¡1!

139 6 10
                                    

"oğlum çok güzel bir kız var lan!"

cenan karşı çaprazımızda arkadaşlarıyla konuşan kızı işaret ederek sırıtınca kafamı o tarafa çevirdim hemen.

açık kumral beline kadar saçları olan ve yüzünde inci gibi olan dişlerini gözler önüne sererek gülen kızı gördüğümde dudaklarım arasından ufak bir ıslık çıktı.

"harbi taş gibi hee..."

kızı ve konuştuğu kız arkadaşlarına bakarken onların onun kadar güzel olmamasıyla gözlerimi tekrardan o kıza çevirdim. hayran kalmıştım.

"öyle öyle... ama öylesi bize gelmez." sınıfımdan en yakın olan kardeşim, cenan'ım, iç çekerek kafasını geriye attığında ben de de kaşlarımı çattım.

"nereden biliyorsun lan?! elimiz yüzümüz düzgün, yakışıklı çocuklarım maşallah! bizden iyisini nereden bulacaklar?!" konuşmam biter bitmez ceketimin önünü düzelterek havalı bir hareket yapmaya çalıştım.

"havalı değilsin asal. götüme benziyorsun."

"sen götsüzsün pezevenk, ben yok muyum?"

cenan omzuyla omzuma sertçe geçirirken yarım ağız güldüm. bizim genel konuşma şeklimiz buydu.

ardından gözlerim tekrardan biraz uzağımızda oturan kıza takılı kalırken iç geçirdim. karakterim yüzsüzlük ve utangaçlık arasındaki ince bir çizgide olduğu için yürümek ve yürümemek arasında çok ikilemde kalmıştım.

bir yanım kalk önüne geç "merhaba!" de derken, diğer yanım da "otur oturduğun yerde pezevenk, kızı da rahatsız etme." diyordu.

bu ikilem içinde boğuşurken yanımdaki arkadaşım da telefonunda sudoku çözmeye başlamıştı. onun hobisi de buydu. seksen yaşındaki amcalar gibi sudoku çözmek.

normalde göz devirip taşak geçtiğim bu sudoku sayesinde aklıma geçenlerde öylesine oynadığım ve hiçbir şey kazanamadığım sayısal loto gelirken hemen çantamın ön cebine davrandım. o minik kağıt parçasını çantanın küçük gözünde bile bulmaya zorlandığımda, çünkü çantamın çöplükten farkı yoktu, sinirle bir nefes verdim. ama aynı gözde bulduğum kalem de tam tersi bir şekilde gülümsememe neden olmuştu.

"süper süper süper!" kendi kendime mırıldanıp lotonun arkasına telefon numaramı, instagram adresimi, spotify hesabımı, snapchatimi... kısacası aklıma gelen her türlü bilgimi, tabii ki bu bilgilere adım ve soyadım da dahildi, ve bir kaç fiyakalı flört cümlemi yazdıktan sonra kalemi çantaya geri attım.

bu işlemin sonunda da yanımda dördüncü sudokusunu çözmekte olan arkadaşım bir saniyeliğine bana dönmüş ve kaşlarını çatmıştı.

"manas destanını mı yazdın lan, ne o?"

cenan'ın meraklı yüzüne karşılık sırıtarak hala çaprazımızda oturan kızı işaret ettim çenemle.

"hayır kardeşim, bunlar benim hayati bilgilerim ve harika taktiklerim. eğer biz inene kadar bu afeti devran inmezse bir ay içinde yengen olacak, benden demesi."

cenan kaşlarını kaldırarak bana gülerken ona göz kırptım ve çantamı sırtıma takarak ayaklandım. okul gömleğimi düzelterek saçlarımı karıştırdım ve bana yakın olan kapı yerine kızın yakınında olan kapıya ilerledim.

daha demin rahat olan bedenim bir anda korkuyla çarpan kalbim yüzünden kasılsa da derin bir nefes aldım ve elimde sayısal loto fişini kızın kucağındaki çantaya bıraktım.

ardından kapının önüne gittiğimde son bir kez kafamı çevirip kıza baktım. şaşkın şaşkın bana bakarken göz kırptım ve açılan kapıyla metrodan indim.

metrodan indiğim an derin bir nefes verip elimi göğsüme koyarken diğer kapıdan çıkan cenan yanıma geldi.

"ulan pezevenk?! nereden bu cesaret?!"

cenan şaşkın şaşkın sırıtarak bana baktığında gülümsedim ve hin hin arkadaşıma baktım.

"korkanın çocuğu olmaz!"










¡merhaba. arkadaşımın metroda başına gelen bir olaydı, benim de bunu kurgu yapasım geldi. bu tarz hikaye var mı bilmiyorum, çok ilgi alacağını da düşünmüyorum ama yazasım var. o yüzden baybay!

sayısal loto ¡bxb!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin