14| too precious to lose

743 128 132
                                    

Matt Maeson-The Hearse






Okula yeniden gitmeye başlamak çok zordu. Yani yataktan kalkıp hazırlanmak, okulda kontrolü kaybetmeyeceğini garantilemek için iyice beslendiğinden emin olmak, insan gibi yürümek veya arabayla gitmek. Bilemiyordu, hepsi onun için inanılmaz efor istiyor gibi görünmüştü.

Sürekli avcunun içine bakıyordu. Taehyung arabadan inip de uzaklaştığında yara kapanmıştı. Saatler önce olması gerektiği gibi. Bunu görmek daha kötüydü, bilmek, verdikleri kararın en doğrusu olduğunu anlamak. Sonuçta büyüyle bile olsa hep kendini bir yerde bulduğu ve o yerin de onun yanı olduğunu biliyordu. Onunla... rahat hissediyordu. Büyü yüzünden istese bile istediği gerçeği değişmiyordu. Sürekli atışsalar bile onun için güvenli bir yerdi sanki. Ancak daha fazla devam edemezlerdi, Jimin henüz ölmeye pek de niyetli değildi. Belki bir şekilde büyü bozulursa... Sungho mucizevi bir şekilde ölürse... o zaman...

Birkaç alt sınıfa ders verdi, boşluklarında öğretmenler odasında bilgisayardan bir şeyler izledi, biraz daha ders verdi. Hyejin'in sınıfında onunla hiç konuşmadı, hatta ders anlatmak dışında kimseyle öylesine konuşmadı. Shin bu durumu garipsediği için soru sorsa da bunu görmezden geldi. Hyejin sınıftakilerle yine dalaştı ancak onu uyarmadı. Ama daha sonra matematik dersinde gerçekten yine kavga ettiği anlaşılınca tekrar velisi çağırıldı. Açıkçası Jimin onu neden okuldan atmadıklarını merak ediyordu. Epey uyarı ve ceza almıştı, başka herhangi birinin atılması için gerekli olmalıydı ve kaldı ki yöneticiler bile sevmiyordu onu ailesinden ötürü. Ancak sonra fark etti ki sadece sevmiyor değillerdi, aynı zamanda da korkuyorlardı.

Okul çıkışına kadar sessiz sakin bir gün geçirdi. Evrak çantasını toparladı, ceketini giydi ve eve gitmek için ayaklandı. Veli gelmeden uzaklaşmak istiyordu çünkü veliyle karşılaşmaya hazır değildi. Taehyung ile. Görüşmeyeli bir hafta kadar olmuştu, diğer hafta Dolunay vardı ve kasabadan uzaklaşmak için Yoongi ile sözleşmişlerdi. O yüzden bütün etkileşimleri minimumda tutmak en iyisi olurdu.

Ancak gelen kişi Taehyung değildi. Kapıdan çıkarken bir anda burun buruna geldiği yaşlı adam ve geçen kendine saldırmaya çalışan kurdu gördüğünde anladı. Yaşlı adam ciddi bir şekilde hasta görünüyordu, bir bastonu vardı ve diğer elinde de bir mendil. Diğer genç ona destek olmak için orada gibiydi, göz göze geldiler. Birbirlerine baktılar ve herkes ne olduğunu anladı.

Gelen kişi Alfa'ydı.

Hava ağırlaştı bir anda, Jimin elinde olmadan gerildi. Taehyung'un anlata anlata bitiremediği gerçek tehlikeyi görmek tabii ki gerdi onu. Hiç görmediği ancak duyduğu, kendi kafasında canlandırdığı biriydi. Şimdiyse o kadar da tehlikeli görünmüyordu. Gerçi onun asıl tehlikesi kendi gücü değil, statüsüydü. Diğerlerinin ona boyun eğmek zorunda olmasıydı. Sürüsündeki herkesi yönetebilecek olması.

Ancak geçip gitmedi.

"Merhaba," dedi onun yerine, yüzünde bir gülümsemeyle. Elini uzattı. "Hyejin'in velisi olmalısınız."

Eli havada öylece kaldığında kaşlarını kaldırdı. Kurtlar gerçekten de kabaydı.

"Matematik öğretmeni siz misiniz?" dedi Alfa onun yerine.

"Tarih öğretmeniyim. Matematik öğretmeni de içeride, eminim size yardımcı olacaktır. Ancak bir ara ben de sizinle konuşmak isterim. Hyejin hakkında, tabii ki."

Alfa ona cevap vermeden önce yanındaki gence döndü. "Taehyung buraya kaç kez geldi demiştin?"

Duyduğu isimle birlikte Jimin boştaki elini yumruk yaptı.

"İki ya da... üç kez."

"Pekala," Jimin'e döndü. "Ben de konuşmak isterim. Bir yeğenim hakkında belli ki ama o yeğen Hyejin değil."

Silver LiningHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin