Telefonu çaldığında düşüncelerinden sıyrılması sadece birkaç saniyesini almıştı. Eline aldı ve açmadan hemen önce boğazını temizledi. "Alo?"

"Changkyun, neredesin?"

"Oteldeyim Hoseok. Uçaktan ineli saatler oldu ve hala burada değilsin."

"Ah hadi, bana kızma. Senin için bir otel bile buldum." dedi telefonun öbür ucundaki. Ancak Changkyun onun tatlı diline aldanmayarak göz devirdi.

"Evet, odanın ücretini de ben ödedim. Şimdi söyle, neredesin?"

"Ne yazık ki bunu sana söyleyemem."

"Neden?"

"Kendin bulmalısın."

"Dalga geçmeye son ver Hoseok."

"Ben dalga geçmiyorum. Masanın üzerine bıraktığım kartı al ve Shibuya'ya gel."

"Buranın yabancısı olduğumu biliyorsun-"

Telefon kapandığında Changkyun şok içinde açtı gözlerini. Shibuya? Hareketli bir merkez olduğu dışında başka hiçbir şey bilmiyordu. O kalabalık içinde arkadaşını bulamayacağını da bildiği için onu yeniden aradı. Çaldı, çaldı ancak telefonu açmadı. Öfke içinde telefonu masaya atarak gözlerini tavana dikti. Fakülteden beridir Hoseok hiç değişmemişti. Hala umursamaz, gereksiz neşeli ve sorumsuzdu.

"Kart mı demişti?"

Yine kendi kendine konuşurken gözleriyle masanın üzerini aradı. Bilgisayarının ve defterlerinin altına baktığı sırada gördüğü siyah kartı eline aldı.

"Kore Araştırma ve Dedektiflik Bürosu.." Üzerinde yazan buydu. Arkasına baktığında detaylı adresi görmüş ve sonunda dercesine derin bir nefes vermişti. Japonya'da Kore tarafından kurulan bir büro mu vardı yani?

Daha fazla sorgulamadan üzerine kabanını giyindi. Yağmur çoktan çiselemeye başladığı için siyah şemsiyesini de yanına alarak odadan çıktı. Hızlıca indi lobiye. Mükemmel bir otel değildi. Ancak yine de çok müşterisi ve kötü olmayan odaları vardı. En azından Hoseok ile görüşene kadar burada kalmalıydı. Daha sonra da onun evinde kalabilirdi.

𝐊𝐈𝐒𝐒 𝐎𝐑 𝐃𝐄𝐀𝐓𝐇 { ❤︎☠︎︎ } 𝐂𝐡𝐚𝐧𝐠𝐊𝐢 - 𝐇𝐲𝐮𝐧𝐠𝐇𝐲𝐮𝐤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin