Mavinin en güzel tonunu,taşıyan uçsuz bucaksız gökyüzü. Sanki huzur dediğimiz şey burdan akıyor. Bu muazzam manzaraya bakarken içim içime sığmıyor. İşte şimdi eksik hissetmiyorum,annem burda. O çok güzel bir kadın. Nihayet yapboz parçaları birbirini buldu,abim babam ben ve o mükemmel kadın. Yemek yiyoruz ve herşey olmayacak kadar gerçek...
Annem masadan kalkıyor ve kimse görmedi mi!Seslenmiyorlar ben bağırıyorum "ANNE"! duymuyor,ayağa kalkıyorum "dur lütfen gitme"demek istiyorum sanki dudaklarım birbirine dikili. Gidiyor koşuyorum ama yetişemiyorum. Annem yürüyor ama benden hızlı. Nefesim kesiliyor, düşüyorum ama pes etmiyorum. Onu kaybedemem son gücümle tekrar "ANNE"!
Saat 8:00 ve ben yine kabus gördüm. Annemin eksikliği bana ruhsal güçsüzlük veriyor. Adım Efnan,annesinin dünyaya getirmek için kendini feda ettiği kız çocuğu. Daha fazla bir şeyler düşünüp bunalıma girmeden yataktan kalktım. Atölyeye gitmem lazım. Resim benim tutkum,kendimi özgür hissediyorum. Şimdi ruhumu bulmaya gidiyorum ve hava biraz kasvetli sanki kabusum dünyaya raks etmişti. Derin nefes aldım ve hazırlanmaya başladım. Kahverengi bir sweet ve siyah kot gayet sade bir kombin ve artık hazırım. Resim çantamı koluma taktım,bu sefer evden kaçıp babama görünmeden yürüyerek gitmek istedim. Kafamın içindeki düşüncelerle boğuşurken,metro durağına gelmiştim bile.
Metroya bindim ve gözüme çarpan şeyleri hafızama kaydettim. Bundan çok güzel bir toblo çıkardı. Metronun köşesinde 50'li yaşlarında bir dede telefona bakıp hüzünle sırıtması,büyük ihtimalle torununun fotoğrafı. Köşede genç bir giz,sanırım uykusuna düşkün gözleri etrafa boğuk bakıyor. Biraz daha inceledim ve pencereden dışarıya daldığım metronun köşesinde ki hareketlilikte kafamı o tarafa çevirdim.
Öyle bir sima ile karşılaştım ki,bana çok yabancı geldi. Yüzünde hiç okuyamadığım bu duygu bana çok uzaktı. Belirgin çene kası ve adem elması,göz altlarındaki hafif morluk ve gür koyu kahve dağınık saçları. Elini kirli sakallarına götürüp kaşıdı sanırım çok düşünceliydi. Biraz daha inceledim kısa beyaz tişört,süt kahvesi pantolon ve karamel rengi ceket ama sanki onun rengi "siyah"tı fiziği oldukça göz alıcı,uzun boylu ve pazıları her kızın yaslanıp uyuyacağı cinstendi.
(Öfff saçmalama Efnan sapık oldun iyice)
Benim bunun fotoğrafını çekmem lazım ama çok dikkatli birine benziyor,her zamanki takip hep tutar. Telefonla konuşuyormuş gibi yapıp foto çekmek
(Aferin kız Efnan senin zekan varya çok başka birşey heee)
Kameraya girdim ellerim hafif titriyor,sağa döndüm ve konuşuyormuş gibi yaptım. Tabii flaşı kapatmıştım tecrübeliyiz sonuçta. "çık" ve artık o diğer erkeklerin nasibini yemiş olan "TAŞ"telefonumdaydı. Varacağım yere 3 durak kala çıkış kapısına yaklaştı,kapılar açıldı ve indi. O an içime gelen kışkırtıcı ruh sayesinde kendimi metrodan dışarı attım. Peşindeydim belki de beni fark etmişti. Bu işlerde acemiyim ama izlediğim filmler sağolsun. İlerlelxöxö dikçe dar bir sokağa girdi. İçime anlık gelen bir ürpertiyle,burdan dönmeye karar verdim.
Planlarımın arasında atölyeye gitmek vardı ama bugün iç güdülerime uyarak,verdiğim garip olaydan dolayı eve dönmeye karar verdim. Kafamı kurcalayan şey ise neden böyle hissettiğim ama eminim ki kim görse,yüz ifadesini garipserdi. Eve vardım nihayet babam evde yoktu,abim de genellikle bu saatlerde evde olmazdı. Odama çıktık. Suyun altında rahatlamaya ve beynimi boşaltmaya ihtiyacım vardı. Kısa bir duş aldıktan sonra,kendime atıştırmalık birşeyler hazırlamak için mutfağa indim. Sabahtan beri hiçbirşey yememiştim ve biraz daha aç kalırsam şimdi şuracıkta açlıktan bayılcam. Ünlü bir İtalyan şef Katrine olsa da ben ekmek arası yapmayı tercih ettim,yanına da bardak meyve suyu. Kış bahçesine çıktım ve açık havada yemek yedim sıkıntıdan patlıcak tm ki Elif aradı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUVALİMDEKİ GÖLGE
Teen FictionRuhu intikam ile yoğrulmuş bir adamın,zamanla vücudunu saran aşk sarmaşıkkarı... Savaş Barlas o sarmaşıklara alışacak mı? Yoksa boğulacak mı? Ve öte yandan tuvale değdirdiği fırça darbelerinin kaderi olacağından habersiz Efnan Akça... Aşk tesadüfl...