Zayn Malik
On sekiz yaşında baba olduğum günü tüm hislerimle hatırlıyorum. Kız arkadaşım Hannah doğumhane yatağında terden sırılsıklamdı, yorgundu ama gülüyor ve kollarında oğlumuzu tutuyordu. Bebek tıpkı ona benziyordu. Bana kıyasla daha beyaz tenliydi ve Hannah'ınkiler gibi kızıl saçları vardı, sadece daha kahverengi tondalardı. Ağzı, burnu, tüm yüz hatları annesine benziyordu ama gözleri. İçinde sarı ırmakların aktığı sonbahar ormanları gibiydiler. Hannah gözlerimi hep böyle tarif ederdi ve başta onları oğlumla paylaşıyordum. Hatırladığım bir diğer şeyde yirmi yıl önce o gece, doğum haberinin üniversite takımımdaki ilk maçımın sonlarına doğru gelmiş olduğuydu. Koşarak geldiğimden takım arkadaşlarım arkamdan gelmiş ve hepsi ben kucağımda oğlumla çıktığımda tezahürat etmeye başlamışlardı.
Ne Hannah'ın ne de benim ailemden biri yoktu bu yüzden ismini tanışmamıza vesile olan ve şimdide omzuma vurarak iyi bir baba olmamı yoksa üzerimden arabayla geçeceğini öğütleyen koçumun adını koymuştum. Vince Milbourn Malik.
Evimize geçtiğimiz ilk gece Hannah'a kimliği gösterdiğimde Vince'in uyandırmaya yetecek kadar yüksek sesli gülme krizine girmiş ve büyüdüğünde çocuğun bu isimden nefret edeceğini söylemişti.
Üç ay sonra Hannah ölmüştü.
İtfaiyeci olduğum ilk zamanlar zamanla alevlerin sıcaklığına, bıraktıkları kokuya ve göz sulanmasına karşı bağışıklık kazanacağımı düşünmüştüm ama yanılmıştım. On yedi yıl sonra bile hâlâ öleceğimi düşünüyordum. Yanan bina ben çıktıktan saniyeler sonra çökmeye başladı. Dizlerimin üzerinde nefes almaya çalışırken feryatları duyuyordum. Birileri suratıma su çarpıyordu.
"Malik!" Acil ekiplerinin lideri Joshua Wall bana öfkeli bir şekilde baktı. "Ne bok yemeye girdin binaya?"
Göğsüme bastırdığım battaniyeyi geri çektiğimde herkes ufak bebeğe baktı. İçeride o kadar dumana maruz olmasına rağmen ciğerlerinin tüm gücüyle bağırarak ağlamaya başladı. İspanyolca konuşan bir kadın hızla bana doğru geldi ve dizlerinin parçalanmasına sebep olacak bir sertlikle yere çöküp bebeği benden aldı. Ağlıyor ve minnettar şekilde yüzüme kelimeleri haykırıyordu.
Joshua'nın takımından birileri kadını ve bebeği ambulansa götürürken bir adam dizlerime kapandı.
"Hey, hey, hey!" dedim onu kaldırırken. "Lütfen, yapma böyle."
"Tanrı sizi korusun," dedi adam zar zor İngilizcesiyle. "Dios te bendiga y te proteja. Muchísimas gracias!"
Tebessüm ederken ellerini sıktım.
"Karının ve çocuğunun yanına git hadi."
Adam son kez bana teşekkür ederek ambulansa ilerlerken Joshua bana ters ters baktı. Kaskımı ve maskemi çıkardıktan sonra birinin uzattığı sudan önce bir yudum aldım sonra da başımdan aşağı döktüm.
"Bakma şöyle."
"Bunu yapma sende."
"İşimi yapıyorum."
Beni omzumdan tutup sertçe itfaiye arabalarından birine çarptığında etrafımızdakiler bize baktı ama herkes önüne döndü. Alışmışlardı.
"İşin bu değil. Plansız ve önlemsiz kendini alevlere atman Hannah'ı geri getirmeyeceği gibi Vince'i babasız bırakır."
Kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Bu Hannah ve Vince ile mi ilgili yoksa Katherine ile mi?"
Birkaç ay önce Joshua'nın kız kardeşi ve beş yıldır ilişkim olduğu kadın, benden görevlerimde çok sorumsuzca davrandığım için ayrılmıştı. Joshua son zamanlarda her şey ile ilgili sık sık kavga ettiğimizi biliyor olmasına rağmen kız kardeşinin kalp kırıklığının suçlusu işim gibi davranıyordu. Benden ayrılan Kat'di. Ona bunu yaparsa asla barışmayacağımızı söylemiştim ama yine de canın cehenneme diyerek evimden çıkmıştı. Kalp kırıklığını hak ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost in the fire • zm [daddy kink]
FanfictionZayn Malik insanları kurtardığı alevlerde yanmayı hak ettiğini düşünüyordu. Berbat bir baba olduğunu da düşünüyordu; oğlu Drew'un her istediğini yapmasına izin vererek ve onu en iyi şekilde yetiştirmesine rağmen. Zayn Malik insanları kurtardığı alev...