5. BÖLÜM Romeo ve Juliet

538 43 128
                                    

5. BÖLÜM ROMEO VE JULIET

6 ay sonra...

Üzerimde ki çiçekli elbisenin askıları sürekli aşağı düşüyor ve ben saniyede bir sinir olmak ile meşgul kalıyordum bugün ki dersler, her zamankinden ağır olacaktı yabancı öğrencilere Türkçe alfabesi ve dersi vermek ise başlı başına bir sorun ve canımı sıkan bir durum haline gelmişti. Hayallerimin mesleğini hiç böyle tahmin etmemiştim bu ülkede ki 6. Ayıma girmiştim ama hâlâ sokakları karıştırıyor veya üniversitenin hangi sokakta olduğunu unutuyordum. Üzerimde ki çiçekli elbisem ile ilkbaharın süslediği ağaçların yoğunlukta olduğu, ve ölümüne insan seslerinin birbirine karıştığı ve korna seslerinden duramadığınız Oxford Street caddesin de bunların zıttı olan sessizlik içerisin de yürüyordum. Daha Oxford Üniversitesine gitmemin erken olduğunu biliyordum ama nedense bir his beni evde durdurmuyordu, zaten geldiğim ilk günden beridir eve sadece uyumak için giriyordum onun haricinde evde durdukça fırından gelen o acı dolu hatıralarımın gizlendiği koku evimin içerisine sürekli doluyordu ve kendini hissettiriyordu. Aylardır tek bir telefon görüşmesi dahi yapmamıştım telefonuma gelen mesaj bildirimlerine bile bakmadım elimden geldiğince, sosyal medyadan ve ailemden kaçıyordum arkadaşlarım ile bile aylardır görüşmemiştim. Bu durumlar beni üzse de annem ile yaptığım konuşma her gece beynimde kendini tekrar ederek beni gözyaşlarına boğsa da, aramadım arayamazdım eğer onların sesini duyarsam dayanamaz hemen bu ülkeden tekrar evime dönerdim. Ama ben hâlâ yaralıydım evime dönemeyecek kadar yaralı babama verdiğim sözü tutacak iyileştiğim de hemen, evime babama geri kavuşacaktım şimdi kavuşmam ve beklemem gereken üç kişi olmuştu birisi babam, diğeri özlemle ve nefretle yandığım annem, diğeri ise kalbimin haylaz ela gözlü şımarık adamı... Kafamda dolaşan düşünceleri bir kenara zorla bırakmaya çalıştığım da haftaya olan olay eski düşüncelerime ara verdi, doğum günüm yaklaşıyordu bahar ayı her yere geliyorken benim kalbimde çiçekler yerine acı hatıralar açtırıyordu. Yıllardır değişmeyen tek şey doğum günümden ve çilekli pastadan nefret etmem olacaktı galiba, ilk aşkım değişti, annemin terk etmesi değişti, babam değişti, yaşadığım şehir değişti ama doğum günü nefretim hep aynı kaldı. Bakışlarımı kaldırımdan kaldırdığım da kampüs bahçesine geldiğimi çoktan anlamıştım ne zaman hangi ara, adımlarım beni buraya getirdi bilmiyordum kafamın içerisin de olan düşünme çatışmaları hep beni dünyadan koparıyordu.

" Hayır bunu kabul edemem "

Ses... Ardımda olan o ses bu ses yıllardır duymadığıma rağmen hemen kulaklarım da ve kalbimde ve bedenimin içerisin de, tanıdık sıcaklık ile kendini tekrar ve tekrar ederek tanıdı yutkundum hayal duyuyordum ben. Sanki bu düşünceler beni delirtmeye başlıyordu olamazdı kalbim göğüs kafesim de hızla çarptığında parmaklarım üşüdü, dudaklarım kurumaya başladığın da ardımda kalan sese bakışlarım, bedenim, ve kalbim titreyerek döndü. Gözlerim onun haylaz ela bakışların da ki sesi aradığın da gözlerini görmeyi diledim o ses yıllar sonra kalbime ve bedenime, yakın olarak duyduğum ses kesinlikle ona aitti ya da ben deliriyordum bilmiyorum artık özlem ve aşk yerini kafayı sıyırmaya bırakıyordu galiba. Gözlerim ile bakışlarımın her değdiği noktayı dikkatle izliyordum onun ela gözlerini görme düşüncesi beni çılgına çeviriyordu, gözlerimin doluluğu ile bakışlarım üniversitenin hemen köşesin de kalan trafik ışıklarının olduğu nokta da durdu. Yaşların doluluğundan bakışlarım kısıtlı görüyorken arkası dönük bir adam dikkatimi çekti gözlerimde akmak için bekleyen yaşlar, bile akmamak için yemin etmişti sanki kalbim atmaktan tekledi bacaklarım binlerce yol yürümüş gibi halsiz olmaya ve titremeye başladı. Uzun siyah paltosunun ve geniş omuzlarının ardında kalan bakışlarım dikkatle sırtı dönük adamı izlemeye devam etti, siyah arkadan bile dağınık olduğu saçları kendi belli ederken ellerine baktım. Parmaklarının eklem yerleri hafif beyazlamış ellerinde tuttuğu belgeler ile kırmızı ışığın yeşil ışığa dönmesini sabırsız ve bıkmış şekilde bekliyor gibiydi. Bunu ellerinde gerginlik ile tuttuğu bir sürü belgelerden anlamak kolay oluyordu, gözlerimde ki doluluk yerini yavaşça yanaklarıma bıraktığın da sessizce hüngür hüngür ağlıyordum. Sokağın tam ortasın da durmuş bedeni bile bana dönmeyen adamı izleyerek ağlıyordum, o benim şımarık haylaz ela gözlü sevdiğim adam olabilir miydi? Nefesim hızlanmaya başladığın da parmak uçlarım çiçekli elbisemin üzerinde olan ince paltomun üzerinden kalbime gitti, avuç içimi sıkıca göğsüme bastırdığım 'da nefes almaya çalıştım. Gözlerimi kapatma hissine karşı koymaya çalıştım sanki gözlerimi kapattığım da onun hayali birden kaybolacak ve öylece gidecek gibi hissediyordum, hemen yakınımda olan kampüsün duvarından destek aldığım da halsiz bacaklarım üzerin de durdum. Bakışlarım hâlâ o trafik ışıklarının ve üniversite kampüsünün hemen ucundaki adamı izlerken, gözyaşlarımı yanaklarıma bastırdım boğazımda oluşan binlerce düğüme rağmen duygularımı kontrol altına almaya çalışarak o adamın bulunduğu noktaya hızla adım attım. Şu an tüm sesler yıllar sonra bir uğultu oldu koca ve kalabalık şehirde yalnızca ben ve bakışlarım ile izlediğim adam kalmıştık, nefes seslerim dışarıdan bile duyulacak hızla arttığın da hiç durmadan hızla yürüdüm ama o adamın bulunduğu noktaya geldiğim de birden yeşil ışık yandı ve adam hızla uzaklaştı. Boğazımda parçalar vardı yutkunamadım gözlerimde özlemle dolup taşan ve akan yaşları umursamadım yalnızca, caddenin kalabalık lığı arasına karışan siyah paltolu adama haykırarak bağırdım yaşları tenime sertçe bastırıyorken.

GÖMÜLÜR 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin