(Bölüm Şarkısı: My Immortal)
"Karanlıkta boğulmuş bir yıldız, parlak ışığına rağmen nasıl olurdu da sıyrılabilirdi içinde kaybolduğu boşluktan? Karanlığa esir olmak istemeyen bir yıldız, kendi çabasıyla kurtulabilir miydi kanatları altına sığındığı geceden?"
Gecenin karanlığı, siyahın büyüsünü sanki elinden kayıp gidecek bir şeymiş gibi gökyüzüne kazımıştı. Saatler öncesine kadar aydınlığın hüküm sürdüğü bu havada, şu anda sadece siyahın izin verdiği kadarıyla parlayan yıldızlar dışında her yer kasvete bürünmüştü.
Asya gökyüzündeki garipliği fark etmişti bile. Gözlerini kapatarak fısıldadı karanlığa. "Yarın yağmur yağacak." Kendini bir porselen bebek gibi hissettirmişti sezileri. Oysa o sadece dileklerini dile getiriyordu.
Gecenin merhametine bir kere daha sığınmaya karar verdi ve derin bir nefes aldı.
"Lütfen." diye fısıldadı tekrar. Fakat bu sefer sesi her zamankinden de çaresiz çıkmıştı.
"Geri dön, meleğim."
........
"Demek nedimen olmamı istemiyorsun küçük hanım?"
Toprak, Asya'ya bir yandan sitem ederken, diğer yandan en yakın arkadaşının gelinliğinin sırt bağcıklarını bağlamaya çalışıyordu.
"Toprak, lütfen ama!" Gözlerini aynada Toprak'ta sabitlemiş, vereceği en ufak tepkide savunmaya hazır bir tavır takınmıştı. Oysa Toprak'ın tek niyeti Asya'yı sinir etmekti.
"Atlas olmasa seni kim alırdı bilmiyorum vallahi. Şu surata bak! Kızım gül biraz gül! Evleniyorsun bugün. Hem de Atlas Soylu'yla!"
Asya bu cümleye karşılık gülmek yerine kaşlarını çatmayı tercih etmişti. En yakın arkadaşına bile anlatamadığı şeyler vardı oysa. Hala emin değildi ki Atlas'ın en doğru kişi olduğuna. Fakat her şey için çok geç kalınmıştı. Bu saniyeden sonra kaçmak, en büyük intiharı olurdu. Bu yüzden sadece içten bir nefes almakla yetindi.
"Peki... Ya hazır değilsem?" Bu soruyu gözlerini arkadaşına çevirmeden sormayı tercih etmişti. Çünkü karşısında göreceği gözlerdeki ifadenin ağırlığını kaldırabileceğini düşünmüyordu. Sadece gözlerini kapamakla yetinerek, Topak'ın cevabını beklerken belinde hissettiği el ile irkildi.
"Tatlım. Her şey çok güzel olacak. Güven bana."
Toprak'ın sarı saçlarının iddiasına tamamen zıt, yatıştırıcı sesi Asya'yı afallatmıştı. Ama arkadaşına güveniyordu ve bu her ne kadar zor olsa da kendinden emin bir ifade takınmaya çalışacaktı.
Evlenecekti. Atlas Soylu'ya bu geceden sonra tamamen birlikte yaşayacaktı. Birlikte uyuyacak, birlikte yemek yiyecek, birlikte yaşlanacak... Kocasının buz mavisi gözlerine her bakışta tekrar aşık olacaktı... Simsiyah saçlarını okşayacak, onunla birlikte uyuyacaktı... Evet, tam da olması gereken buydu. Bu gece adı 'Asya Soylu' olacaktı.
"Hadi, Atlas seni bekliyor."
Asya aynada son kez kendine bakmak istiyordu. Karamel rengi saçları dağınık bir halde toplanmış, tam duvağının başlangıç yerine asil ama sade bir taç kondurulmuştu. Bu karşısında duran kendinden emin kız kendisi olamazdı. Bu kız Asya Keskin değil, Asya Soylu'ydu.
"Tamam, gidelim."
Toprak, Asya'yla birlikte odadan çıkarken ikisi de derin bir nefes aldı. Atlas Soylu tam karşılarında, yüzünde kusursuz denebilecek kadar büyüleyici bir tebessümle bekliyordu Asya'sını. Fit vücuduna tam oturmuş olan siyah takım elbisesi, Atlas'ın kişiliğini yansıtır gibiydi. Ciddi ama karşı konulamaz derecede çekici...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensesi
RomanceGeçmişin yaktığı mutluluğunun küllerini araken, rüzgarın külleri savurmasıyla geçmişe hapsolan bir ruhun çelişki dolu hikayesi...