Senin o gözlerin dünyanın üç kıtanın, okyanusun, dağların, ovaların, denizlerin suyundan, ormanların o yemyeşil bitki örtüsünden çok ama çok güzel.İşte ben bu gözlere esir oldum. Sen ki bir korsan gemisinin kaptanı bense o geminin bir faresi, ben ki denizde yaşamaya çalışan küçük bir balık sen ki bu balığı ellerine alıp sonra suya atansın.
Ben bu hayatta hem cenneti hem cehennemi gördüm. Aşkta tutkuyuda tattım, kaybetmeyi de tattım. Herkes bu hayatı en ön sıradan izlerken bir sahne bulup öyle bir oyun sergiledim. Oyun o kadar ağırdı ki okudum okudum hiçbir şey anlamadım. Sen benim oyuncumdun. Ben sana bakarak öğrendim her şeyi şimdi nerdesin...
Bu oyun öyle zor ki jest ve mimiklerimi nasıl kullanıcağımı bilmiyorum çok gülmem gereken bir oyun ama benim için yanıyor neredeysen gel söndür lütfen.
Ben öyle bir uçurumdayım ki gel kurtar beni, öyle bir bataklıktayım ki gel çıkar. O gözlerin beni nasıl bir yere ittiyse gelsin artık.
İçimde öyle fırtınalar kopuyor, aklıma hep şu geliyor.Babam hep der ki "Denizleri seviyorsan fırtınalarıda seveceksin, uçmayı seviyorsan, düşmeyi de seveceksin." Ben her şeye senin için katlanırım yeter ki gel bu içimdeki fırtınaları dindir. Her taraf kapkaranlık, şimşeklerden çok korkuyorum, dalgalar üzerimi ıslatıyor, düşüyorum yavaş yavaş, güneş yok, karnım aç bu açlık aşktan sevgilim.