1.5

513 57 109
                                    

Nefes nefese kendini bulduğu ilk banka attı Hange. Soluklarının arasından su içmek için elinde şişe ile bekliyordu, gözlüğünü geri takıp şişeyi kafasına dikti.

"İnsan gibi iç şu zıkkımı."

Yanına henüz yeni gelen Levi, onun bu açlıkla daldığı şişeye bakarak söylenmişti fakat Hange hiç oralı olmadı.

"Su içmenin insanlığı mı olur azizim, susamışım işte ne yapayım?"

Levi'ya cevap yetiştirmek için ara verdiği su içme işine kaldığı yerden devam etti ardından, şişenin dibini görmeye niyetliydi.

"Tch, karnın ağıracak şimdi. Birden içme."

Kollarını göğsünde bağlamadan önce ensesindeki havluyu bankta Hange'nin hemen yanına attı. Suratsız bir ifade ile molanın bitmesini bekliyordu. Erwin on dakiklalık bir molanın ardından antremana devam edeceğini söylemişti. Bu mola yoruldukları için değildi aslında. Hange sağolsun, yine kişiliğini hakkı ile ortaya koymuştu.

"Of of..."

Suratına tuttuğu buz ile söylene söylene Zeke girdi içeri. Yüzünün her bir tarafı şişmişti. Üstelik hiçbir suçu ve ya günahı yoktu, neden böyle bir muameleye maruz kaldığı hakkında hiçbir fikri yoktu.

"Paha biçilemez sanat eserin de geldi."Dedi Levi Zeke'ı görünce.

Hange gördüğü adam ile içtiği suyu püskürttü ve öksürük krizleri ile dizlerini kırarak Levi'ın arkasına saklandı. Levi, üzerine tükürüldüğü için sövdü omzunun üzerinden Zeke'a bakan Hange'ye.

"Geldi kabuslarımın sarı oğlanı..."

Hange'nin bu tavırlarına oturup gülmek istiyordu fakat aynı zamanda tutup Hange'yi dövmek de geliyordu içinden. Hange Zoe bir çocuktu. Büyüyememiş, aptal bir çocuk.

"Sakallı!" diye bağırdı, yüzüne buz tutan yıkık adama doğru. Hange'yi gören Zeke, bir an ne yapacağını şaşırsa da bozuntuya vermeden havalı bir şekil olduğunu düşündüğü tavrını takınarak yürümeye başladı ikiliye doğru.

"Ne istiyorsunuz manyak ikili? Yetmedi mi sağnak top yağmurun Hange?"

Levi'nin arkasında adeta titreyen Hange, hâlâ onun dev bir goril olduğuna inanıyordu. Levi ise onun Hange'ye olan bu tavrına sinir olmuştu. Ters ters bakmaya başladı.

"Bakma bana öyle Hobbit kılıklı, altıma işersem sorumluluğu alırsın sonra."

Tek kaşını kaldırırken sessizliğini koruyordu Levi, uzun denebilecek bir bakışmanın ardından derin bir nefes aldı.

"Beni iyi dinle kıllı: Hange'ye bir goril olmadığını ve beni yiyemeyeceğini güzelce izah et. Sıkıldım artık."

İçinden gelen yoğun gülme isteğini bastıran yüzündeki şişlikleriydi zavallı Zeke'ın.

"Ne yani, sabahtan beri beni her gördüğünde kale yerine topu bana atmasının nedeni beni bir goril sanması mıydı? Kusura bakma ama ben buna gülerim." Birden atabildiği kadar büyük bir kahkaha atmaya başladı Zeke, salondaki herkesin dikkatini çekmişti bu kahkaha.

Ağbeyinin neden böyle güldüğünü merak eden Eren, Mikasa'nın banyoya bile onunla girdiğini düşündüğü atkısından ve Armin'nin kulağından tutatak peşilerine sürüklemeye başlamıştı. Üçünün böyle gitmesinde bir halt var diye düşünen Jean, Sasha ve Connie üçlüsü de onları takip etmişti.

"Az yavaş anır kıllı goril, bütün ülkeyi başımıza toplayacaksın şimdi."

Söylenen Levi, yanlarına gelen altı baş belasını görünce gözlerini devirdi.

"Al işte, geliyor koca ulusa bedel veletler."

"Pekala, pekala. Olayı anlamaya çalışacağım."

Kahkahalarının sonu gelip derin bir nefes aldıktan sonra şakaklarını ovaladı Zeke. Buzu kenara koyup banka oturdu.

"Olayı en başından alalım. Ben senin rüyanda dev bir gorile dönüşüyordum değil mi?"

Levi'nın omzunun ardından görünen kafa, aşağı yukarı hızla sallandı.

"Ve Levi'ı yiyordun."

"Ve Levi'ı yiyordum, bu yüzden korktun."

" Ve ayrıca biz beyblade oynuyorduk."

"Ve ayrıca siz ben sizi yemeden önce beybla-bir dakika ne?"

Zeke, şaşkın bakışları ile Levi ve Hange arasında mekik dokudu, sonra bastırmaya çalıştığı gülüşü arasından zorla konuştu.

"Tut kendini oğlum, gülmemelisin. Gülmemelisin, gülmemeli-dayanamıyorumhahahaha"

Yine gülmeye başlayınca elini yüzüne kapatan Levi, sağlam bir küfür mırıldandı. Bu adama zaten tahammül edemiyordu, bir de diline düşmüştü pezevenk herifin.

"Hange sana kaç kere benim beyblade oynadığım hakkında orda burda konuşma diyeceğim, bak kıllı hıyara, nasıl gülüyor namussuz."

"Ama Levi, çok güzel oynuyorduk. İlk defa seni yeniyordum ben."

"Beni ancak rüyanda yenersin zaten!"

"Niye her konuda iyisin ki?!"

"Çünkü ben Levi Ackerman'ım."

"Ayh, totoma bak nasıl hava-"

Hange'nin lafını kesen Zeke olmuştu.

"Durun durun.. Tamam, siz beyblade oynarken ben Levi'yı yedim. Sen de bunun etkisinde kaldın ve sabahtan beri beni top yağmuruna tuttun öyle mi?"

Kafasını salladı Hange.

"Devamını anlatmadım. Sonra bir rüya daha gördüm. Gitar çalan bir inek beni kovalıyordu. Sonra sen pis boğaz gibi gelip zavallı ineği de yedin."

"Ya sabır..."

Levi sinirle solurken bütün acısını çıkarmak istercesine pis pis onları dinleyip kıkırdayan altılıya baktı.

"Hange ne izleyerek uyudun bilmiyorum ama... Ben goril değilim ve bu dünyada yiyeceğim en son insan bile değil Levi. Bir damla adam nereme yeter, az mantık!"

Kendisine gelen lafla çizgiyi aşan adama doğru bir adım attı Levi. Bu sefer onu fena pataklayacaktı.

"Sus, hepsi senin yüzünden! Salavat getiren kurbağayı bana izletip güldürdüğün için çarpıldım ben! Hain köpek! Levi, tut kıs kıs kıs."

Levi Zeke'dan sonra Hange'yi de hırpalamayı kafasına yerleştirdikten sonra sırıtarak Zeke'a döndü tekrardan. Tam üzerine atlayacakken anfi ile dibinde biten Erwin, avazı çıktığı kadar kulağına doğru bağırdı.

"MOLA BİTTİİİ!"

"AĞZINA SIÇTIĞIMIN ŞEKİLLİ TRAŞLISI! BOK MU VARDI SOKTUN ANFİYİ KULAĞIMA!"

Biriken sinirini Erwin'e armağan eden Levi, birden koca adamın üzerine atladı ve boğazına yapıştı.

Hıncını çıkarırcasına boğazını sıkan bir Levi, suçsuzca beyaz ışığı gören bir Erwin, çatlayana kadar gülen altı tane çocuk, Zeke'a gözüm üstünde işareti yapan ve anormal bir ciddiyete sahip olan bir Hange ve saf saf bakınan bir Zeke vardı ortada, Koç Pixis dahil herkes onlara bakıyordu.

"Bunlar yine hallendi oğlum, bakmayın siz."

Yanındaki çocuğun gözlerini kapattı Koş Pixis. Kafasını iki yanına sallarken de söylendi.

"Ah gençlik ah.."

-

dude, levihan✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin