kahve bardağının ağzında işaret parmağını gezdirdi. parmağında incecik bir yüzük vardı, üstünde kar tanesi. yüzüne bir daha bakmaktan çekindim. ona haksızlık ediyordum kendime haksızlık etmemek için."buradan gittiğimde, masadan kalktığımda yani, hakkımda ne düşüneceğini merak ediyorum. ezik ya, sevgi için dileniyor, aranıyor mu ne... bunları mı düşünürsün?"
"hayır, asla." dedim. hemen cevap vermezsem yalan söylediğimi düşünmesinden korktum. gerçekten korktum. kalbim boğazımda atıyor gibi oldu. "hakkında asla böyle düşünmem." kızardığımı hissediyordum, kafama fırlamıştı tüm kan sanki.
neden bu kadar önemsemiştim ki onu? beni seviyor olması, ona karşı borçlu kılmış gibiydi. sevgiyle veremediğim karşılığı kibarlıkla sağlayabilir miydim?
"peki ne düşünürsün söylesene?"
buna hemen cevap veremedim. gözlerine baktım, bakamayacağımı sanıyordum. yeşildi gözleri, yeni fark ediyordum. koyu yeşildi. siyah kirpikleri gözlerini işaretlercesine etrafında dağılıyordu. kalın kaşlarının gözlerini gizlemek ister gibi bir hali vardı. dokunulmamıştı, şekil verilmemişti. uzun, kısa, eğri veya doğru... makyaj yapmadığını fark ettim. temiz ve bakımlı bir görünümü vardı ama yüzünü boyamamıştı birçok kız gibi.
kahvesinden bir yudum aldı. uzun süredir onu incelediğimin farkına vardım. utancın damarlarıma dek varışına şahit oldum.
"sevilmeye değer bir şey barındırmadığımı." dedim kurtuluşum olsun, utançtan kaçayım diye. doğruydu üstelik.
"benim gözümden sevgiyle harmanlanmış bir şeysin oysa." "seni neden kazanamıyorum, kaybedişimin sebebi ne bilmiyorum." "anneme söz verdim, diyorsun ama anlamıyorum da." "açıklayacak gibi de değilsin." "acın var belli, anlatmazsın da." "neden kaybettiğimi bilmeden bu masadan kalkacak olmama üzülüyorum." "sevgime hüzün kattın, uzaktan sevmek kolaydı, yakından özlemek neymiş onu göreceğim şimdi ben."
*-*-*-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
plastik çiçek sendromu
Nouvellesbu, bir aşk hikayesi olmak isterdi. olamamasının hikayesinde kalakaldı. * on.ocak.ikibinyirmiiki