6.İyilik(part 2)

166 20 9
                                    

Telefonuma baktığımda zilyon tane mesaj vardı. Ve bu mesajların %90’ı Batu’ dandı. Mesajları tek tek Önder’ le birlikte okuyarak bol bol kahkaha attık. Mesajların %10’luk kısmı mı? Okuldandı. Mesajları açana kadar okulun bana neden mesaj gönderdiğini anlayamamıştım. Okuldan sadece saçma devamsızlık mesajları gelirdi ama bana değil. Babama da değil. Daha da korkuncu. Anneme…

Okuldan gelen mesajları neredeyse silecektim ama Önder beni durdurdu. “Kamp diyor, kamp diyor. Silme lan” “Sakin ol abicim” dedikten sonra mesajları tek tek gözden geçirdik.

Sevgili öğrencilerimiz;

Cuma günü saat 08.00’ de okulumuz 12. Sınıf öğrencileri ve 12. Sınıf öğretmenleri kamp için yola koyulacaklardır. Bilginize.

İşte bu mükemmel bir haberdi. Sonunda derslerden kurtuluyorduk. Tek tek diğer mesajları da kontrol ettik. Burada yanımızda getirmemiz ve getirmememiz gereken şeyler yazıyordu.

Her ne kadar kamp olayı için sevinmiş olsam da Duru’nun isteyeceği şeyi aşırı derecede merak ediyordum. Acaba beni rezil edecek bir şey mi isteyecekti? Ya da araba mı isteyecekti? Onu tam olarak tanımadığım halde bu tarz şeyler isteyeceğini sanmıyordum. Bu şey gibiydi. Elinize sihirli bir lamba geçmesi ve sadece tek dilek hakkınızın olması gibi. Duru bu dilek hakkını saçma sapan isteklere harcayacak kadar aptal bir kız değildi. En azından ben öyle sanıyordum.

Arabayla biraz daha gezdikten sonra biraz atıştırmalık alıp Önderlerin evine gittik. Maalesef evlerinin önünde Batu bizi bekliyordu. Arabadan iner inmez üzerime atladı. Biraz yumruklaştıktan sonra Batu hayvanı sırtıma çıktı. Bende “Bombalama” diye bağırarak arkamı döndüm ve Batu’nun haykırışlarına rağmen kendimi sırt üstü yere attım. Ayağa kalktıktan sonra yerde yatan, ezilmiş bir adet Batu gördüm. “Oğlum, naptın lan? Üzerimden tır geçse aynı etkiyi yaratırdı buna emin ol” dedi kısık bir sesle. “Dostum bunu sen istedin” dedim ve sırıttım. Önder, Batu’ ya hunharca gülerken yumruklarımızı tokuşturduk-Her ne kadar Önder’ in gülüşünden tam olarak beceremesek de-

Birkaç yumruklaşmadan sonra Batu’yu kaldırdık ve içeri girdik. Önder neredeyse Batu’nun gotik fotoğraflarıyla ilgili pot kırıyordu. Ama tabii ki eşsiz yeteneğimle lafa atladım ve çaktırmadan konuyu çevirdim. Annem’ i Önder’ler de kalacağım için aradım. Batu’yu da büyük çabalar sonucu ikna ettik ve bitirim üçlü-evet ikili değil- yine bir araya geldi.

Sabah Batu’dan beklediğimin aksine üzerime su dökülerek ya da üzerimde böceklerle uyanmadım. Kulağıma Imagine Dragons’dan bile daha güzel gelen bir sesle uyandım. Eğer hala rüya görmüyorsam bu Duru’ydu. Dün akşam film izlerken uyuyakaldığım koltuktan uyandım ve kendimi cimcikledim. Yapmam gerekenden daha fazla kolumu sıktığım için sessizce “Ah” diyerek inledim ve Duru’nun sesini takip etmeye başladım. Tam bulunduğu odaya pat diye dalacaktım ki biriyle konuştuğunu duydum. Karşı taraftan ses gelmediğini anlayınca telefonda konuştuğunu anladım. “Peki, Can birlikte otururuz”

Aklımda o an sadece Dean Winchester’ın o meşhur sözü yankılandı. “What da fuck?”

Duru yaklaşık 2 dakika daha telefonda konuştu. O konulurken kendime evirip çevirip aynı soruyu sordum. “Acaba konuştuğu bizim Can mıydı? Can the pezevenk?”

Duru konuşmasını bitirdikten 1 dakika kadar sonra saçlarımı karıştırarak odaya daldım. “Sabah sabah bu ne gürültü ya?” dedim. Her ne kadar “Kimle konuşuyodun lan?” diye bağırmak istesem de kendimi tuttum. “Sana da günaydın” dedi gözlerini devirerek. Parmağımla Duru’nun gözlerini işaret ederek “Çok kaba bir hareket hanımefendi” dedim. “Senin gibi birine ancak bu kadar beyefendi” dedi. “Nasıl biriymişim ben” dedim eğlendiğimi belli etmeden. “Kesinlikle bir bayana nasıl davranılmasını bilmeyen birisin” dedi. Gülmemek için kendimi zor tuttum. Bu benim en belirgin özelliğimdi. Bütün bayanlarla aram iyiydi. Tamam, belki Duru hariç. “Hanımefendi, kesinlikle bayanlarla nasıl konuşmam ve davranmam gerektiğini biliyorum” dedim. “Kesinlikle yanılıyorsunuz beyefendi” diye cevap alınca ortalığı ısıtmaya başladığımı anladım. Artık koz benim elimdeydi. “Belki bir iddia’ ya tutuşmalıyız hanımefendi”

 “Bir gün boyunca size bütün bayanlara davrandığım gibi davranırım. Eğer bunu başarabilirsem, karşılığında bir iyilik alırım” “Demek bana iki iyilik borcun olmasını istiyorsun, ha? Cuma günü başlayabilirsin. Bana olan borcunuz kabaracak beyefendi” dedi. Yere bakarak güldüm ve sadece gözlerimi ona çevirdim. “Bunu göreceğiz” dedim. “Göreceğiz” diye cevap verdi.

Batu’ya Duru’nun neden orada olduğunu sorduğumda okulda yeni olduğu için müdürün onu gezdirmesini istediğini ve o gün birlikte okula gitmeyi teklif ettiğini söyledi. Sadece Batu’ ya kötü kötü bakmakla yetindim. En azından Batu onu Can’dan korurdu

Okul aynı boktanlıklarla geçti. Cuma günü gideceğimiz ve bugünden hazırlanmaya başlanmamız tekrar tekrar söylendi. Hazırlanma bahanesiyle etütlere girmedim ve hızla okulun çıkışına doğru ilerledim. Arabama doğru ilerlemekteydim ki gördüğüm manzara karşısında zaman yavaşladı.

1… Duru ve Can’ ı karşımda görüyorum –Nefes almayı kesiyorum- 2… Can, Duru’nun koluna dokunuyor –Nefes almayı kestiğim halde kalp atışlarım hızlanıyor- 3… Duru, Can’ın söylediği bir şeye gülüyor –Derin nefes almaya başlıyorum- 4… Duru, Can’ın arabasına biniyor –Kalbim sıkışıyor ve bulanık görmeye başlıyorum-

Birinin omzuma dokunmasıyla zaman normale döndü. Batu “Nereye bakıyorsun” dedi ve baktığım yeri anlamaya çalıştı. Baktığım yeri bulunca kadar onlar çoktan gitmişti. “Hiçbir yere” dedim. Kalbim -birazda olsa- düzelince Batu’ya döndüm ve bir şey belli etmemek adına hafifçe gülümsedim. “Hadi Önder’ i bulalım ve bir şeyler içmeye gidelim” dedim. Batu zaten bu teklifime dünden razıydı. Önder sanki onu aradığımızı biliyormuşçasına yanımıza geldi. Sabah birlikte benim arabamla geldiğimiz için hiç birinin arabası yoktu. Birlikte benim arabama bindik. Ve Cuma gününü bekleyerek –en azından ben- biz üç kafadar yola koyulduk.

Evet arkadaşlar beklemeler için özür dilerim ve beklediğiniz için teşekkür ederim. Biliyorum son bölümün ardından uzun zaman geçti. Biliyorum çoğunuz sıkıldınız. Ya da mesajlarınıza cevap vermediğim için beni “Egoist” ya da “havalı” ilan edip hikayemden ve benden vazgeçtiniz. Ama emin olun hem hikaye yazmaya hem de mesajlarınıza cevap vermeye çalışıyorum. Şimdi şöyle oluyor: Ben uzun zaman wattpad’e girmiyorum. En az 300-400 kişi mesaj atıyor. Hepsini cevaplıyorum ve cevaplarken açık olanlar yazdığım mesaja karşılık yeniden mesaj atıyor ve 300 tane olan mesaj 500 tane oluyor :D Ama ben bıkmadan “USHANMADAN”-Solucanistler bilir :D- hepsine cevap yazmaya çalışıyorum. Bu arada hiç dur durak bilmeden ders çalışıyorum ve sosyal hayatım neredeyse sıfır. Yani genel olarak hayat zor :D Yeniden özür dilerim. En azından 1-2 haftada bir bölüm yayınlamaya çalışacağım. Beklemede kalın çünkü bu kitap hiç beklemediğiniz bir şekilde bitecek :D

Sevgilerimle:

-Baran

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 10, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kış FırtınasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin