7

2.1K 91 29
                                    

Hepsi şok içinde birbirine bakıyordu.

Bu küçük yaratıklar da neydi böyle?

Bir kuş gibi kanatları, bir köpek gibi diş ve dilleri, bir kedi gibi kulakları ve timsah gibi kuyrukları vardı. Gövdeleri de zebra gibiydi.

"Siz de kimsiniz?"

Evet bu küçük ve garip yaratıklar ellerindeki bambu saplı, ucunda da yıldız bulunan sopalarını Melih ve Can'a doğrultmuşlardı.

"Ben Melih. Bu da Can."

"Kim gönderdi sizi?"

"Kimse."

"Nasıl buldunuz burayı?"

"Müdürün odasındaki masanın altına düşerek. O sopaları indirseniz mi diyorum?"

"Sopa değil bunlar. Bunların adı Tılba."

"O ne be?"

"Bunlar işte."

"Oy aman aman siz ne tatlısınız öyle."

Can, Melih'i belinden tutup kendine doğru çekti ve kulağına fısıldadı.

"Napıyorsun Melih? Dur yerinde."

"Korktun mu yoksa?" sırıtarak sorduğu soruyla Can bıraktı onu.

"Hadi git yesinler seni."

"Bunlar nasıl yiyecek beni?"

Sözleri bittikten sonra öndeki yaşlı elemana yaklaşıp elini Tılkav'ın yanaklarına götürdü.

Tabii beklemediği ve hesaba katmadığı şey Tılkav'ın parmağını ısırmasıydı!

"Ay ısırdı köpek, kedi, zebra, kuş ve timsah karışımı manyak!"

Can Melih'in elini elleri arasına alıp parmağına baktı.

"Çok acıyor mu?"

"Evet Can nasıl acımasın ay bakamıyorum. Bay-"

Ve bayıldı.

Okulda mı? Olamaz! (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin