2

3.4K 134 115
                                    

"Salak kapı açıl artık. Lan benim yanımda kart vardı. Şu okulun saçma kartları da olmasa ne yapacağım?"

Kartla kapıyı biraz zorladı. En sonunda başardı. Komşusu yaparken iyi ki izlemişti.

"Oh sonunda! Kaç saattir buradayım acaba?"

Öğretmenler odasına gidip masasından telefonu aldı.

"Abooo nasıl 2 saat boyunca oturdum orada? Tuvaletini yapmasan ölürdün zaten."

Hemen eşyalarını toplayıp montunu, atkısını ve eldivenlerini aldı. Eh kar havasıydı sıkı giyinmek lazım.

Islık çala çala yürürken bir yandan da eldivenlerini giymeye çalışıyordu.

"Bu ne yahu iki saat içinde kimse kalmamış."

Ön kapıya gelmişti. Kapı açılmıyordu.

"Ah yine mi!?"

Kart onu bu sefer kurtaramadı. Arka kapıya doğru gitmeye başladı.

Şansa bak ki o da açılmadı.

"Kim kitledi bunları ağlayacağım!"

Melih en sonunda pes etmişti. Elbet güvenlik görevlisi gelirdi. Gelirdi?

Tamam belki gelmezdi. Ama sanki birkaç ay boyunca burada kalmak zorunda olacaktı!

"Aynen Melih hatta burada biri daha var ve ruh eşini bulacaksın. Aynen bu kafayla devam Melih. Deliriyorum sanırım."

Tüm sınıflara, kantine, personel odalarına bakıyordu. Müzik odasına girince yerde kafası kanlı birini gördü ve çığlığı bastı.

"Ayh, bu kim!?"

Eğilip adamı ters çevirip yüzüne baktı.

"Aa Can Hoca! Hoca'm uyanın!"

Adam yavaş yavaş gözlerini açarken Melih kalkıp acil yardım kutusundan kafasını temizlemek ve sarmak için bir şeyler aldı.

"Vah Hoca'm neler oldu bir bilseniz!"

Kafasını sardıktan sonra kollarının altından tutup koridordaki koltuklardan birine oturttuğu sırada ışıklar gitti.

"Hay sikeyim ya!"

Can'ı zar zor gözlerinin alıştığı kadarıyla koltuğa bırakıp telefonunun fenerini açtı. Ama karanlıktan çok korkardı Melih. O yüzden en iyisi Can'ın yanında beklemekti. İyice ayılınca giderlerdi beraber.

"Can Hoca'm, Can Hoca'm, Can, Can, CAN!"

Adam sonunda uyanmıştı.

"Şükür. Hadi elektrikleri açalım iyi misiniz?"

"İyiyim de başım ağrıyor biraz. Ağrı kesicin var mı?"

"İşte, elektrikleri açarsak revirden bulabiliriz."

Can da telefonunun fenerini açacakken Melih durdurdu.

"Ne yapıyorsun?"

"Sen açma. Olur da bunun şarjı biterse aç. Aynı anda tüketmeyelim."

"Melih Hoca'm siz de yani sanki aylarca buradayız."

"Melih yeterli. Size Can demem yeterli mi?"

"Elbette."

"Ben inanıyorum ki birkaç ay olmasa da birkaç gün buradayız."

"Her neyse. Ben de açacağım."

"İleride demedi demeyin."

"Demem, demem."

Sonunda koridorların ışığının yerini bulmuşlardı.

"Sonunda!"

Ardından diğer yerlerin de ışığını açtılar. Işığı açmış olsalar da kimse fark etmezdi. Hadi ama dağın başındaydı bu okul resmen!

"Can ben acıktım."

"Ben acıkmadım. Hem biz nasıl kaldık ya kimse mi yok baktın mı her yere?"

"Tam bakmadım sizi görünce."

"Başım ağrıyor revire gidelim."

"Pekala, oradan sonra da kantine?"

"Tamam gideriz gitmesine de nasıl açacağız kapısını ya da para uzatılan yeri?"

"Sen o işi bana bırak."

Evet, Melih bir deha olduğunu düşündüğü için açabileceğini düşünüyordu. Çok yazık!

Revire geldiklerinden kapı kilitliydi. Can kapıya birkaç kere omuz atarak açtı.

"Maşallah o kaslar boşuna değilmiş."

"Anlamadım."

"Yok bir şey, yok bir şey hehe."

Ağrı kesici bulup içti. Birkaç tane de cebine koydu.

"Hadi kantine ama ondan önce yemekhaneye."

"Neden?"

"Çatal kaşık alacağım."

"Bisküvi yemek için?"

"Hayır tabii ki de camını açmak için."

"Peki madem. Düş önüme."

"Yanında yürüsem daha iyi."

"Neden yoksa korkuyor musun?"

"Ne korkacağım?" diye çemkirdikten sonra önden önden yürümeye başladı.

Okulda mı? Olamaz! (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin