3.BÖLÜM: İmzaların Hükmü

447 29 29
                                    



Uzuuun bir bölüm ile geldim.

Bölüm sonu duyuruyu okumayı unutmayın.

Bir çok müzik dinleyerek yazdım bu bölümü ama sizler şu sıralar hoşlanıp dinlediğin sakin slow bir parçayla sindirerek okursanız daha keyif alırsınız.

İyi okumalar...♥️






🌚🌝






Bekledi. Bekledi. Bekledi. Tartar gibi yüzüme bakıyordu. Sanki kafasında bir şeyleri hesaplıyor gibiydi. Eline dolma kalemini almış, çeviriyordu. Stres topu görevi görüyor gibiydi. Ama adım kadar emindim ki bendeki stres ve gerginlikten gram yoktu onda. O an aklından neler geçtiğini bilmek istedim. Neden bilmiyorum ama onu tanıdığımdan beri zihninden geçenleri bilmek istiyordum. Bu, duygusal bir yaklaşımdan ziyade bende uyandırdığı meraktı.

Onu biraz araştırmıştım. Birkaç davette, galada ya da ciddi ve mevki sahibi iş adamları ile el sıkışken bir sürü fotoğraflarını bulmuştum. Ülkede reklamcılık, sosyal medya fenomenleri gibi tutuluyor olsaydı en iyisi olabilecek düzeyde görmüştüm onu.

Ve fotoğraflarda gülümsüyordu. Sakalları yoktu. Bebek gibiydi yüzü. Dudakları fazla kalın değildi ama yine vardı. Şimdi sakaldan görünmüyorlardı. Saçları şimdiki gibi darmadağınık ve kıvırcık görünmüyordu. Her gün sabahın bilmem kaçında kalkıp erkek kuaförüne gidiyor gibiydi. Giyim tarzı da harikaydı. Hem spor, hem klas... Gülümsüyordu fotoğraflarda. Gözlerine kadar. Ekrandan yansıyordu gözlerindeki parıldama. Gece karanlık olduğu için gözlerimi ağrıtmasın diye ekran parlaklığını en sona indirmiştim. Ama buna rağmen gözlerindeki ışıltı asla kısılmamıştı.

İki yıl önce teleferikten düştüğü kazayı da yazıyordu. Sevgilisi ve birkaç arkadaşı ile gitmişler. Sonrasında o düşünce ve sandalyeye bağlı kalınca kendini eve kapattığı yazıyordu. O kadar. Daha detayı yoktu. Her şeyi çok iyi gizlemişti anlaşılan.

Ama neler yaşadığını, neler hissettiğini ondan dinlemeyi çok isterdim. Bana anlatmasını. Gerçek karı koca olamazdık. Sonuçta bizi bir kafese tıkan çıkarlarımız vardı. Zararlı olmayan ama adında hayır da olmayan çıkarlar. Anlaşmalı bir evlilik, sonrasında ne kadar gerçek olabilirdi ki? Hem, pek de birbirimizin tipi sayılmazdık. Ama bence iyi birer dost olabilirdik. Bunun için çabalayacaktım.

Sonra kapıya hafifçe vuruldu. Karşımdaki adam dudaklarını araladı. "Gel." Tok, kaba ve sert bir emirdi. Ona yakışmıyordu. Böyle davranışlar kimseye yakışmazdı.

Kapı aralandı. Aygül Hanım elinde bir tepsi ile içeri girdi. Tepsideki bir kahveyi önüme koydu. Diğerini de patronunun önüne koydu ve geri çekildi. "Başka bir isteğiniz var mı efendim?" Son derece kibar ve görgülü bir tonla sormuştu.

"Çıkabilirsin."

Aygül Hanım dışarı çıktı. Kahve içecek durumda değildim. Zaten gerginlikten ve heyecandan her tarafıma kramplar giriyordu. Adam da koyu mavi gözlerini üzerime dikmiş, beni iyice gererken o bakışlar altında bir de kahve içemezdim. Her hareketi öyle dikkatliydi ki, bakışlarından parmağını hareket ettirişine kadar hepsi temkinli bir davranıştı.

"Yani yapacağımız anlaşmada tek çıkarın, soyadımı almak mı?" Emin olmak istiyordu. Para istememiş olmam onu fazlasıyla şaşırtmış gibi görünüyordu. Güzel. Onu şaşırtmış olmak, içimde bir yerlerin garip bir haz bulmasına sebep oldu. Biliyordum ki, onu şaşırtmak zordu.

"Evet Faik Bey. Sadece soyadınızı istiyorum. Başka hiç bir beklentim yok. Bir bardak su bile istemiyorum. Sadece Erdemay soyadı." Sözlerime karşılık dudağının köşesinde alay eder gibi bir kıvrılma oldu. Sebebini anlayamadım. Ta ki dudaklarını aralayıp konuşmaya başlayana dek.

ÇIKARLARIN KAFESİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin