"tanrım bunu neden yapıyorum tanrım bunu neden yapıyorum tanrım bunu neden yapıyorum..." kendi kendine mırıldanarak soyunma odasında bir ileri bir geri giden mikey'ye bakıyordum. üzerimde chifuyu'nun formaları vardı ve oldukça rahat olmasının yanında çok da havalılardı. chifuyu'ya sormadan ödünç almıştım çünkü giymeme izin vermeyeceğini biliyordum. o fark etmeden yerine koyardım zaten.
mikey kendine aynı şeyi söylemekten yorulup da yanıma oturduğunda ona baktım kaçamak gözlerle. derin nefesler alıyordu. yaptığımız şeyi inanılmaz saçma ve komik bulduğunu biliyordum ama neden kabul ettiğini bilmiyordum.
derin nefesler alarak sakinleşebildiğinde bana baktı. "şimdi ne yapacağız?" dedi.
"hikaye yazacak vaktim olmadı. o yüzden düşünmeme izin ver biraz." aslında tüm gece bunu düşünmüştüm ama ne yaparsam mikey'nin hoşuna gider bilmiyordum.
bileğimi ovalamaya başladım. gergin olduğum anlar bunu çok yapardım. ovaladığım yeri usul usul kaşırken mikey elimi tutup durdurdu beni. gözleri ellerimdeydi. "yapma, kızarttın."
yutkundum ve önüme döndüm. "bu..." dedim. "ilk maçım. ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." işte başlıyorduk...
"korkacak ne var?" bozuntuya vermeyişine, doğal bir şeymiş gibi konuşmaya başlamasına fazlasıyla sevindim. sevinçten gözlerim doldu hatta. ve dolan gözlerimi oyun için kullanıp yanaklarımdan birkaç dramatik gözyaşı akmasına izin verdim. "hey, takemicchi." şaşırdı ama hemen toparladı. "dostum, cidden korkacak hiçbir şey yok. güven bana. çıkacak ve alacağız. antrenmanlarda nasılsan öyle oynamalısın. hepsi bu. zaten çok iyisin." hem çok komik hem de çok güzeldi atmosfer.
gözlerimi yumup dizlerime eğildim ve dirseklerimi dizlerime koyup ellerimle yüzümü kapadım. aklıma söyleyecek bir şey gelmiyordu!
mikey'nin elini saçlarımda hissettiğimde doğrulmak yerine biraz öyle kaldım. nazikçe çekiştiriyordu ensemdeki saçları. "iyi olacağız." kararlıydı. gerçekten de bir takım arkadaşına moral veriyormuş gibiydi. "hem, her şeyi bir oyuncu üzerine yüklemeyeceğiz. kazandığımızda takım olarak kazanacağız, kaybettiğimizde takım olarak kaybedeceğiz. stresin seni ele geçirmesine izin verme sadece."
şaşkınlığım yüzünden doğrulamadım bir süre. gerçekten oyunun tıkandığını hissediyordum. amacım onu öpmekti, ya da ona benzer bir şey yapmak. ama o kadar iyi moral vermişti ki o an ciddi ciddi bir maça çıkacağımızı düşünmeye başlamıştım.
yavaşça doğruldum ve ona baktım. istemsizce güldüm. "güzel konuştun." dedim.
ellerini oturduğumuz şeyin arkasına koyup bedenini hafifçe arkaya attı. "her gün senin gibi kaç çaylağa yapıyorum bu moral konuşmasını biliyor musun? takım kaptanıyım ben. bir sorumluluğum var."
derin nefes verdim. "kaptan," yüzümü onunkine yaklaştırmıştım. kaşları hafifçe çatıldı. "stresimi neyin alacağını biliyorum galiba." dudaklarımı dudaklarına bastırmadan önce yüz kez gözlerine baktım. kendini geri çekmesi için ona zaman tanıdım ama hiçbir hareket olmadı. yine de tereddütlüydüm ve dudaklarımız arasındaki santimetrelik mesafeyi bir türlü kapatamıyordum.
"sikerim yapacağın işi takemichi." elini ensemde hissettim ve daha ben ne olduğunu anlamadan dudakları dudaklarımı örttü. acemi bir şekilde dudaklarını hareket ettirmeye başladığında ona ayak uydurdum. işin içine dillerimiz girdiğinde ikimiz de elektrik çarpmış gibi geri çektik kendimizi.
nefes nefese birbirimize bakarken en az onun kadar kızarmış olduğumu biliyordum. yanakları allaşan mikey'den daha güzel hiçbir şey yoktu cidden...
"ben..." gözlerini kaçırdı ve alt dudağını dişledi. "bunu neden yaptığımı bilmiyorum..."
birtakım sesler duyduğumuzda göz göze geldik. ikimiz de hızla ayaklandık ve toparlanmaya çalıştık. mikey üzerindeki formayı çıkarmadan dışarı çıktı ve gelen kişileri biraz olsun tuttu. ben de kendi kıyafetlerimi çabucak giyip chifuyu'ya ait olanları dolabına koydum. kapı yerine pencereden çıktığımda sırtını duvara vermiş bir halde sigara içen baji ile karşılaştım.
afallayıp yere düştüğümde bana alayla baktı. "eee," dedi. "hevesini aldın mı?"
hayatımda hiç bu kadar utanç duymadım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maid dress # takemikey
Fiksi Penggemartakemichi: iddiayi kaybedersen o kostümü giyeceksin yalnız, kabul mü?