nine (final)

75 18 11
                                    

Uzun bir yol sonrasında gelebilmiştim eve. Belki de bir saatten fazla zamandır sokaklardaydım ama bu pek de umrumda sayılmazdı. Kendimi kanepeye attım ve yüzümü yastığa gömdüm. Pofuduk pofuduk yumuşacıktı. Felix almış olmalı, bu tarz şeyleri çok seviyor.

Felix ile Jeongin birlikte kalıyorlardı, her ne kadar Felix artık Changbin'in yanından ayrılmasa da. Evin sade ve şık bölümleri Jeongin'in eseri, tatlı ve yumuş yumuş hissettiren bölümler ise Felix'in eseriydi. Daha önceden de birkaç defa gelmiştim buraya. Bazen ailemden kaçmak için gelirdim bazen ise gerçekten eğlenmeye. Şimdi ise...

Evde kimsenin olmamasıyla dolu gözlerimdeki gözyaşlarının akmasına izin verdim. Gerçekten anlam veremiyorum. Neden, neden beni desteklemiyorlardı? Minho'dan, bir erkekten hoşlanmam bu kadar yanlış mıydı gerçekten? Bu haksızlık!

Seveceğimiz kişileri seçemiyoruz. Minho'ya aşık olacağımı seçen ben değildim, kalbimdi. Minho'nun bana yaklaşımı, davranışları, sözleri, bakışları... Her şeyiyle kendisine çekmişti beni. İlk andan itibaren böyleydi her ne kadar geç fark edebilsem de.

Doğru, Minho'yu seviyorum ben. Şimdi bunu herkes biliyor değil mi? Okuldakiler de annem gibi bana lakap mı takacaklar şimdi yani? Bunları duymak istemiyorum. Ben bunların hiçbirisini hak etmedim. Kimseye zararı olmayan çekingen birisiydim sadece okulda. Felix, Jeongin, Seungmin, Chan, Changbin, Hyunjin ve Minho. Yalnızca tanıdığım insanlar, kendimi açabildiğim kişilerdi.

Minho'nun benden uzaklaşabileceği düşüncesi dolanıyordu aklımda. Bana eskisi gibi davranmaz ise bu benden çok şey götürürdü. Belki de kendimi kimseye açamaz hale gelirdim. Belki de bir daha kimseyi sevemezdim. En önemlisi ise Minho ile hiçbir ilişkim kalmazdı. Birbiri arkasına sıralanmıştı gözyaşlarım. Durmak bilmeksizin yanağımdan süzülüyorlardı.

Birkaç saat geçmişti, belki de okul bitimi zamanıydı. Gözyaşlarım pes etmiş, aklım düşünmeyi reddediyordu. Ayaklanarak banyoya ilerledim. Boy aynasının karşısına geçtim ve kendimle yüz yüze geldim. Gözlerim ağlamaktan kızarmış, yanaklarım hala ıslaklığını sürdürüyordu. Ah, bir de yanağımda kalan el izi hala geçmemişti. Çeşmeyi açarak yüzüme ılık su ile yıkadım. Böyle görünmek istemiyordum.

İçeriden gelen kapı sesi ile gözlerim kapıda dolandı. Hemen yanda duran havlu ile yüzümü kurakladım ve banyodan çıktım. Gördüğüm beden ile gözlerim açılırken o ise üzgün bir ifadeyle beni inceliyordu. Gözleri, gözlerim ile karşı karşıya geldiğinde adımlarımı gerileterek yeniden banyoya girerek kapıyı kilitlemeye kalkışmıştım.

"Yalnız kalmama izin verir misin?" Kapıyı kapatmamı engellemiş fakat benim isteğim olmadan da açmaya kalkışmıyordu. "Yanında olmak istiyorum." Yine olmuştu işte. Tek bir sözüyle kalbim sanki bunu duymak istermişçesine deli gibi atmaya başlamıştı. Aklım, kalbime dayanamamıştı. Duygularım yine ön plana çıkmış, bana onunla yüzleşmem için yalvarıyordu.

Dayanamayarak kapıyı araladım ve beni görmesine izin verdim. Bakışlarım yerde olsa da gözlerinin yüzümde gezdiğini hissedebiliyordum. "Çok acıdı mı?" Elinin birisini yanağıma koymuş nazikçe parmaklarıyla okşuyordu. "Pek değil." Duyduğum laflardan sonra yanağımdaki acıyı hissettiğim pek söylenemezdi.

Boşta kalan eliyle belimden tutarak kendisine çekmişti beni. Yanağımdaki elini saçlarıma daldırırken kısık sesle konuşuyordu. "Özür dilerim, tüm bunları yaşadığın için." Özür dilememesi gereken kişiler özrünü dilemezken neden Minho diliyordu? Kafamı iki yana salladım, anlamış olmalıydı konuşmasam bile.

"Salona gidip biraz konuşalım, hm?" Sessizliğimin faydasıyla elimden tutarak beni salona sürüklemişti. Yakın bir mesafede oturmuş elimi ise hala ellerinden düşürmemişti. Gözlerim elleriyle yer arasında mekik dokurken "Böyle olmana dayanamıyorum." dedi. Nasıl olmama dayanamıyordu?

love me like i love you || MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin