BÖLÜM 4
Kendi Kanlarında Boğulanlar♤
❝There's someone who needs you.❞
Belki de sadece suskunluğa yemin etmeliydi tüm aşklar.
Soğuk duvarların ardında kalınan her yalnız gecede yüreğini ısıtan aşk susmalı, umut içinde kavrulmamalıydı ; tüm şehrin ışıkları söndüğünde nefes alabilmen için. Zira, ayak tabanları koşmaktan biçare olan sevgililerin, karanlık sis çöktüğünde bu şehirde yaşamaya yürekleri el vermezdi. Dayanmazdı. Kendini bir daha kırılmaz, zaten parçalara ayrılmış hissederdi ama hayat ona en büyük acısını daha yeni yaşatırdı. Kırık kalplerin acılarını küçük görenler en şiddetli aşklarını yaşar ve hayat onların ellerinden o aşklarını çekip alır, kanlı bir tabanca bırakırdı. Sonuçta, Na Jaemin'e yaptığı şey tam olarak buydu.
Art arda yumruklarını geçirdi duvara. Nefes almasına izin vermeden, düşünceleri onu kuşatmadan her bir darbesini daha şiddetli çarptı, dört duvarlı soğuk bir odanın içerisinde. İçinde ki acıyı dindirmek için fiziksel acısını arttırdı. Sırf annesine ettiği yemini bozmamak için. Eğer tek bir an, tek bir saniye bile izin verirse acısına tetiği çeker ve bu dünyayı siktir ederdi.
Emindi.
Jeno ise o odanın ardında dudaklarında çocuksu bir sırıtış ile aldığı yüzüğe bakıyordu. Jaemin, Vaia ve onun yüzünden bu denli delirmişken şimdi Jeno onun yüreğini paramparça edecek, kan kusmasını sağlayacaktı.
Jaemin derin nefeslerinin ardından içeri girdi. Jeno, o gelmeden hemen önce elindeki gri küçük kutuyu kapamış, yaslandığı deri koltukta dikleşmişti.
"Kardeşim." dedi şakıyan sesiyle Jeno.
Jaemin iğrenerek ona baktı. "Kulaklarımı kesseydin daha iyiydi."
Jeno göz devirdi ve ayağa kalktı. Üzerinde beyaz bir gömlek, siyah bir pantalon vardı. Koyu gri saçları özenle dikleştirilmiş, uzun zamandır gözlerinde yer edinen mor halkalar yok olmuştu.
Lee Jeno sıkıntıyla "Gün geçtikçe iyice huysuz dede oluyorsun." dedi. Ayağa kalkıp ellerini ceplerine sokmuşken yüzünde bıkkın bir gülümseme vardı.
Jaemin onun aksine düz bir suratla omuz silkti. "Bir hafta önce adamın biri sebepsiz yere beni deşti ve ayrıca her gün ölüm tehditi alıp, çocukluğundan beri öldürülmek istenen bir varisin arkasını topluyorum."
Jeno anlamıyormuş gibi ona baktı. "Yani ?"
"Yanisi orospu çocuğu, daha demin bir adamın burnunu kırdığım gerçeğini unutup kahkaha atarak, ay ne güzel dövdük adamı, falan dememi mi bekliyorsun ?"
Jeno piç bir sırıtışla gülmeye başlarken kendinden geçmeden önce Jaemin'in ciddi ve sinirli bakışlarına denk gelmiş, aniden arkasını dönerek lafı değiştirmeye çalışmıştı.
Eh, bugün iyi gününde değildi sanırım.
"Her neyse, sana bir şey göstereceğim." dedi Lee Jeno. Jaemin ona anlamsızca bakarken masasına gitmiş ve eline aldığı gri küçük kutuyu ona fırlatmıştı.
"Bu ne ?"
"Aç da bak."
Jaemin, yakaladı. Sakin olmaya çalışıyordu ama içindeki korku ve ağırlık onu dibe çekiyor, üzerine kara bir toprak atıyordu sanki. Nefes alamayacak kadar acı içindeydi. Zihni kana bulanmış halde çığlık çığlığaydı. İçinden dualar fısıldıyordu. Ama ne Tanrı ne de Jeno, onu yerle bir etmekten vazgeçmiyordu. Öylece açtığı kutuda ki parlayan yüzüğe bakıyordu Na Jaemin. Bu gece ki partide Lee Jeno'nun Vaia'nın parmağına takacağı ve sonsuza kadar onu kendine mahkum edeceği o dikenli bağı izliyor, yutkunamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gun's and Violets | Jaemin
Fiksi Penggemar❝Sen bir silaha aşıktın Vaia. Mor bir menekşe bahçesi olduğunu bilmeden ona aittin. O hep giderdi. Sen ise hep ağlardın. Ben de onun için attığın çığlıklarından oluşan cam kırıkları ellerine batmasın diye sessizce toplardım. Bıkmadan. Usanmadan. İ...