8

3.1K 369 171
                                    

Hani belli etmemeye çalışayım derken daha çok panik yapıp her şeyi belli edersin ya, sonra karşındaki de anlamadığı için rahatlarsın. Bazen ise anlaması için uğraşırsın; bakışlarını, sözlerini, onun için her şeyi yapabileceğini.

"Yavaş oğlum!! Çocuğu boğacaksın!"

Chan'ın uyarısıyla Jisung, Minho'ya yemek vermeyi durdurmuş Minho'nun ağzındakileri bitirmesini bekliyordu. O sırada ise çaktırmadan sessizce gülen Changbin ve Hyunjin ikilisini fark etti Jisung. "Ne gülüyorsunuz ya?!" Hemen gülmelerini durdurup yemeklerini yemeğe devam etmişlerdi.

Öğlen arası olduğundan bütün öğrenciler yemekhanede toplanmıştı. Tabii bazısı yemiyor dışarıda duruyordu. Ders sırasında uyuyup uyanan, saatin yeni farkına varan veya arkadaşıyla konuşmaktan zili unutan bile vardı.

Jisung, Minho, Chan, Changbin ve Hyunjin de, müdür gider gitmez yemekhaneye gelmişlerdi. Jisung, kendi iki lokma alıp, tabağına az yemek dolduran Minho'yu besliyordu.

"Jisung daha tabağımdan bir lokma bile bir şey yemedim ama sayende gerçekten doydum. Biraz kendin ye..." Jisung iç çekip önündeki yemeğe göz gezdirdi. Nedense o da doymuştu.

Chan'e dönerek, "Minho ile dışarı çıkacağız bugün de onunlayım kusura bakmayın," demişti. Chan anında kafa sallayıp yanından göndermişti ikisini.

Jisung ve Minho hemen arka tarafa gidip sürekli oturdukları yere oturmuşlardı. Buraya tabii ki onlar haricinde gelen oluyordu ama Jisung'u daha sık orada gördüklerinden pek gelen olmuyordu.

"Biliyor musun, benim kedim var. Ailem yüzünden dışarıda duruyor ama ona yuva yaptım, harçlıklarımı onun için harcıyorum; yem, su kabı falan."

"Dünyanın senin gibi iyi kişilere ihtiyacı var," dedi omzunu silkerek Jisung. Masum ve iyi kalbini çok seviyordu Minho'nun. O anlattıkça daha da aşık oluyordu.

Sessiz sessiz otururlarken Jisung'un arkadaşı Nayeon önlerinde belirmişti. Nayeon, Jisung'u olduğu gibi kabul edip ona çok iyi davranıyordu ve Jisung da bunu seviyordu. Yakın arkadaşı değildi ama seviyordu işte. Abla kardeş gibiydiler.

"Selam!" diyerek ikisine yaklaştı. Eteğinden dolayı fazla eğilmeden konuşmaya çabalamıştı. "Yarın doğum günüm biliyorsun," diyerek Jisung'a sevecenle baktı. Minho ise ikisine bakarak aralarındaki çekimi tartıyordu.

"Bir parti vereceğim, sadece tanıdığım kişiler olacak. Seni de çok severim, bilirsin," der demez Minho yutkunup Jisung'a baktı. Neden bir anda kıpkırmızı olduğunu anlayamamıştı.

"Bu yüzden... seni de çağırmak istedim. Yarın mutlaka bekliyorum, tamam mı?" Jisung da hızla gülümseyip kafa salladı ve teşekkür etti. Sonradan aklına Minho geldi, biraz dışlamış gibi olmuştu.

"Acaba Minho da gelebilir mi? Pek konuştuğunuzu görmedim ama o benim yakınım, lütfen..." Nayeon tabii ki Jisung'u kırmadı ve izin verdi. Jisung sevinçle teşekkür ettikten sonra Nayeon keyifle sınıfına geri döndü.

Minho sevinmişti davet edildiğine ancak biliyordu gidemeyeceğini. Bu yüzden ayaklarını kendine çekmiş kafasını da gömmüştü. Üzüldüğünü belli etmek istemezdi.

"Üzgünüm... isteyip istemediğini sormadan atladım, gelmek istiyor muydun? Ben değişiklik olur diye..." devamını getirmeyip öylece kafasını kaldırmayan Minho'ya baktı. Kafasını kaldırmayarak boğuk sesiyle birkaç kelime gevelemişti Minho. "Sorun yok."

---

Öğle teneffüsünün bitmesine az kalmışken Minho sonunda başını kaldırmıştı. Ağlamış mıydı... belki biraz? Sinir ve üzüntüdendi tabii ki. Partiye gitmek isterdi (hem de en çok Jisung ile) ama böyle bir ailesi olduğundan bu imkansızdı.

"İyi misin?" yanındaki ses ile oraya kaşlarını çatarak döndü. Jisung öğle teneffüsünü Minho'nun göz yaşlarını silmek için geçirmişti. Ancak dakikalarca bir hayalet gibi orada durmuştu sadece.

"Sen gitmemiş miydin?" Jisung kafasını sağa sola sallayıp gülümsedi. "Neden üzgünsün biliyorum. Partiye gideceksin, ailenle konuşurum." Minho anında kaşlarını çatıp ayaklarını yere indirmişti. Jisung'un yaptığının delilik olduğunu düşünüyordu.

"Kafayı mı yedin Jisung?! Zaten seni sevmiyorlar, arkandan sana laf ediyorlar. Şimdi yüzlerine söylerlerse kalbin daha çok acır. Bu yüzden boş ver ve sen benim yerime git. Aslında son anda keşke beni-" Jisung, Minho'nun sözünü hemen bölmüştü. "Konuşacağım. Hem... onlar yanlış yapıyor. Hatalarını yüzlerine vurup seni fark etmelerini sağlarım! Bana bir şey diyemezler, endişelenme."

Jisung, Minho'nun yüzünü inceleyip zilin sesini duyduğundan içinden küfürler etmişti. Daha uzun olsaydı belki daha iyi olabilirdi.

"Gelme desem bile geleceksin ama şunu unutma: Benim için aileme bir şeyler söylesen bile onlar şikayet ettiğimi zannedecekler ve bana kızacaklar," diyerek bir hışımla sınıfına gitti Minho.

-

gay olmanın kurallarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin