Devil's Backbone - 1. Bölüm -

174 11 6
                                    

Daha yirmilerinde gözükmesine rağmen, sapsarı hafif uzun ve dalgalı saçları arasından kendini belli eden beyazları, genç adamın hayatından pekte memnun olmadığını anlatır gibiydi.

Parmaklarını stresle saçlarının arasından geçirdi, ki bunu sıkça yaptığı hemen fark ediliyordu. Genç adam endişeli olmasına rağmen yüzündeki ifadesizliğini koruyabiliyordu. Bu ona kendinden emin bir imaj çiziyordu, sarsılmış kişiliğinin aksine.!

Bunun yanında, karşısındaki adamlara laf anlatmaya çalışıyordu genç adam.

"Bakın baylar, bunları bir daha bulamazsınız, 10.000 dolardan bahsediyorum size. Elimdekiler sadece 1000 dolar. Son parçalar bunlar."

"Dostum bunların gerçek olmadığını nerden bilicez. Bizi mi kekliyeceksin sen!"

"Ne alakası var bayım. Benim de bi karım var bu işten. Asla sahte mal satmam istediğinize bakabilirsiniz."

O sırada herkesin dikkatini dağıtan bir şey oldu. Güzel bir bayan yaklaşıyordu. İnce uzun vücudu ve kıvırcık saçlarıyla çok hoş bi bayandı. Gülümsemesi kendini tamamlıyordu adeta.

"Bunlar çok güzel ve... gerçek görünüyor."

Güzel kadın yüzüne sersem ve alaycı bir gülümseme yerleştirmişti. Gülümsemesi kurduğu cümlenin saçmalığından olsa gerek, ama altında yatan alaycılık gizemini korkuyordu.

"Evet öyle, sizin gibi." Genç adam kadınlarla konuşmasını iyi biliyordu.

"Mücevherlerden anlarım, sizin gibilerin ne mal olduğunu bildiğim gibi." Genç adam kadının bu sözü karşısında alaycı bir gülümseme takındı. Ama bir cevap vermemeyi tercih etti. Dediğim gibi, kadınları gerçekten iyi bilirdi.

"Ama siz bayım, bu kadar değerli şeyleri bu fiyata nasıl satabilirsiniz?"

"Ben işimi kendime göre yaparım bayan. Tıpkı sizin gibilerin kitabını kendime göre yazdığım gibi." Genç adam ve güzel bayan arasında uyumlu bir rekabet oluşmuş gibiydi. İkiside birbirine alaycı bir gülümsemeyle bakıyordu.

"Peki öyle olsun, Şu en soldaki gümüş kolyeyi istiyorum."

"Bunun değeri 2000 dolar. Yanınızda o kadar var mı"

"O halde bugün şanslı günüm. Alıyorum."

Adamlar olanları ağızları iki metre açık şekilde izliyorlardı. Kadının kolyeyi aldığını görür görmez hepsinin elleri ceplerine gitmişti bile.

Genç adam elindekilerinin hepsini satmayı başarmıştı. Hızlı adımlarla gözden kaybolup gitmişti. Arka sokaklardan birine girdi ve bir minibüsün içine bindi. Şöför koltuğuna yerleşip elindeki boş çantayı arka koltuklara fırlattı.

"Az önce iyi iş çıkardın Kate. Bütün malları sattım. Bugün temiz iş çıkardık."

"Her zaman ki gibi Sawyer."

Genç adan arabayı çalıştırıp ordan uzaklaştı.

Gece geç saatlere geldiğinde Sawyer Los Angeles'ın tenha arka sokaklarından birinde durdu ve arabadan indiler. Gelirken aldıkları bira şişeleriyle binanın içine girdiler. Biraz içmişlerdi ve Kate sarhoş olmuştu. Sawyer ayıktı ve Kate'i ayakta tutmaya çalışıyordu. "Kate sessiz ol. Allison'ı uyandırmak istemiyorum. Lütfen kendine gel ve onu rahatsız etmeden şu eve girelim." Kate sarhoş olmasına rağmen Sawyer'ın dediğini dikkate almış gibiydi. Zaten bir saat öncesine göre fazlasıyla ayık sayılırdı o da. Biraz toparlandı ve kendine geldi. Sawyer'ın Allison'a ne kadar değer verdiğini biliyordu, onun bu kadar üstüne titremesinin nedenini de. O da Allison'ı seviyordu... ama bu konu üzerinde pek düşünmek istemiyordu. Sawyer anahtarla kapıyı açarken onu izliyordu Kate.

"Sawyer... Ne zaman biticek bunlar."

Kate soru sormamıştı aslında. Cevabını bildiği ama bir türlü kabullenmek istemediği bir şeydi. Yaşadıkları bu boktan hayatın ne kadar olumlu yönlerine bakmaya çalışsada, boğazında düğümlenen şeye engel olamıyordu.

"Biticek Kate. Bunun için elimden geleni yapıyorum." Sawyer kapıyı açıp anahtarı cebine atmıştı. Kate'e dönüp eliyle yanağını okşadı. "Sabret sadece."

Kate en içten gülümsemesini göstermeye çalıştı. "Biliyorum... sabrediyorum." Sawyer Kate'in dudağına güven veren küçük bir öpücük kondurdu. Kate'i kolunun altına alıp içeri girdiler. Kapıyı kapatıp salona doğru ilerlediklerinde Sawyer tuhaf bir şeyler fark etti. Evin içi darmadağan olmuştu ve etrafta tuhaf bi sessizlik vardı. Kate'i arkasına alıp temkin adımlarla ilerlemeye başladı. Salona vardığında gördükleri karşısında şaşkınlığını gizleyemedi.

"Sonunda teşrif ettiniz bay Sawyer."

Devil's BackboneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin