2. BÖLÜM

54 9 3
                                    

Yazarın Anlatımıyla...

Aslı o gün öğrendiği haberden sonra feci şekilde kendini kaybetmişti. Onun için senelerini geçirdiği okulda önemliydi ama Yaren'i o şekilde ağlarken görünce o da duygulanmıştı. Ailesini kaybettikten sonra tek yakınlarıydı. Onlardan ayrı kalmak istemiyor du. Belki de artık onlarla aynı okulda olamayacaktı. Belki de artık onu güldüren Emir, ne zaman kendini kötü hissetse olumlu ve güven verici hissettiren Mahir de olmayacaktı. Onlar bu okulda tanışmışlardı. Bu okulda kaynaşmış, bu okulda büyümüşlerdi. Ama şimdi başka bir okula gidecek, tanımadığı insanlarla karşılaşacaklardı.

Kötü ve olumsuz duyguların bir yeri vardı. Acılarını ve hüzünlerini giderildiği yerler. Aslı da seneler önce terk edildiği parka gelmişti. Ne zaman kendini kötü hissetse buraya gelir, bir banka oturur ve öylece parkı izlerdi. Çünkü onun acı ve hasret kelimesini tattığı yerdi burası. Burda bırakılmıştı. Burda ağlamış ama bir o kadar da unutmayı öğrenmişti. Acılarıyla savaşmayı onları geçmişe bırakmayı tercih etmişti. O yüzden Aslıyı sakinleştiren tek yer burası idi. Merak ettiği ve bir o kadar da unutamadığı bir şey vardı. Kardeşi, o neredeydi? Babasını düşünmüyordu. Aslıyı bırakan kişi oydu zaten. Ama kardeşini çok merak ediyordu. Kolyesi ne dokundu. Güneş sanki bir yanı eksik gibi duruyordu. Ay neredeydi? Kardeşi neredeydi? İsmini bile hatırlamıyordu. Belki günler geçecek herşeyi unutacaktı. Belki gün gelecek onları bulacaktı.

"Beni özledin mi, bak yine geldim. Yine yanlızım." Aslının gözleri dolmuştu. Ela gözlerinin rengi akan'a kadar ağlamak ister gibiydi. Hüzünle fısıldadı,

"Gece, karanlık, hüzün ve yanlızlık. Ben yine yanlızım, yine bu bankta oturup onları bekliyorum. Bulamadığım ve bulamayacağım ailemi bekliyorum. Yanlışları mı, hatalarımı, belki de sevil meyecek, bana bu acıya yaşatan, ama benim yine gelip onları bekleme mi, özlemimi karanlığı ile örten geceye özür dilerim. Güçlü duramadım. Sözümü tutamadım. Ama ben her zaman güneş ve aya sadıktım. Umutlarım her zaman var. Biliyorum, sözlerin ne kadar acı, o kadar da kifayetsiz olduğunu. Hayat bana birçok şey öğretti." Ardından eliyle kolyesine dokunarak devam etti,"Onlardan bana bir tek bu kolyeyi bıraktı hayat. Bende artık o kolyenin bir parçası oldum." Ağlamaktan konuşamıyordu. Küçücük bir çocuk gibiydi. O gün bırakıldığı gibi, masum ve üzgündü. Birden dizlerini karnına çekti. Yattı o banka. Ve yine kolyesine dokunarak fısıldadı,

"Neredesin kardeşim, nerdesin?"

Aslı

"Aslı, kalk hadi. Geç kalmak istemezsin değil mi? Hadi ama kalk!"

Başımda durmadan bağırıp, kolumu çekiştiren, geçen hafta da saçlarını maviye boyatıp tamda istediği renge ulaşamayan renkli gözlerin sahibini zar zor görüyordum. Sersem bir şekilde doğrulduğumda, bana beni öldürmek ister gibi bakan Zeynep ile karşılaştım. Bu okul değişikliği olayı onu hem sinirlenmiş hemde üzmüştü. Sanki tüm olanlar bizim yüzümüzden olmuş gibi bize bağırıp duruyordu. Bildiğiniz gibi geçen hafta aniden alınan bir kararla okul değiştirmiş idik. Kızlar ve ile aynı okula düşmüşdük. Bu beni biraz daha iyi hissettirmişdi. Oğuz, Mahir ve Emir maalesef bizimle değillerdi. Ne kadar üzülsek de yapacak bir şey yoktu.

Sarhoş gibi yataktan kalktığımda neredeyse düşecektim ki Zeynep kolumu tuttu.
"Ya ne yapacağız biz seninle? Eda tut şunu ben formalarını getireyim." Eda kolej hırkasını giyip koluma girdiğinde,

"Gel bakalım seni uykucu, git elini yüzünü yıka ve giyin. Aşağıda seni bekliyor olacağız."

Eda beni lavaboya kadar getirdikten sonra kapıyı kapatıp aşağıya indi. Zeynep de kıyafetleri yatağın üzerine bırakmıştı. Seyhan yine her zamanki gibi hazır bir şekilde bekliyor olmalıydı. Yaren'i de görmemiştim ama o da aşağıda olmalıydı. Bir kaç gün kimseyle konuşmadı. Ama ayrılmamamız onu biraz daha iyi hissettirmişti.

RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin