Ağustos aylarının sıcaklığı ve tatlı esintisi olmasına rağmen tenimde ki soğukluğa anlam veremedim dudaklarım bu soğukluğu kırmak adına, dudaklarına kavuştuğun da tatlı bir sıcaklık yayıldı kalbime ve tüm tenime. Önce kalbimde ki hasretin soğukluğunu daha sonra ise tenimde ki soğukluğa kırdı saniyeler içerisin de hemde, dudaklarımız gibi bedenlerimiz de bu anın sarhoşluğu üzerinde birbirinden ayrıldı gözlerimiz yine birbirine kenetlendi sözlerden çok gözlerinden anlatıyordu yine bana diyemediği şeyleri. Gözlerimiz tıpkı hikâyemizin müziğinin melodisi gibi sessizce birbirini dinledi.
Sen bilmezsin benim gözlerim nasıl büyütür olmayan işaretleri, nasıl net görür. Bir duvar üzerinden kaçak izlerken utanır, sıkılır, kapanır, gömülür...
Yutkundum o kadar fazla diyemediğim o kadar fazla, içimde biriken şeyler vardı ki hatalarımız vardı hemde çok fazla bu hataları görmek istemiyorduk ama hayat yine bir şekilde o hataların varlığını tam da oldu, tamam! Dediğimiz anda aramıza bir duvar gibi koyuyordu. Ve bu duvarın üstüne üstelik sesi bile vardı.
" Hicran! "
Babamın öfkeli sesi ismimi ikinci kez tekrar etmeye başladığın da balat kokan sessiz sokakları doldurdu sesi, biliyordum bu anı yine ona doyamadan ayrılmak zorunda olduğumuz yine geçmişin tüm kirli nedenleri bu tertemiz sevgimize bulaşmaya başlıyordu ve biz sadece öylece o yoldan ellerimiz cebimiz de yürümek zorunda kalıyorduk. Başka çare yoktu bir tarafımız sevdiğimiz kişi diğer yanımız da ailemiz vardı seçenek yoktu bunun varlığı sana seçenek hakkı vermiyordu bile, gitmek istedim belki de gitmek istedik birlikte o sokaktan yalnız ellerimiz cebimiz de değil de birbirimizin elinden tutarak gitmek istedik. Herşeyi, herkesi tüm bu yaşanılan lanet şeyleri bırakarak onun ellerinin ellerime karışmasını isteyerek gitmek istedim, kimsenin geçmişinin kötülüğü olmadan aşkımıza kimsenin kötü lekeler bulaştırmadan karşımda ki ela gözlerinin ellerini rahatlıkta tutarak " Seni seviyorum! " diye bağırmak özgürce onunla sokaklar da gezmek, birlikte en aptal şeyleri yapmak istedim ama kader bunu o kadar imkansız kıldı ki karşımda olmasına rağmen onun gözlerine bakamadım. Boğazım yine tüm bu gerçekler ile düğümlenmeye başladığın da konuştuğum da kendi sesim kulaklarımı tırmaladı.
" Ve benim dudaklarımdan dökülen ışıkların altında bile güzelliğini belli eden ela gözlerine iyi geceler dileği dilemem gibi. "
Karşı evlerin bir kaç metre uzaklığını koşarak kapattığım da bedenimi çelik kapıma yasladım kapadığım saniye yorgun bakışlarım, altında ki gözlerimi kapattığım da göz kapaklarımın yandığını hissettim gözlerim kapalıyken bile yaşların şimdiden dolduğunu hissettim. Bir kaç ahşap merdiven basamağının gıcırdaması ile yaşlar ile dolmaya başlayan gözlerimi açtığım da babamın bakışları ile, karşılaştım ona bir açıklama borcum varmış gibi bu bakışmayı sürdürmeyi devam ettiğin de tek bir kelime bile etmek istemedim. Çünkü şu an babama bir şeyler açıklamak sağır bir insana konuşmaktan farksız bir şey değildi bunun farkına vardığım da, odama bile çıkmak istemedim küçük salonuma bakışlarımı kaçırdığım da babamın bakışlarını es geçtim. Hafsanur salonda ki tek koltukta uyuduğunu fark ettiğim de seslice burnumu içime çektim keşke onlara herşeyi anlatabilseydim, bu durumda ki verdiği baskının yükünü içimde birikmiş cümleleri birisine o kadar fazla bağırmak anlatmak istiyordum ki ama aynı zamanda saatlerce o kişi ile yan yana durarak tek bir kelime bile etmek istemiyordum. Garipti kendi düşüncelerime ve isteklerime bile artık anlam veremiyordum seslice iç çektiğim de hafsa nurun üzerine battaniye örttüğüm de, gülümsedi dudaklarım yorgun bakışlarım eşliğin de çocukluğum dediğim arkadaşımın sıcacık görüntüsü tebessüm ettirdi aynı sıcaklık ile. Düşünmem gerekliydi ama neyi? Daha doğrusu hangi birini? Annemi mi? Babamı mı? Geçmişi mi? Yoksa şımarık adamı mı... Bilmiyordum kendimi bu düşünceler ile o kadar fazla sıkıyordum ki herşeyi öğreneli yalnızca aylar olmasına rağmen Refhan herşeyi yıllardır biliyordu, tüm olan ve biten şeyleri bilerek yanımda kalması ve bunlarla nasıl savaş verdiğini bilemiyordum o çok güçlüydü yıllar önce bilmesine rağmen o benim yanımda herkese inat kalmıştı. Ama ben saçma platonik aşkım yüzünden her gitmesini istediğim de bile kaldı ve sonunda buna saygı göstererek gitmişti benden, tam da bakışlarımın karşısında olan arkadaşımın dediği gibi onu kaybettiğim de aşık olduğumu anlamıştım. Düşüncelerimi ve bedenimi sıkmayı bıraktığım da kendimi kanepeye attığım da bakışlarım tavanı izliyordu eski günlerde olduğu gibi, bazı şeyler olmamaya yeminli gibiydi mesela hayaller çok fazla hayal ya da bir hayalin olduğuna rağmen gerçekleştirmek adına herşeyi yapsan 'da olmuyordu. Ve ya gerçekleştiği zaman hayal ettiğin gibi olmuyor bu sefer de beklenti kırıklığın ile yaşamak zorunda olmak gerçekten derin bir kırğınlık yaratıyordu. Yorgun yeşil gözlerimi sıkıca kapattığım da uyumak istedim beynimde dolaşan düşünceler yüzünden ağrılar girmeye başladığın da, çatık kaşlarım altında bu durumların ne olduğunu düşünemeye çalışsam bile düşünerek uykuya dalmaya başlamıştım bile. Gözlerimi kulaklarım da yankılanan sesler ile açmaya başladığım da kaşlarımı çattım sabahın en erken saatlerin de evin içerisin de yankılanan ses, neydi veya kimlere aitti bilmiyordum dış kapının kapalı olmasına rağmen sesler sanki salonumun ortasın da yükseliyormuş gibi geliyordu ve ben bu durumdan bıkıyordum. Üzerimde ki battaniyeyi hızla savurduğum da sinirden burnumdan soluyordum bıkmıştım artık olaydan sabahın en erken saatlerin de bile, kavga sesleri ile uyarmaktan çıplak adım seslerim dış kapıya yönelmem ile yankılanmaya başladığın da İngiltere'den hiç gelmek istemedim saniyeler içerisin de bu düşünce beynimde yer edinmeye başladığın da kapalı olan kapıyı hızla kendime doğru çektim. Çektiğim saniye tüm kavga sesleri mahallenin balat kokan havasına karıştığın da beni izleyen 3 çift gözle bir araya geldim babam, o adam ve annem... Annemin varlığı burun direklerimi bile sızlatacak hâle gelmeye başladığın da boğazımda ki düğümü bastırmaya çalıştım. Bir açıklama bekleyen bakışlar ile hepsine bakmayı devam ettirdiğim de bunu ilk bozan kişi yine kendim oldum annemin bir kaç adım ötede ki, bakışları kalbimi deldiğin de içimde ki özlem adeta dışarı kendini vurmak adına yanaklarım da birikti izin veremezdim bu özlem yaşlarının dökülmesine şu an hiç izin veremezdim. Ama içimde ki kırgın kız çocuğu bağırdı her bağırmada boğazım da ip gibi sıra sıra düğüm dizildi derin bir iç çektiğim de, yutkundum parmak uçlarım avuç içlerime kendimi ağlamamak için sokulurken vücudumu da gözyaşlarını da sıktım daha fazla anlamsız gözyaşlarına ihtiyacım yoktu. Adımlarım yine geriye doğru evim yuvam olarak belirlediğim alana doğru geri geri gitmeye başladığın da bu üçlü geçmiş çemberinin içinde kalmak istemedim, yorgunluk nefesi ile yutkunmaya başladığım da tüm bunların rüya olması için dua ettim ama değildi işte. Kuruyan dudaklarımı hafifçe ıslattığım da salon ile birleşik kısa koridorunun hemen duvar kenarında ki, hazırlanmış valizleri yeni fark ettim anlaşılan babam dediklerin de gerçekten ciddiydi. Dün konuşulan konuların hiçbirisine inanmamıştım ama şimdi gerçekler bu valizler ile daha çok kendini belli etti, babam bu şehire gelmeden önce ki hayatımızı tekrar yaşamamız için İzmir'e geri dönme planları yapıyordu herşeyi tekrar eskisi gibi yapma umudu besliyordu. Annemin dönmesini, çocukluk aşkımın acısını, platonik sevdamı ve en önemlisi onu kaybettiğim ve yeniden kavuştuğum Refhan Araslan 'sız yeni bir dünya kurmak istiyordu ikimize. Ama her şey yaşanmıştı işte terk edilmiştim hem de iki defa annem geri dönmüştü tüm gerçekleri ile ve ona aşıktım bunları nasıl ardımda bırakırdım bilmiyordum ama, babamı ve kendimi tüm bu yaşanılan olaylardan biraz uzak tutmam gerekiyordu. Babamın Refhan'a anlamsız öfkesinin dinmesi için uzaklaştırmam ve gerçekleri anlamasını sağlamam gerekiyordu, ve bunu yalnızca İzmir'e dönerek yapacağımı çok iyi biliyordum bu gerçek burun direklerimi sızlatmaya yettiğin de ondan yeniden nasıl ayrı kalacağımı düşünmek bile tenimi yaktı. Tüm bu yaşanılan şeyler berbattı zaten ona kavuştuğum zaman yoluna gireceğini sanıyordum ama yanılmıştım bizim bir araya gelmemiz sorunları daha da arttırdı, bir yanımda babam diğer yanımda sevdiğim adam ikisinin de bunda suçu yoktu nasıl seçim yapardım nasıl bunu yapabilirdim babam terk edilen bir adamdı Refhan ise annesinin ölümünün gerçekliği ile büyümüş bir çocuktu bunu babam anlamıyordu o kadar öfke doluydu ki bu gerçeği görmek bile istemiyordu. Kapımın arkasında ki meraklı gözleri ve sessizliği umursamadığım da askılıkta, asılı olan ince hırkamı sırtıma geçirdiğim de benim için hazırlanmış valizin demir kulpuna parmakları doladığım da hislerimi umursamadım artık bıkmıştım nereye gideceğimi bilmemekten, nerede duracağımı tahmin edememekten ve bu aptal şehirden ve bu aptal belirsizlikten çok yorulmuş ve sıkılmıştım kapımın hemen önünde ki meraklı bakışlarının yanından geçtiğim de valizimin sürgülü tekerlek sesi yankılandı sadece mahallede. Balat kokan sokaklara yeni kavuşmuşken tekrar uzak kalmak bir şeyleri acıttı yıllar önce ki hayal ettiğim balat sokakları şu an canımdan bir parça olmuş gibi yaktı bedenimi, yıllar önce ki yatakta ki kızın dudaklarından dökülen mahallesi ismi bu sefer güldürmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖMÜLÜR 2
RomanceBen senin annen olurum dedi bu sözü kalbimde ki benim bile unuttuğum yaralarımı sarmıştı ama, tekrar annem gibi gidişi ile o yaralar hiç olmadığı kadar kanadı. Yıllarca kalbimde koca bir umut filizi ile beklediğim kavuşma hayallerine ulaştığım da he...