1

1.1K 21 6
                                    

Ben Aida, Aida Hasoviç. 1992 Sırbistan zulmünden bedenen sağ, ama ruhen çıkan bir Boşnak genciyim. Henüz hayatımın başında, gençliğimin baharındaydım savaş çıktığında. Dünya buna savaş diyordu ama bu tek taraflı zulüme uğrayan bir ırk savaşıydı.

Henüz 18 yaşıma 2 ay kala, belki de kimsenin inanamayacğı şeyler başıma gelmişti. Ama ben bunca şeye göğüs germiştim. Çünkü ülkem için vatanım için mücadele etmeye hazırdım.

Bir de o,
Tarık,
Sevdiğim adam. İlk ve tek sevdam.

Savaşa gitti geleceğini söyledi. Bende onu bekleyeceğimi. Savaşın ortasında birbirimizi sevmemiz ne kadar doğru dedik ama sevda ya bu. Söz dilnemezdi.
O cephede bizde şehirde savaştık ama olmadı. Hainler daha güçlüydü.

Mart 1992

"Aidaa kızım hadi okula geç kalacaksın ama"

"geldim annem geldim"

Aida annesinin ona seslenmesi ile son kez hızla aynadan kendisine baktı. Bugün normalinden fazla özenmişti hazırlanmasına. Çünkü bugün o gelecekti. Aylardır görmediği hasret kaldığı komşusunun oğlu, ilk aşkı Tarık geliyordu. Onu görmenin heyecanı vardı minik yüreğinde.
Aynadaki yansımasından kendisine bakıp gülümsedi.
'sakin ol Aida, sakin ol' kendi kendisini sakinleştirip yine bağıran annesini bekletmeden çıktı odasından.

"kızım hadi okula geç kalacaksın"

"geldim annem, geldim."

Annesine baktığında annesinin yüzünü incelediğini gördü genç kız ve istemsiz utanmıştı.

"sen yüzüne bir şey mi yaptın Aida"


"yok, yok anneciğim her zamanki halim işte"

"utandırma benim kızımı Safiye."

"aman siz baba kız beni hep köşeye atın bakalım"

Aida babasının yanağına sonra da annesinin yanağına öpücük bırakıp evden çıkmıştı. Dedesi, babaanesi ve  4 kişilik çekirdek ailesi ile beraber kalabalık bir evleri vardı. Bu her zaman hoşuna gitmiştir Aida'nın.

"günaydın Aida"

"günaydın İsmet amca"

Okul yolu boyunca gördüğü herkese selam verirdi genç kız. Küçük kasabasında sevilen birisiydi. Elindeki kutusu ile okula neşeyle gidiyordu. Okul çıkışında çocukluk arkadaşı Markonun kafesine gideceklerdi. Tarık gelir gelmez oraya uğrar diye düşündü. Çünkü Tarık, Marco ve Aida çocukluklarından beri beraberlerdi.

Marco sırp kökenli hıristiyan bir gençti. Çocukluğundan beri okul arkadaşı olan Aida'ya vurgundu. İçindeki bu sevdaya engel olamıyordu. Aynı ülkede dost ve kardeş olarak yaşayan ayrı iki ırk olsalarsa aynı dili ve aynı toprakları paylaşan barış içinde yaşıyorlardı.

Her ne kadar bunları düşünürken olabileceğine inansa da çetnik olan amcası yüzünden hep korkak davranırdı. O asla amcasını savunmamıştı. Ona inanmamıştı ama yine de olanlar yüzünden hep korkak davranırdı.

Aida okul sonrasında sabırsılıkla beklediği an geldiği için heyecanlanmıştı. Okul arkadaşları Yonca ve Sofia ile beraber Marco'nun mekanına gideceklerdi.

Kafeye geldiklerinde içeri giren 3 kızın arasından sadece onu gördü Marco'nun gözleri. Sadece hasretini çektiği ela gözleri görmek istedi.

Incir KuşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin