13| what do wolves eat?

835 140 130
                                    

Muse-Knights of Cydonia






"Bir oğlun ve bir de kızın var geride, onları düşünmelisin, böyle kendini bir odaya hapsedip hayatının geri kalanını bu şekilde geçiremezsin. Taehyung daha sekiz yaşında, sekiz!"

Taehyung koridordaki çekmeceli dolabın arkasına saklanmıştı, içeride babası ve amcasının konuşmalarını dinliyordu. Bulundukları yere taşınalı çok olmamıştı aslında ama Taehyung şimdiden nefret etmişti, nefret. Geri dönmek istiyordu ama babasının yanına girmek yasaktı. Amcası öyle söylüyordu, babasının istemediğini. İçeridekiler belki onun orada olduğunu fark etmişlerdi, bilmiyordu ancak gizlice bir yerlere sokulmak konusunda ustaydı. Hem de sürekli ağlayan bir bebek olduğu için sesler birbirine giriyordu.

"Haejin, yeter." Babası bu iki kelimeyi söylediğinde içerisi biraz daha sessiz kaldı.

"Bir kez başladıklarında bir nedeni vardır," dedi amcası, daha kısık sesle. "Kanını bile içmemişler. Bize kin güdüyor olmalılar. Peşimizden gelecekler, tabii biz önce onları avlamazsak."

"Bazı şeyleri unutmanın zamanı gelmedi mi?" Babası bıkkın bir şekilde söylendiğinde Taehyung neyin unutulması gerektiğini merak etti. Zamanında bir halalarının olduğuna dair bir şeyler duymuştu. Bir kız kardeş. "Öç almak istemiyorum. Bunun peşinde sürüklenip gidiyoruz, daha fazla insan kaybedeceğiz, ben... ben sadece acımı yaşamak istiyorum..."

"Senin kız kardeşini öldürdüler! Karını öldürdüler! Hiç mi intikam istemiyorsun? Sen- sen nasıl bir kardeş, nasıl bir kocasın?"

Taehyung yanaklarının içini ısırdı. Açıkça sesli bir şekilde söylenmiş olmasa bile tüyleri ürpermişti. Hayatında daha önce hiç vampir görmemişti ve görmek de istemiyordu, büyük akraba toplantılarında ya da sürüde anlatılan hikayelere göre korkunç yaratıklardı. Geceleri çocukları yataklarından kaçırıyorlardı, onları patlayana kadar besleyip sonra da kanlarını içiyorlardı. Hatta bir yerde yediklerini bile duymuştu.

"Kes sesini." Babası sertçe onu uyardı.

Sonra da bir sessizlik oldu. Herkes Alfa'ya boyun eğerdi, Taehyung bunu bilemeyecek kadar küçük değildi.

"Pişman olacaksın."

Ancak amcasının bu söylediğinin ne anlama geldiğini bilmeyecek kadar küçüktü.




*

Çocukken ve henüz birkaç tanesiyle tanışmadan önce gerçekten de duyduğu masallara inanmaya başlar gibiydi. Kendileri başka bir forma dönüşüyordu tabii ama vampirler dönüşmüyordu. Taehyung kendini kısmi canavar olarak nitelendirse de onlar her zaman öyleydi. İki ayaklarının üstündeyken, bir insan gibi görünürken. Kırmızı gözler yoktu ya da hırıltılı sesler, bunu anlamıştı tabii ki ancak Jimin'i evde eli yüzü kana bulanmış halde gördüğünde birçok şey düşünmüştü. Vampir olduğunu zaten biliyordu ancak... böyle görmek... korkmuş muydu, iğrenmiş miydi, heyecanlanmış mıydı yoksa merak mı etmişti, bilmiyordu. Hiçbir şey bilmiyordu.

En başından beri öğretilen buydu. Vampirler düşmana eşitti. En başını bırakın, Taehyung'un içgüdüleri bile ondan uzak durması için uyarıyordu. Ona yaklaştığında geriliyordu, elleri terliyordu, uzak durmalıydı. Biliyordu. Ayrıca amcasının her konuda yalan söylemediğini de biliyordu. Bir vampire güvenemezdi ama sürü... sürü ona zarar vermezdi.

Tabii yapabileceği en kötü hatayı yaptıktan sonra bunu bilselerdi... zarar verebilirlerdi. Bir vampirle arkadaşlık kurmak..? Affedilemez bir yanlıştı.

"Ee, nereye gidiyorsun?"

Avcıyla birlikte gecenin bir yarısında okulun önüne bırakıldıklarında eve geri dönemeyeceğini biliyordu. Kokuyu hemen alırlardı. Anlamamaları imkansız olurdu, özellikle de öyle sarılınca. Sıkıntıyla iç çekti. Ne düşünmüştü ki?

Silver LiningHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin