1. Bölüm

65 1 0
                                    

                                                                   FELAKETİN ORTASINDA

    Yaşamakta mümkün değil
    bu savaştan kurtulmakta

(...)

- Ben Müge. Bu okula yeni geldim. Yüzmeyi, resim çizmeyi, voleybol oynamayı, kitap okumayı ve bisiklete binmeyi seviyorum. Hatta okuduğum kitapları paylaştım bir kitap hesabım var ve öğretmen olmak istiyorum. Sanırım hakkımda ki her şey bu kadar.

Ağızımdan sadece bu sözler çıkabilmişti. Aslında hocanın buna bile dua etmesi gerekiyordu. Hakkımdaki doğru olup olmadığını bile bilmediğim bu sözleri söyledikten sonra Türkçe hocası olan Aylin hoca ders anlatmaya başladı. Ama ben dalıp gitmiştim. İçimde bir sıkıntı vardı ve bu yüzden konuşulanları da anlayamıyordum. Bir yanım burada olmaktan rahatsızken, diğer yanım günümün güzel olacağını söylüyordu. Ben ise biran önce akşam olmasını ve eve gitmeyi istiyordum. İçimdeki o huzursuzluğu ve sessizliği zil sesi bozdu. Hoca çıkar çıkmaz ben de koşar adımlarla sınıftan dışarıya çıktım. Ama nereden bahçeye gideceğimi bilmiyordum. O an içimde bir karamsarlık hissettim ama sonra kendimi topladım. Merdivenlerden indim çıktım, koridorlarda yürüdüm, sağa döndüm, sola döndüm ve sonu da bahçeyi buldum. Hemen boş bir bank buldum ve oturdum. Cebimdeki mp3 çalarımı ve kulaklığımı çıkardım ve bir şarkı açtım. Şarkının sözler tam da şu anki durumumu anlatıyordu.

Kimse yeni yara açamaz artık

Çok canım yandı acımaz artık

Bugün düşerse yarın kalkar

Bu kız kendine acımaz artık

Diyordu şarkının sözleri. Doğruydu aslında. Çok canım yanmıştı ama artık kimse bana yeni yara açamazdı çünkü artık canım artık acımıyordu, büyümüştüm ve her şeyin farkına varmıştım. Teneffüs boyunca şarkı dinledim. Ve bir süre sonra kulağıma hafif belirgin olan bir ses geldi. Etrafıma bakındım. Herkes şaşkındı ve korku dolu gözlerle birbirlerine bakıyorlardı. Hemen kulaklığımı çıkardım. Anons yapılıyordu. Anonsta tüm öğrencilerin konferans salonuna beklendiği söyleniyordu. Ben konferans salonunun yerini de bilmiyordum. Harika bir gündü gerçekten. Diğer öğrencileri takip ederek konferans salonuna gittim. Konferans salonuna ilerlediğim sırada elektrikler kesildi. Zar zor içeri girdim ve boş bir koltuğa oturdum. Bir süre sonra tüm öğrenciler ve öğretmenler konferans salonuna geldi ve müdür bey kürsüye çıktı. Müdür Bey telaşlı görünüyordu. Dudaklarını araladı ve konuşmaya başladı :

- Çocuklar şu an bir kaosun içindeyiz diyebilirim. Biraz önce bize elektriklerimiz gitti. Son faturayı ödemeyi unuttuğumuz için kesildiğini anladık. Tuhaf bir şekilde de aslında tüm şehrin elektriği gitmiş. Sizlere de bir şey olmaması için elektrik gelene kadar burada kalacağız çünkü karanlıkta başınıza kötü şeyler gelebilir, buna izin veremeyiz. Ve anladığımız kadarı ile dört gün boyunca gelmeyecek. Bu yüzden okulumuz dört gün boyunca kapalı olacak. Bu dört gün boyunca bir ihtiyacı olan idari kata gidip ihtiyacını söylemesini rica ediyorum, çekinmeyin sakın. Şu andan itibaren dört günlük yatınız başlamıştır. Ailelerinize haber verildi merak etmenize gerek yok. Herkese iyi günler dilerim.

Tek bir cümle ile gerçekten kaosun ortasındaydık. Ama eve neden gidemiyorduk ? Şu an saat ikiye geliyordu yani hava aydınlıktı ve akşam olmadan evlerimize gidebilirdik. Ama izin vermiyorlardı. Gerçekten çok tuhaftı. Kimse bunu sorgulamadı, bende sessiz kalmayı tercih ettim. Yeni geldiğim okulda elektrikler gitmişti ve dört gün boyunca burada kalmak zorundaydım. Sakinleşmem gerekiyordu. Bu yüzden koridorun sonundaki lavaboya girdim. Elimi, yüzümü yıkadım ve kulaklığımla mp3 çalarımı çıkarttım ve telefonumun uzun süre dayaması için kapattım. Kısık bir sesle müzik açtım ve dinlemeye başladım. Kabinin içine girdim, yavaşça tuvaletin üstüne oturdum ve kafamı duvara yaslayıp gözlerimi kapattım. O anki stres ve yoğunlukla uyuya kalmışım. Dışarıdan gelen sesler ile uyandım. Telefonumu çıkardım. Saat akşam altı olmuştu. Telefonumu açmamla beliren yazıları okumaya başladım.

MÜGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin