Yaşanmaması Gereken Gerçeklik

26 3 51
                                    


Büyük bir paradoks

Okulun revirindeki sandalyelerden birine oturmuştum. Tüm okul dağılmıştı. Yangın alarmı yüzünden müdür yardımcısı olabildiğince olay çıkartmıştı ama ortada kamera görüntüleri olmadığı için herhangi bir şey yapamamıştı.

Bakışlarım Lale'ye kaydı. Kendi kafasının içinde bir yerlerdeydi, bu çok belliydi. Siyaha yakın kahverengi saçları nerdeyse beline kadar geliyordu. Grimsi mavi gözleri her zaman olduğu gibi kızarıktı.

Güzeldi.

Birden bire oturduğu yerden kalkarak duvara asılı olan rafın yanına gitti. Raftaki ilk yardım kutusunu alarak yanıma koyup bana bakmadan açmıştı. O kutudaki malzemelere bakarken ister istemez gülümsedim.

Aklı çok karışıktı. Bu karmaşada düşündüğü şeyse yaralı elimdi.

Düşünceliydi.

Elime bir bakış daha atarak kısık sesle konuştu. "Galiba doktora gitmen daha iyi olacak." Kaşlarım çatıldığında devam etti. "İçinde hala cam kırıkları olabilir."

Hiçbir şey demememle beraber karsımdaki sedyeye oturarak dudaklarını yaladı. Bir şey söylemek istiyor gibiydi. Seslice yutkunduktan sonra konuştu. "Sen o anonimsin değil mi?" Kafamı salladığımda tekrar konuştu. "Nasıl inandın, ölümleri rüyamda gördüğüme?"

İç çekerek konuşmaya başladım. "Bir rüya gördüm. Rüyamda kimya dersinde üzerine cam raf düşüyordu." Kaşları çatıldı. "Basit bir rüya olduğunu düşünmüştüm fakat bu gün Tuğçe olmasaydı raf üstüne düşüyordu.

"Dur bir dakika, bana şu an geleceğin değistiğini mi söylüyorsun?" Kafamı onaylarcasına sallayarak konuştum. "Teknik olarak öyle."

Lale bir kaç saniye bana baktı. Bir şey söyleyip söylememe konusunda kararsız gibiydi. Merakla konuştum. "Ne oldu?"

"İlk defa mı böyle bir rüya gördün?"

"Evet." Biraz öne doğru eğilerek tekrar konuştu. "Peki son zamanlarda tuhaf bir olay yaşadın mı?" Gözlerimi kaçırmıştım. Bunu söylemelimiydim? "Bu şehire geldiğim ilk günden beri seni rüyamda görüyorum ve..."

"Ve ne?" Yutkunarak konuştum. "Her seferinde ölüyorsun."

Yüzündeki ifadeyi gördüğüm an söyledigime pişman olmuştum. Bir kaç saniye sonra konuştu. "Bu rüyaları senden başkası biliyor mu?"

"Furkan'la Tuğçe biliyor." Gözlerini devirerek konuştu. "Tuğçe ne alaka?" Dediği şeye omuz silktim. Ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlemeye başladığında konuştum. "Nereye?" Arkasını dönmüştü. "Eve." Hayret içinde sordum. "Eve? Konuşmayacakmıyız?"

"Ne hakkında?"

"Rüyalar."

Karşısındaki duvara bakarak derin bie nefes aldı. Bakışları beni bulduğunda da konuştu.
"Onur, rüyanda ne görürsen gör görmezden gel."

"Ne? İyide neden? Eğer gördüğüm şeyler gerçek olursa bu senin öleceğin manasına geliyor."

Bıkkınlıkla konuştu. "Ben zaten öleceğim." Sinirle konuştum. "İşte bende diyorumki değiştirebiliriz!"

"Değiştiremeyiz! Değişmez!" Ayağa kalkarak konuştum. "Ya bu gün değişti ya! Nasıl değişmez?!" Sinirle bana doğru yönelerek konuştu. "Bu gün değişen basit bir şeydi! Bir insanın ölümünü değiştiremezsin! Nesin sen tanrı mı?!"

"Geleceği biliyorsak niye değiştiremeyelim?!"

"Bildiğimiz için değiştiremiyoruz zaten! Bak Onur, gördüğün rüyalara takılma. Basit bir kabus gibi düşün. Yoksa delirirsin." Bir şey dememe izin vermeden kapıya doğru yürüdü. Ve son kez konuştu. "Bilmemek her zaman daha iyidir."

PARADOKSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin