Saray kapısının indirilmesiyle yüksek bir ses kulaklarımı doldurdu ve içinde bulunduğumuz atlı araba sarsıldı. Biraz ilerledikten sonra atı süren muhafızın verdiği emirle araç durdu. Prens zümrüt yeşili gözlerini gözlerime dikerek konuştu. "Geldik, bol şans. " Pis pis sırıttı ve muhafızın açtığı kapıdan asil bir şekilde indi. Beni bu şekilde kullanmasına izin mi verecektim? Prensin arkasından indim. Devasa saray dudağımı uçuklatıyordu. Barok mimarisi kendini belli ediyordu. Buranın bir zamanlar aileme ait olduğuna inanmak imkansız denecek kadar zordu. Buraya uygun değildim, asla olamazdım ama plana odaklanmalıydım. Saraydan yansıyan güneş ışınları gözümü kamaştırmaya devam ediyordu ki iki muhafız koluma girdi ve devasa saraya yürümeye başladık.
.................................................................................................
İçerisi de dışarısı kadar sade ama asil bir şekilde dizayn edilmişti. Krom ve gül pembesi renklerine yoğunlaşılmış, fil dişi kolonlarla çok güzel bir uyum yakalamıştı. Merdiven iki at arabasının rahatlıkla sığabileceği genişlikteydi ve iki farklı yöne ayrılıyordu. Tavan farklı motiflerle süslenmiş odaya ferahlık katıyordu. Rüyada gibi hissettiren bir atmosfere sahipti. Kim bilir kaç kral ve kraliçe burada gelecekteki eşlerini bulmak için balolar düzenlemişti. Kaç masumun kanı akıtılmıştı. Kaç hırsız getirilmişti. Son düşünceme yoğunlaştım. Büyük ihtimalle sıfırdı. Kimsenin benim kadar şanslı olduğunu sanmıyordum. Muhafızlar beni salonun ortasına ittirdiler. Önlem olsun diye ellerimi arkadan bağlamışlardı. İstesem rahatlıkla açabilirdim ama şu an için bir tehdit gibi gözükmek istemiyordum. Ateş biraz arkamda olacakları bekliyordu. Ortada bulunan devasa kapı gürültüyle açıldı ve içeri düzinelerce muhafızla çevrili, uzun boylu, kahverengi saçları olan kendinden emin adımlarla yürüyen, tahtın varisi prens deniz girdi. Yanındaki muhafızlara durmalarını emretti. Emin adımlarla yürüyerek dibime kadar girip göz hizasına gelecek şekilde diz çöktü. Ellerimi açmamı emrettiğinde muhafızlar itiraz edecek gibi oldular ancak tek bakışı emri dinlemelerine yetti. Gece mavisi gözlerimin içine bakarak güldü. "Sana kaba davrandılarsa özür dilerim. İnsanların hata yapması demek onlara kaba davranmak demek değil ve maalesef muhafızlarıma bunu öğretemedim. Hele ki böyle hoş bir hanımefendiye." Doğruldu. Gözleri ateşe döndüğünde yüzünde anlık bir nefret duygusu gördüğüme emindim. Gülerek konuşmaya devam etti. " Kardeşim seni öldürmemişse bir sebebi vardır diye düşünüyorum." Ateş başıyla onayladı. "Aynen öyle abi. Önce sizi tanıştırayım, bu Gece. İşimize yarayabileceğini düşündüm. Yeterince hızlı ve güçlü, kesinlikle hizmetçi olmaya layık. Suçlu olmasa çok güzel bir muhafız da olurdu." Göz devirdim. Tahtın varisi bu teklif hem hoşuna gitmiş hem de şaşırtmış gibi bir ifadeyle onayladı ve bir kadının ismini bağırdı. İçeri koşarak bir kadın girdi. Hafif kilolu, kısa boylu, orta yaşlıydı. Saçlarının aralarından griler ve beyazlar geçiyordu. Üstünde hizmetçi kıyafetleri vardı. Deniz ile ateşe sırasıyla selam verdi. "Nadia Geceye sarayı gezdir, yapılacakları göster ve terziye söyle kıyafet diksin." Gülümsedi ve yaklaşıp elimi tuttu. Eli o kadar yumuşaktı ki resmen bir pamuğa dokunuyordum. Hafifçe yaklaşıp elime küçük, sade bir öpücük kondurdu. Yanaklarımın kızarmasına engel olamadım. Uzun süreler boyunca kalbime demirden bir zırh örmüştüm ama sonunda benimde duygularım, bir kalbim vardı. Duygularla savaşmak düşmanla savaşmak kadar basit değildi eğer olsaydı bu işte madalya almam gerekirdi. Prens Deniz, babasının aksine daha kibar ve düşünceli gözüküyordu. Ateşin planının neden onu tahtan indirmek olduğunu anlayamıyordum. Belki sadece hırs ve güç yüzündendi. Her ne nedenle olursa olsun bir planım vardı ve aptal bir güç savaşı yüzünden bu plan bozulamazdı. Rolümü çok güzel oynamalıydım.
