"Erwin son kez soruyorum bundan emin misin?"
Levi bir elindeki makineya bir de arkası dönük sandalyede oturan Ewrin'e baktı. Sarı saçları çok uzamıştı, elini saçlarına daldırarak konuştu Erwin.
"Yahu sen demedin mi ben kendi saçlarımı kendim kesiyorum diye?"
"Evet dedim ama-"
"Ee, gayet güzel kesiyormuşsun işte. Boşuna berbere para verdirme bana da bu arkadaşına bir sadakada bulun, kes saçlarımı. Kendimi senin ellerine bırakıyorum."
"Beleşçi it oğlu, ben babamın hayrına mı yapacağım yani?"
Kızgın çıkan sesiyle makinenin arkasını sandaldeyde oturan gencin kafasına geçirdi. Sızlanan Erwin kafasına tutarak, "İyi, ısmarlarım sana bir şeyler." dediğinde gülümsedi ve derin bir nefes aldı.
Gergindi aslında. Kendi saçlarını keserken sorun yoktu fakat bir başkasının saçlarını keserken en ufak bir hatasıyla berbat edeceği fikri aklına gelince geriliyordu. Bu yüzdendi aldığı derin nefes, kendini rahatlatmak istedi. Makineyı açtı, dikkatli ve yavaş bir şekilde sarı tüyle dolu enseye yaklatı. Her hareketi özenli ve dikkatli olmalıydı. Hataya yer yoktu.
Makine ensesine deyince temkinli bir şekilde hareket etmeye başladı. Yavaş, yavaş... Dikkatli ve özenli.
"ERWIIIN!"
Hange'nin bir anda bağırarak odanın kapısını yapabileceği en gürültülü şekilde açması, Levi'yi korkutmuş ve yerinden sıçrarken makinenin dengesini kaybetmesine neden olmuştu.
Alt dudağını dişlerken Erwin'in kafasının tam ortasındaki kalın çizgiye baktı. Korkuğu başına gelmişti. Bunun tek sorumlusu Hange Zoe'di!
Korkunç bir ruh haline bürünürken mutlu mutlu onlara yakşalan Hange'ye döndü.
"Oi, dört gözlü manyak. Ne halt etmeye geldin şimdi?"
"Sana değil, Erwin paşama geld-PUAHAHAHAHA"
Kafası aşağı eğik duran ve hiçbir tepki göstermeyen Erwin'in yanına gelince kafasının ortasında açılan dev saçsız çizgiyi görmesi ile bir anda gülmeye başlamış, bir elini karnına koyarken diğeri ile dizini patpatlamıştı. Gözlüğünün ardından göz yaşını silerken bir tepkisiz sarışın oğlana, bir de kendisine korkunç bir siyah aura ile bakan siyah saçlı gence bakmıştı.
"Ne yani sizin iş bu muydu? Ben de sen öyle ciddi ciddi yazınca bir mevzu var sanmıştım. Hay ben bu işe!" Daha fazla gülmeye başladı Hange.
"Hange Zoe.."
Levi parıldayan gözlerle ve o derin sesiyle kendisine seslenince şirin olduğunu düşündüğü bir gülümseme ile gözlüğünü düzeltti Hange.
"hmm?"
"Seni tekmelememem için bir neden söyle bana."
Korkutucu bakışlar kendisini gererken ensesini kaşıdı ve bir adım geriye gitti Hange.
"Çünkü ben senin bir tanecik en sevdiğin arkada-"
"Gel lan buraya!"
"UAAA LEVI! DUR LEVI!"
Üzerine doğru koşan kısa çocuktan kaçmak için çığlık attı ve Erwin'in odasında bulunan masanın arkasına geçti. Levi tam karşısındaydı. O sola yönelince Hange sağa kaçıyor, sağa dönünce panikle sola dönüyordu. En sonunda masanın üzerine çıkan Levi ile büyük bir çığlık attı ve ardına gizlendiği masadan çıkıp koltuğa yöneldi.
Levi peşinden gidip onu koltuğa sıçramadan önce ayağından yakalayınca yere düşen Hange soluk soluğa kalmıştı. Yorgunluktan çok, üzerinde duran ve nefes nefese kendisine bakan siyah saçlı oğlan yüzündendi bu derin nefesleri. Levi onun üzerindeydi! Bu ne ara olmuştu?
İki omzundan kolları uzanan Levi, durumu ve pozisyonlarını fark edince bir an duraksamış, nefesi kesilmişti. Gözlüklerinin ardından gözlerini büyüte büyüte kendisine bakan bir adet Hange, karnının kasılmasına neden olmuştu. Bedenine giren heyecan duygusu ile o koca gözlere bakmayı sürdürdü. Bu duygu ve Hange'nin gözleri hoşuna gitmişti.
Bunca zaman yerdeki saç tutamlarına bakarak başka bir evrende yas tutan Erwin, yoğun duygulu bakışlarını ayağının ucuna serpilen sarı tellerden çekerek üst üste duran iki gence çevirdi.
"Siz iki zır deli..." Dedi kısık bir sesle. Ardından söyledikleri hiç de kısık bir ses değildi.
"Defolun evimden!"
Transa geçmiş ikili, Erwin'in kükremesi ile irkilip kendilerine geldiklerinde Levi ayağa kalmış ve elini kalması için Hange'ye uzatmıştı. Aynı zamanda biraz utanıp kafasını yere indirdi ve gergince ensesini kaşıdı. Hange hiç kibar olmayacak bir biçimde uzatılan eli tuttu ve ayağa kaltı. Öyle bir asılmıştı ki eline, Levi bir an sarsılmıştı fakat bakışlarını yerden çekemedi. Utanmıştı.
"Iı Erwin ben aslında şey için gelmi-"
"Rahat bırakın beni!" Yan yana duran iki gençten bakışlarını çekerek yere eğildi ve saçları tek tek toplarken devam etti.
"Bırakın da acımı yaşayayım.."
İkili kendilerini hissettikleri suçluluk ve biraz da utançla odanın dışına attı. Levi ensesini kaşırken Hange, iki elinin baş parmağını birbirine vuruyordu. İkisi de birbirleri dışında her yere bakıyordular.
"Iı, o zaman şey yapalım mı?"
Uzun sayılabilecek sessizliği bozan ilk olarak Hange olmuştu.
"Buraya iki sokak ötede bir fast food dükkanı açılmış. Bir şeyler yiyelim mi?"
"Olur, yiyelim."
Levi'nin kadifemsi ve yumuşak sesi ile gerginliğin üzerinden gittiğini hisseden Hange, samimi bir gülümseme sunmuştu siyah saçlı gence. Hange'nin o gülümsemesi ile istemsizce minik bir tebessüm yayıldı Levi'nin dudaklarına.
"Öylegse gidelim mi, dostum?" Dedi Hange, neşesi yerine geliyordu.
"Hadi gidelim!"
İkili gerginlik ve utancı yavaşça bir kenara bırakmayı seçerek odasında ağlayarak keline tutan Erwin'i bıraktı ve birlikte vakit geçirmek için evden dışarı çıktı.
Levi de, Hange de birbirlerinin yanında rahat hissediyorlardı ve bunun bozulmasını istemiyorlardı. Bu yüzden bir takım utanç duygularının aralarına girmesine izin vermemeyi seçmişlerdi.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dude, levihan✓
Fanfichange okul: KANKA YETIS BEN 1HALT YEDIM [Levi Ackerman × Hange Zoe] #1-Levihan © litabule