12| doing it all for you

832 133 100
                                    

Labrinth, Zendaya-All For Us




"Burada beni rahatsız edemezsin."

Hasta olduğunu düşünerek açtığı perdenin arkasından çıkan kişi, bir hasta değildi. Avcıydı.

Seminere katılmaktan vazgeçmesinin ve eve dönmesinin ardından yalnızca bir gün geçmişti. Jimin kendisiyle konuşmuyordu, hiç konuşmuyordu aslında. Odasından çıkmamıştı, okula gitmemişti, beslenmek için bile kapısını aralamamıştı. Yoongi böyle bir tepki beklemiyordu, aslında onun umursamayacağını düşünmüştü çünkü olan olmuştu. Üzerinden bir asır geçmişti, zaten Yoongi de kendini kimin dönüştürdüğünü bilmiyordu ki! Bunun ne önemi vardı? Üstelik... Sungho'dansa kendisi daha iyi bir seçenek değil miydi? Bunun onun içini rahatlatması gerekirdi.

"Öksürüyorum ben. Bir de sanki boğazım ağrıyor gibi. Bir de- ateş! Ateşim var." Sedyede oturmuştu, en geriye kadar gitmişti ve böylece ayakları yere değmiyordu da sallayabiliyordu.

"Hiçbir şeyin yok."

"Ama daha muayene etmedin ki-"

Yoongi kaşlarını kaldırdı. "Yalan söylediğini anladığımı biliyorsun. Biraz bile ateşin yok ayrıca. Fark ederdim."

"İnanılmaz." Jungkook ofladı. "Burada her gün bir aksiyon olur diye düşünmüştüm ama sanırım mevsimlik işçi olarak falan çalışacağım. Başka hiçbir şey yok bu lanet kasabada. Siz nasıl yaşıyorsunuz böyle?"

"Vaktimi alıyorsun, Jungkook-"

"Hastane dediğin yer ilk yardım çadırından farksız. Eminim çok meşgul değilsindir." Jungkook sedyeden indi. "Kaldığım motelin de toplasan on odası vardır. Dışarıdan gelen kimseyi görmemişler, eşler birbirini aldatmak için kullanıyormuş sadece."

"İnan, umurumda değil-"

"Hayır, bekle. Çok şey öğrendim." Jungkook uzaklaşmaya başlayan Yoongi'ye yetişti hızla. Onunla birlikte yürüyordu.

"Neyle alakalı?"

"Sürüyle. O gün Taehyung yanımdaydı ve ben de... yerlilere sorular sorarak aileyi biraz araştırdım."

Yoongi bir süre duraksadı. Bu konu bir problem olabilirdi gelecekte ancak şimdilik değildi ve Yoongi bunu bir sorun haline getirmeye meraklı da değildi. O yüzden hiçbir şey yapmayı planlamıyordu. Kimseyi kışkırtma niyetinde değildi.

"Peki bunu senden kim istedi?"

"Kimse- ama senin için öğrendim işte."

Yoongi iç çekti ve ona baktı. Dikkatle. Bir göreve gidiyor gibi giyinmişti, gerçi Yoongi onun hep böyle giyindiğine emindi. Siyah tişört, bol cepli bir pantolon. Yanında bir silah yoktu, en azından bir bıçak dışında. Yoongi onun botundan metalin ufak parıltısını görmüştü.

"Amacın ne?" dedi en sonunda. Aslında bu konuşmayı bir an önce bitirip işine dönmek istiyordu. Gerçi işinden nefret etmiyor da değildi, en azından sıkılmaya başlamıştı. Uzun bir yaşam olunca insan kararlarını erteliyordu, acele etmeden karar veriyordu ve bazen öyle çok ertelerdi ki, aynı durumun içinde sıkışıp kalırdı. İlk yirmi yılını oradan oraya sürüklenerek geçirmişti. Bir gemiye atlamıştı, bambaşka yerlere gitmişti. Hayatında daha önce hiç bulunmadığı, varlığını hayal edemediği yerlere. Sonra anlamsız gelmişti bazı şeyler için savaşıyor, mücadele ediyor olmak. Sungho ile tanıştığında yurtdışındaydı, öylesine dolanmaya devam ediyordu. En azından bir yere yerleşmiyordu ancak ilk zamanlarındaki gibi bilinçsizce rüzgarın götürdüğü yere gidiyor da değildi. Zaten bir düşününce, bir yerlere yerleşmek isteyen kişi hep Jimin olmuştu. Bir hayat kurmak istiyordu, her zaman, belki de Sungho'nun ondan çaldığı hayatı yaşamak istiyordu ancak geriye dönmek imkansızdı ve bunu ikisi de hep biliyordu.

Silver LiningHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin