8

290 57 17
                                    

'Hatırla..."

•••

"Yah!"

Jungwon elindeki bavulu bir hışım yere attı ve önündeki çiftin dudaklarını hızlıca ayırdı. "Sunghoon ne yapıyorsun? Biz kardeşiz!"

Sunghoon'un bu haraketinden sonra Sunoo'nun eli dudaklarına gitmiş, ve elinde olmadan gülümsemişti. Sunghoon onun kendine geldiğini o an anlamıştı. Gelen rahatlamayla nefesini verdi ve Jay'e döndü.

"Jungwon, bazı şeyler oldu. Sen ve Jake çoğunu hatırmıyorsunuz." Jay'in dedikleri küçük olanı şaşırtmıştı. "Demek geçen gün Yuna isimli kızın gelip 'beni hatırlamıyor musun?' diye tuturma sebebi buydu." Jake bavulunu tekrardan kaldırıp hareketlendi. "Siktir etsenize. Bir iş var bunda ben kamp alanına geri dönüyorum."

Ardından Jay ise diğerlerini yalnız bırakmak için Jungwon'u kolundan tutup içeriye doğru sürüklemeye başladı. Sunoo ve Sunghoon yalnız kalmıştı.

"Sana neden öyle davrandım bilmiyorum. Özür dilerim." Sunoo ağlarak karşısındaki uzun çocuğa sarıldı. Sunghoon sebebini biliyordu bu yüzden sevgilisine kızamadı. Geri sarıldı sarışın olana. Kokusunu içine çekti her an onu yapayalnız bırakabilirmiş gibi.

•••

"Daha sonra Jake seni diriltmek adına kendi ruhunu sattı ve sana geri kavuştuk."

Jay, kumsal kıyısında kurulmuş olan hamağa oturur pozisyonda eski yaşananları anlatıyordu. Jungwon ise başını diğer oğlanın dizlerine yaslamış bir şekilde hamakta uzanıyordu. Büyük olanın anlattıkları Jungwon'u çokça ağlatmış, artık gözleri kıpkırmızı olmuştu.

"Bunları hatırlamadığıma inanmıyorum."

"Kendini suçlama sakın. Eminim ki sende böyle olsun istemezdin."

Jay, elini küçük olanın kafasına çıkardı ve saçlarını okşamaya başladı.

"Ama ben kendimi suçlayabilirim. Seni defalarca kez dövdüm, suçladım, öldürmeye bile kalktım. Bir kız yüzünden en sevdiğim insanı kaybediyordum."

Bu sefer ağlayan Jay'di. Suçluluk duygusu ve vicdanı ona bir türlü rahat vermiyordu. Jungwon bunların hiçbirini hak etmemişti. Bunu o da biliyordu.

"Hyung, ağlama. Hepsi geçti."

Jungwon kafasını yana çevirip kollarıyla büyük olanın bedenini sardı. Onu seviyordu. Belki de herkesten çok.

"Gençler ateş yaktık. İsterseniz gelin katılın Yeonjun herşeyi anlatıcak."

Ryujin, çekinerek ikiliye yaklaştığında Jungwon gülümsedi. "Geliyoruz noona." Genç kız tebessüm etti ve diğerlerinin yanına oturdu.

Herkes bir araya geldiğinde Yeonjun söze girdi. "Yaşananlardan sonra hepimize TRM'dan malum mesaj geldi. Bildiğim kadarıyla beşimizde geri dönüş yapmamıştık mesaja. Ne birbirmizle konuşuyor ne de bir barışma girişiminde bulunuyorduk. Ardından konuşup bir sonuca varmak için Lontae'de buluşma kararı aldık. Denize kıyısı olan o büyük tepede bir arabanın içindeydik."

Genç oğlan zorlukla yutkundu. Herşeyi açıklamak onun için zordu. Dudaklarını diliyle nemlendirip anlatmaya devam etti.

"Kai bize olan nefretinden TRM ile anlaşma yaptığını ve talep olarak dördümüzünde ölmesini dilediğini açıkladı. O an anlamsız bir şekilde araba alev aldı. Başımıza gelecekleri tahmin edebildiğimiz için şanslıydık. O Kai'nin aklına girmişti bile. Arabadan kendimizi atmaya kalktığımızda kıyafetlerimiz alev almıştı. O uçurumdan atlayıp kendimizi suya atmak dışında başka bir çözüm yoktu. TRM bizi öldürmekte kararlıydı."

Ryujin yaşananları dinledikçe göz yaşlarına hakim olamadı. Kardeşini öyle hayal etmek kızı üzmüştü.

"Taehyun hiçbir şey yapmadı. Kai'ye karşı pişmanlık hissi vardı. İkiside alevler içindeki arabada sessizce yanmayı beklerken biz kendimizi suya atmıştık. Eminim ki Beomgyu ve Soobin hala hayattadır. Ama uyandığımda tek başıma orada olduğumu hatırlıyorum."

be sacrificed 2 | enhypenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin