"Delil yetersizliğinden düşen davalar sence de ilginç değil mi Minho?"
Beklenmedik soru üzerine afallayan Minho, gözlerini kırpıştırarak mırıldandı.
"Nasıl yani?"
"Güpegündüz işlenen cinayetler. Soygun günü bozulan kameralar. Hayatı boyunca hayal ettiği konuma gelebilmek için dişini tırnağına takıp çabalayan ve istifa dilekçesini bırakıp ortadan kaybolan yüksek kademeli memurlar. Bunlar gerçekten de kaderin birer cilvesi mi yoksa birtakım insanların rahat çalışabilmesi için değiştirilen gerçeklik mi? Bu aksaklıkların tesadüf olamayacak kadar organize olduğunu aklı başındaki herkes çıkarabilir. Fakat aklı başındaki herkes bu aksaklıkların bir meslek haline getirildiğini bilemez."
İç çekerek sözüne devam etti.
"Anne ve babamın mesleği buydu. Yapılan pisliklerin üzerini örtmek. Herhangi bir suç işlendikten en fazla beş dakika sonra tüm deliller saptırılmış veya yok olmuş oluyor. Sadece suç mahali söyleniyor ve kader suçlularla işbirliği yapıyor. Bu sırada diğer insanlar ne yapıyor dersin? Görmek istediklerini görüyorlar. Olayların ve durumların aniden suçluların lehine değişmesinin mantıksızlığını değil, raslantıları ve şanssızlığı görüyorlar. Bu suçların öngörülemez bir arka yüzü olduğu için fark edemiyor değiller, sadece neyi görmek istiyorlarsa onu görüyorlar. Görmezden gelerek bu sorunların küçüleceğini sanıyorlar ve yine görmek istediklerini görüyorlar. Gittikçe kabaran suç dosyaları onlar için sadece sayıdan ibaret. Ve suçlularsa ellerini kollarını sallayarak rahatça işlerini hallediyorlar. Geriye sadece haklarını aramak için çırpınan masum insanlar kalıyor. Onları kimse düşünmüyor veya dinlemiyor."
Gözlerini küçüğünün gözlerine çıkardı ve ondan bir tepki bekledi. Küçüğü düşünceli gözlerle onu süzerken başını hafifçe sallayarak devam etmesini istedi.
"Anne babamın iki çocuğundan biri olarak benim de onlar gibi olmam beklendi. Fakat bu yaptıklarının doğruluğunu ve etik boyutunu sorgulamam, çekirdekten yetişme azılı bir suçlu olan küçük kardeşim göz önünde tutulduğunda ebeveynlerim için bir hayal kırıklığı oldu. Beni sürekli korkaklık ve özgüvensizlikle suçladılar ve küçük kardeşimle kıyasladılar. Sanki yanlış olduğuna inandığım her şey doğruymuş ve doğru olduğuna inandığım her şey yanlışmış gibi. Gerçeklik algımı kaybetmenin eşiğindeyken o günün koşullarına göre alabileceğim en mantıklı kararı aldım, her ne kadar şu an oldukça çocukça ve saçma gelse de."
Hyunjin zoraki bir gülümsemeyle ekledi.
"Kendimi kanıtlamak için kendimden uzaklaştım. Beni korkaklıkla itham edemeyecekleri kadar çılgınca şeyler yapmak istedim. Bunun için aklıma gelen ilk şeyi seçtim, kiralık katil olmak. Katil olmak sana seçim hakkı tanır ve sadece kurbanla suçlu arasında geçer. Fakat kiralık katilsen işler farklıdır, her şey müşterini memnun etmek içindir. Seçim hakkın bir kenara dursun sorgulama hakkı bile tanınmaz. Yaptığım şeyin yanlış olduğunu sorgulamaktan kaçınmak ve içimdeki sesi susturmak için bu yola başvurdum. Peki ne uğruna? Kendimi başkalarına kabul ettirmek için mi? Ne kadar acınası geliyor kulağa öyle değil mi?"
Gittikçe toklaşan sesiyle bir çırpıda söylediği kelimeler odada yankılandı.
"Onaylamadığım bir şeyi yapmak için kendimi zorlarsam yaparım sandım. Fakat tek yaptığım şey diretilen işi farklı formlara sokarak kendimi iyi olanı seçtiğime inandırmaya çalışmak oldu. Öldürmem istenen kişileri gece gündüz takip ettim, onlar hakkındaki her şeyi araştırdım. Fakat onların kötü bir insan olduğuna dair hiçbir işaret bulamadım. Hepsi oldukça iyi niyetli ve masum insanlardı. Ve emin ol öldürmem istenen herhangi biri bir tane bile olsa korkunç bir şey yapmış olsaydı hiç düşünmeden onun işini bitirirdim. Tanrı aşkına bir adamı çocuğuyla oyun oynarken nasıl vurabilirdim? Bundan dolayı onları korudum. Sahte kimliklerle, pasaportlarla güvende olabilecekleri başka yerlere gönderdim ve rahatça yaşayabilmeleri için elimden geleni yaptım. Müşteri memnuniyeti içinse yine sahte otopsi raporları, ölüm belgeleri, cenaze törenleri düzenledim ve kimliği tanınmayacak halde olan ceset fotoğrafları hazırladım. Anlaşma şartlarımda titiz çalışma kuralım var, bu yüzden müşterilerime kurbanın öldüğüne dair birkaç kanıt sunduktan sonra işim bitiyor. Bazen bu kanıtlar için öldürülmesi istenen kişiden yardım almam gerekebiliyor; kan, tırnak ve hatta deri parçası bile isteyebiliyorlar."
Tereddütle söylediği cümlelerden sonra bakışları yere düşen Hyunjin'i cesaretlendiren Minho'nun ortama tezat olan tatlı gülümsemesiydi.
"Son hedefim sana zorbalık yapan adamdı. Hakkındaki bilgileri incelediğimde kötü biri olmayacağına kanaat getirmiştim fakat sana uyguladığı mobbing çok korkunçtu. Ben-ilk defa birini öldürdüm Minho-ya. İlk defa katıldığım-en azından izlediğim- bir cenaze töreninde gerçekten kurbanın cesedi vardı. Her ne kadar kötü birisi olsa da kendimi kötü hissetmekten alıkoyamıyorum. Fakat suçlu hissetmiyorum çünkü senin hayatla olan bağlarını koparmaya çalıştı. Onun işini bitirmemiş olsaydım bu olasılığı düşünmek bile istemesem de seni kaybedebilirdim."
Hyunjin'in adımları küçük çekmeceye yöneldi ve çekmecenin bir gözünden çıkardığı silahı kavradı. Küçüğünü korkutmamak için durumu açıklama gereği duydu.
"Lino-sshi, benden korkma lütfen, sana asla zarar veremem. Senden tek isteğim benim yerime bir şeye karar vermen."
Dolu gözlerle büyüğünü izleyen Minho, düşündüğü şeyi istememesi için varlığından bile emin olmadığı tanrıya yalvarıyordu.
"Ben bir katilim, kimi öldürdüğüm fark etmeksizin. Sorunları bu yolla çözmeye çalışmamalıydım, tenkit ettiğim şeyleri yapmamalıydım. Kimseyi korkutmamalıydım, kimsenin canını yakmamalıydım. İçgüdülerimle hareket etmemeliydim. Bu yola hiç başvurmamalıydım. Kendime yalanlar söyleyip bu bozuk gerçekliğe uymayan durumları törpülemeye çalışmamalıydım. Kendimi kanıtlama çabasına girmemeliydim. En başta kendime olmak üzere herkese karşı dürüst olmalıydım. Söylesene Lee Minho, sence ben hala yaşamayı hak ediyor muyum?"
Duyduğu cümleyle nefesi kesilen Minho, ne yapacağını bilemez halde bakışlarını Hyunjin'e çevirdi. Küçüğünün dolu gözlerini görünce onu üzdüğü için kendisinden bir kez daha nefret etti.
"Minho bana sadece ne yapmam gerektiğini söylemen yeterli. Geri kalanını ben halledeceğim ve hayatından sanki hiç var olmamış gibi çıkacağım. Hayatına rahatça devam edebilirsin, seni sürekli izleyen bir çift göz olmayacak. Raha-"
Hyunjin'in sözüne devam edememesinin nedeni küçüğünün kollarını büyüğüne sarması ve hıçkırık sesleriydi.
"Lütfen Hyunjin-ah, benimle kal. Beni tek başıma bırakma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Never Know-[HyunHo]
FanfictionCan everybody see how much pain i'm in? ❥"Blackpink-You Never Know" şarkısından esinlenilmiştir.