Ne, ne, ne? Jungkook. Hayır jungkook. İnanamıyorum. Goz yaşlarımı durduramıyorum. Hiç iyi değilim. Jungkook Amerika'ya gitmiş. Beni bıraktı ve uzaklara gitti. Asla inanmak istemiyorum. Ben onsuz ne yaparım, nasil yaşarım? Bunları hiç düşünmedi mi? Hem de beni sadece bir mektupla terk etti. Yüzüme bile bakmadı. Hastaneden çıkıyorum diyince çok mutlu olmuştum. Havalara ucmustum. Megersem çıkması Amerika'ya gitmek icinmis. Yazdığı mektup cok güzeldi. Çok duyguluydu. Okuyunca onun için bu kadar değerli olduğum için çok mutlu oldum. Ama beni öylece bırakıp gitti diye de cok mutsuz ve kırgınım. Bari sarilsaydi, opseydi. Onu bile yapmadı. Ama eğer yaparsa ben onu, o beni bırakamazdi. Bunu yapması daha doğru olmuş olabilir. Mutsuzluk ölucem günlük. Ne yapmalıyım bilmiyorum. Su an derdime ne deva olur bilmiyorum. Galiba basketbol oynamaya gideceğim. Biraz stresimi ve üzüntümü atarım. Ah be jungkookum.. Hani bırakmayacaktık birbirimizi. Ben seni bırakmadım ama sen beni öylece bıraktın ve gittin.