Bazı yazım hataları olabilir kusura bakmayınn...
Uyandığımda, televizyonun karşısındaki koltuktaydım.Sanırım film izlerken uyuya kalmıştım. Mutfaktan sesler gelince üstümdeki pikeyi ayağımla yere ittirdim, sonra doğrulup mutfağa ilerledim.
"Günaydın, prenses. Dün film izlerken uyuyakaldın. Ben de rahatsız etmek istemedim. Ona içten bir gülümsemeyle "Günaydın, baba. Dün yorgundum biraz, uyuyakalmışım. Kusura bakma. "
" Ne kusuru, kızım ? Hadi, sen kahvaltını yap. Ben, işe geç kalıyorum. "
Masada duran kahvesinden bir yudum daha aldı. Sandalyeme otururken
" Tamam, kolay gelsin. "
Alnıma bir öpücük kondurdu ve hızlı adımlarla evden çıktı.
Tabii ben sabah kahvaltısına alışkın olmadığım için -her zaman ki gibi- zar zor bir şeyler yedim. Masayı toparlayıp, odama geçtim. Odamda, hala düzenlenmesi gereken eşyalarım vardı. 1-2 saate yakın odada oyalandıktan sonra anahtarın sesiyle irkilip, hızlıca merdivenlerden aşağı indim. Babam bugün erken gelmişti.
"Bugün erkencisin baba. "
Elindeki anahtarı, anahtarlığa koyup, çantasını yere bıraktı.
"Ah ! Evet, tatlım. Şirkette işlerim erken bitti. Evdeki evrakları düzenlemeye geldim. "
Ceketini çıkarıp, asmasını bekledim. "Tamam o zaman. Biraz dışarı çıkıp, etrafı keşfetmek istiyorum. Hem de kayıt işlemleri için gitmem gereken yerler var. "
" İstersen, beraber çıkalım. Yolu kaybedersin şimdi sen. "
gülmeye başladığında gözlerimi devirdim.
"Merak etme,kaybolursam ararım. " diyerek yanından ayrıldım ve merdivenlerden koşarak çıkıp, odama gittim. Saat, öğleden sonra iki civarındaydı. Siyah yüksek bel siyah şortumu giyip üzerime siyah beli dar bir penye geçirmiştim. Aynanın önüne geçip, dudak nemlendiricimi sürdüm ve gözlerime rimel çektim. Yağmurluğumu üzerime giyip babamın yanına indim. "Ben çıkıyorum, baba. " diye seslendiğimde babam, kendi odasından çıkıyordu. Yanıma geldi ve bana bir miktar para verdi. Bunu istemediğimi söylesemde, zorla elime tutuşturdu. Ayakkabılarımı giyerken
" Öğleden sonra, 4 civarlarında kampüste olurum. Seni alırım ve belki bir yerlere gideriz. "
Anahtarlıktan anahtarlarımı alıp, ayakkabılarımı giydim.
" En azından bugünlük affedemez misin beni baba ? Bir yerlere tek gidip, buraları keşfetmek istiyorum. Hem, ben çocuk değilim artık. "
dediğimde burnum kalkmıştı. Babam, bir kahkaha patlatıp
" Görüşürüz hayatım" dedi.
~¤~¤~¤~¤~
Dışarda biraz oyalandım en azından biraz biraz etrafı keşfetmeye çalıştım.
İşlerimi hallettikten sonra kampüse giden otobüse bindim.Kalbim yerinden çıkacak gibiydi.'Acaba nasıl bir yer ?' 'Alışabilecek miyim ?' 'Ya kendime arkadaş bulamazsam,ne yapardım ?' Yol boyunca kendimi bu sorularla yiyip bitirdim.Sonunda kampüse varmıştım.Aslında böyle hayal etmemiştim.Burası muhteşem bir yerdi.Lise hayatım boyunca çalışmalarımın karşılığını şimdi almıştım.Mutluluktan havalanıyordum.Burası "Boğaziçi Üniversitesi / Psikoloji Bölümü".Burası benim olmam gereken yer.Ama yinede korkar adımlarla ilerliyordum.
'Hadi Kayra cesur ol.' İçimden bunu tekrar ederek içeri girdim.Korkmam gereken birşey olmadığını işlerim bitince anladım.Aslında içimde olan korku değil heyecandı. Neyseki kampüsteki işlerim kolayca bitti.Fakat hava çoktan kararmıştı.Saat 8'e geliyordu.
Telefonumu elime aldığımda 14 cevapsız çagrı gördüm.Kimin aradığı az çok tahmin ediyordum.Arayan babamdı.En sonunda ümidini kaybedip mesaj bırakmıştı.Baya merak etmiş olmalıydı.Hemen bir taksi çağırdım.3-4 dakika kadar bekledikten sonra taksi kampüsün önüne geldi.Tam taksiye biniyordum ki tanımadığım biri karşı kapıdan taksiye atladı.Benim çağırdığım taksiye binmek ne demek bu ne cürrettir be!
Taksiye bindiğimde yanımda tanımadığım bir öküz! Ah ne kotü durum.Tanımadığım adama bağırmay başladım
"Sen kimsin be! Taksiyi ben çağırdım kendi taksini kendin çağırsana.Çattık ya"
"Kusura bakma canım ama benim acelem var ,bir tane daha taksi çağır sanki eline mi yapışır "
"Canım ha ? Sen kim oluyorsun da bana bunları diyebiliyorsun derhal in taksiden "
"Ya bak acelem olmasa inat etmem ama acil bir telefon aldım ben inmem sen in."
Biz atışırken taksi ilerlemişti bile.
"Ya varya sizin gibi öküzleri alıp... neyse bir şey demeyeceğim.Sağa çeker misiniz lutfen ineceğim."
Kapıyı hızla çarparak taksiden indim.Eve doğru yürümeye başladım.Soğuktan ellerim buz gibiydi.Ellerimi birbirine sürterek ısıtmaya çalısıyordum.Geçtiğim sokaklar cok ıssız ve ürkütücüydü. Bu sokaklar her zaman boş muydu ? Yoksa sadece geç saatlerde mi kimse olmuyordu ? Bilmiyorum. Çok yorulmuştum. Hemen eve gidip, sıcak bir duş alıp, rahatlamak istiyordum. " Şişt, güzelim. " Arkamda duyduğum sesle beraber arkama döndüm ve bana bakan iki adamla göz göze geldim. Sol tarafta olan sarışın, sağ tarafta olan kumraldı.
Kumral olan; " Bu saatte burada ne arıyorsun, güzellik ? " diyerek bana doğru yaklaştı. Geri adımlar atıp, onlardan uzaklaşmaya çalıştım. İçkili oldukları, yürüyüşlerinden ve ses tonlarından belli oluyordu. Sarışın olan elini sallayıp; " Hey, dilini mi yuttun ? " dedi ve etrafımda dönmeye başladı. Aralarından geçip, giderken bileğimde bir el hissettim.
Kumral olan, aniden beni, kendisine çekerek; " Nereye gittiğini sanıyorsun ? " diye sesini yükseltti ve beni kendisine daha çok yakınlaştırdı. İki elimle de tüm gücümle ona vuruyordum ama etki etmediğini, gülerek bana baktığında anlamıştım. Beni kollarımdan tuttu ve ona vurmamı engelledi. Beni sert hareketlerle, sokağın sonuna sürükledi. Sırtım sertçe duvarı bulduğu zaman
" Bırak, bırak beni ! "
diye bağırmaya başlamıştım. Eli dudaklarımın tümünü kapladığında, diğer elinin işaret parmağını dudağıma götürdü ve sessiz olmamı söylercesine öyle durdu. " Birazdan, istediğin kadar bağırtacağız seni. " dedi bana alaycı bir tavırla. Bana ne yapacaklardı ?
İç sesim; 'Ah, seni aptal. Gecenin köründe, tenha bir sokakta şortla geziyorsun. Sence ne yapacaklar? ' diyerek bana azarlarken; ona aldırış etmedim ve adama tekme atmaya başladım. Neden etki etmiyordu ? Tam bana vuracağını sandığım sırada, vücudunu bana daha da yaklaştırdı. Artık aramızda bir mesafe kalmamıştı. Dudakları boynumla buluştuğu sırada; şu ana kadar biriktirip, dökemediğim tüm gözyaşlarım döküldü. Boynumu sertçe öperken, öpücüklerinin yerini ısırıkları yer aldı. Gözlerimi kapattım ve hıçkırıklarım dökülmeye başladı.
Canım yanıyordu ve beni kurtaracak kimse yoktu.
" Hemen, kızı bırak ! " Arkadan gelen az-çok hatırladığım o sesle birlikte gözlerimi açtım.
" Lütfen, bana yardım et ! "
diyebildim, benim bile duyamayacağım kısık bir sesle.
İşte, o an anlamıştım; kurtarıcımın geldiğini...
Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyiniz lütfen.
Meriç & Seda