Şarkıyı açıp okuyun ,zira benim ilham kaynağım 💫💫
Kayifli okumalar
Ruhum gökyüzüne hakim olsa da beni dibe çeken bir prangam var . Ve ben prangalarımı bile sevecek kadar büyüdüm, ben küçük adam .
Bu kitabın baş kahramanı.
Batmak üzere olan güneş ,gökyüzünü eşsiz bir sarı ve turuncuya boyamıştı, bahçedeki kavak ağaçlarının,esen hafif yaz meltemi ile dans eden yaprakları bahçede büyülü bir müzik notası gibi yayılıyor ve gelen çocuk sesleri de bu melodiye adeta orkestra gibi destek oluyordu . Huzur ve sevginin yeşerdiği bir çocuk eviydi burası. Kasabanın en iyi yeri de denebilir, zira kasaba yönetim değişikliği yüzünden ekonomik olarak zor bir süreçten geçiyordu ve artık dağların arasında olan bu minik kasabada yaşayan insanlar bile göç etmeye başlamıştı. Halk artık geçinemiyor ve istifa eden yöneticinin yerine her kim gelecek olursa olsun durumun düzlemeyeceğini düşünüyordu . İşin en üzücü kısmı ise bu şirin çocuk bakım evinin ihtiyaçlarını karşılayanın kasaba yönetimi olmasıydı. Batmış bir gemideki inci taneleri gibiydi bu çocuklar. Gidecek bir yerleri olmayan ve kurtarılmayı bekleyen nadide inci taneleri...
Eski yönetimin pervasızca borç edinmesi ve kasabada güvenliği sağlayamamasından dolayı yönetime ait binalar, mülklere mahkeme kararı ile konuluyordu.
Sırada "inci tanesi çocuk bakım evi" vardı . Bundan dolayı bakım evindeki çocuklar çevre kasabalarda olup başka çocuk bakabilecek çocuk bakım evlerine veya şehirden gelen zengin ailelere evlatlık veriliyordu.Pırıl pırıl, sağlıklı ve zeki çocuklar.
Evet kriter buydu ,sağlıklı ve uğraş gerektirmeyen çocuklar alınıyordu. İşte bu gün inci tenesi çocuk evinde kalan Küçük adamın gidecek bir yerinin olmamasının sebebi buydu . Küçük adam yürüme engelliydi!
Ruhu onun için özgür bir uçurtma gibiydi, gökyüzüne hakim olup sert rüzgarlarla dans eden . Fakat onun da prangası tıpkı uçurmaya bağlı olan ip gibiydi. Onun prangası tekerlekli sandalyesiydi.
Kapı iki defa nazikçe tıklandı ve ardından ,"Gelebilir miyiz küçük adam ?" diyen orta yaşlı bir kadın göründü.
"Tabii ki bayan Megan ,lütfen buyurun ."
Bayan Megan biliyordu, küçük adam kadar kibar ve nazik bir çocuk toktu bu kasabada. Kumral kıvırcık saçları ve hafif yeşile çalan çekik gözleri ile büyüyünce çok yakışıklı olacak dedirten yüz hatlarına sahipti . 14 yaşında olmasına rağmen bir büyük gibi konuşur ve bir yetişkin ile iyi sohbet ederdi küçük adam . Üslubu ve duruşu bile bu çocuk büyümüş de küçülmüş dedirtiyordu.
Bayan Megan küçük adamın odasına gelince ardından da orta yaşlı bir çift geldi . İyi giyinmiş ve dönemin zenginlik belirtisi olan marka takıları ile kadın oldukça dikkat çekiyordu.
"Merhaba .. " dedi güzel ve bakımlı kadın.
Ardından, "Aaa .. küçük adam ! Merhaba !" diye devam etti .
Küçük adam diye isim mi olurdu ? Çok tuhaftı ama bu çocuk bakışları ve duruşu ile adının hakkını veriyordu."Merhaba bayan, Hoşgeldiniz. Ben küçük adam ama adım aslında-"
" Adı yok! Bize geldiğinden beri ona küçük adam diyoruz. İsteriz ki ismini ona yeni ailesi versin " diye araya girdi bayan Megan.
Yüzünde memnuniyet ile gülümseyen güzel kadın kocasına memnun olduğunu belli etmek ister gibi baktı.
"Demek adın küçük adam . Dilersen hep öyle de kalabilir. Bu senin isteğine bağlı. Söyle bakalım küçük adam , nelerde başarılısın?" diye sordu orta yaşlı adam ,küçük adamın tekerlekli sandalyesinin yanına diz çöküp konuşarak.
"Ben aslında mate-
" Oo ,bay ve bayan Silvestır! Küçük adam spor dışında her dersinde birincidir . Hatta kendisi minik bir yazardır. Çok güzel öykü yazar ve çok çalışkandır" dedi bayan Megan .
"Ahh öyle mi ? Demek kitap yazıyorsun. Seni tebrik ederim küçük adam, bu meziyetin çok hoş . Senin yaşındaki çocuklar kitap bile okumazlar" dedi güzel kadın memnuniyet ile .
"Peki tedavin nasıl gidiyor bakalım? Bir gelişme var mı?" diye sordu orta yaşlı adam .
İşte bu soru bayan Megan'ı korkutuyordu . Bu güne kadar sayısız aile küçük adamı evlatlık edinmek istese de fiziksel durumundan dolayı işler bir yerlerde bozuluyordu. Ve şimdi bu çocuk bakım evi kapanmak üzereydi. Küçük adamın gidecek bir yeri olması lazımdı.
" Aaa ... tedavisi var ,evet var"
Küçük adam hüzünlü gözler ile bayan Megan'a bakıp yine aynı şey olacağını hissetti . Daha önce de bir aile onu evlatlık almıştı ama tedavisinin olamadığını öğrenince onu buraya geri getirmişlerdi. Bu durumun etkisi aylarca sürmüştü ve küçük adam aynı şeyi tekrar yaşamak istemiyordu.
"Bay ve bayan Silvestır! " dedi küçük adam kendinden emin bir ses ile.
Ona pür dikkat bakan bayan Megan ve orta yaşlı çifte kendinen emin bakışlar ile karşılık veriyordu ve ardından dilinden şu sözler döküldü.
" Ben doğuştan engelliyim! Yani benim tedavim yok . Her yönden yeteneklerim var ama asla yürüyemem. Bu durum canımı sıksa da kabullendim ben ! Ama siz engelli bir çocuk istemiyorum derseniz maalesef ... üzgünüm"
Bay ve bayan Silvestır hâyâl kırıklığı ile tek kelime bile etmeden sadece bayan Megan ile konuşmak istediklerini söylediler ve oradan çabucak ayrıldılar.
Küçük adam gidecek bir yerinin olmadığını biliyordu ve açıkçası bu durum onu çok korkutuyordu . Ama bu tekrar hâyâl kırıklığına dönüşmesin diye cesaretli davranıp doğruyu söylemişti.
Onun tek varlığı tekerlekli sandalyesi ,yazdığı öyküler ve siyah petunyalarıydı.
Gidecek bir yeri yoktu ama Tanrı'nın onun için hayatına anlam katacağı hediyeleri vardı.
Ve her hediyenin bir bedeli vardı.
Küçük adam bedel olarak ruhunu mu kalbini mi feda edecekti? Kim bilir ...
Merhaba,
2. Bölüm ile geldim . Konusu farklı değil mi? Açıkçası kalemime güveniyorum ve konusunu seçerken heyecanlanmıştım. Hep diyorum, yazarken beni heyecanlandırmayan bir satır bile okuyucuları memnun etmez .Kitap naif ve sevginin, aşkın en acı hali ile karşınızda olacak.
Fedakarlık ve aşkın dansı sizlerle ...
Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH PETUNYA
Teen FictionKüçük adam yetimhanede bir mektup arkadaşı edinir ve onu düşlerinde hayal edip ona aşık olur . Hayatının yetimhanede geçeceğini sanan küçük adam düşlerinin ötesine varacak ve hayatı tamamen değişecek. Baştan beri yanında olan siyah petunyaları , Mer...