.................................................................................................
Bana verdikleri oda hizmetliler kanadından bir odaydı. Odaya mavi tonları hüküm sürüyordu. Çok özenli hazırlanmışa benziyordu. Gökyüzü mavisi perdeler tüm duvarı kaplayan camları örtüyor, üç katım büyüklüğünde kaz tüyü yatak lacivert nevresimlerle odanın ortasını dolduruyordu. Yatağın yanı başında makyaj masası onun hemen karşında da Josephine koltuk duruyordu. Kapının hemen kenarında prensin beni çağırması için bir zil vardı. Odanın sol tarafında, hafif ortada bir küvet bulunuyordu. Muhtemel kaçış ve pusu yerlerini gözden geçirdikten sonra üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp yere düşmesine izin verdim. Küvetin ağzına kadar dolan suyun içinde girdim ve gözlerimi kapattım. En son ne zaman bu kadar huzurlu hissettiğimi hatırlamaya çalışıyordum. Kapım bir anda açıldı ve içeri Ateş daldı. Gözleri duşun içinde keyif süren beni görünce büyüdü. " Kapıyı çalmadığım için özür dilerim, çıplak olduğunu düşünmemiştim." Küvetin kenarlarından tutunup ayağa kalktım. " Ve hala bakmaya devam ediyorsun." Sözümün üzerine yüzü kızardı ve hızla arkasını döndü. Ardından kapıyı kapattı ve konuşmaya başladı. " Babamın durumu gittikçe kötüleşiyor. Abimin tahta çıkmasını engellemek için fazla vaktin yok. Sana neleri sevip sevmediğini, günlük rutinini, ruh haline göre davranışlarını, ne tip kadınlardan hoşlandığına kadar her şeyi anlatacağım. Ezberlesen iyi olur." O konuşurken bulduğum sabahlığı üstüme geçirdim. " Bütün bunlar güç için mi, tahta geçme isteği mi?" Hızla arkasını döndü. Sinirle gülmeye başladı. " Güç mü ? Sence tahta geçmek istiyor muyum? Bu ülkeyi kurtarmaya çalışıyorum. Hiç biriniz abimi gerçekten tanımıyorsunuz. Ben tanıyorum ve artık siz de tanıyacaksınız. O yüzden Gece bu işi batırmasan iyi edersin." Kapıyı çarparak dışarı çıktı. Tepkisi düşündüğümden daha sert olduğu için şaşırmıştım. Hayatta kalmaya çalışan bir hırsız olarak öğrendiğim ilk kural karşındakinin zayıf yönlerini öğrenmen gerektiğiydi. İlk bakışta da Ateş ve Denizin birbiri ile aşırı anlaşmadıkları fark ediliyordu. Gerçi tahta geçmek isteyen iki kardeş oldukları düşünülürse normal de denebilirdi, her ne şekilde olursa olsun bu bilgiyi beynimin bir köşesine kazımıştım. Yatağa girdim ve gözlerimi kapattım. Yarın planımın ve yeni hayatımın ilk günü olacaktı.
Üçüncü bölüm bu şekildeydi. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Seviliyorsunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP PRENSES- Yeraltı krallığı
Fantasy"Seni bulmaya çalışanlar olacak Krallığın sana ihtiyacı var Onun sana ihtiyacı var Aynalardan saklan, aynalardan saklan! Şeytanın üçgenini bul Sırrı çözmen gerek Kendini sakla Gerçek düşündüğün gibi değil"