Story bölümü..
İyi Okumalar..
***
Jeongin Pov.
Okuduğum mesaj ile birlikte oldukça şaşırmıştım. Çünkü yüzümü bile görmek istemediğini söyleyen çocuk bir anda yanına gelmemi istiyordu, hem de önceden sadece ikimizin gittiği bir yere. Oturduğum sıradan acele ile çantamı tek koluma asarak kalktım.
"Nereye gidiyorsun? Ders başlayacak"
Chan'in sesini duyduğum da ona döndüm.
"Hyunjin'in yanına gitmeliyim"
"Bir şey mi oldu?"
Chan endişe ile ayağa kalktığında omzundan tutup geri oturmasını sağladım. Ne olduğunu ben bile bilmiyordum ki.
"Bilmiyorum, mesaj attı. Gitmeliyim" Chan söylediklerim ile şaşırmıştı ve bir kaç saniye sonra kendine gelip başını salladı.
"Tamam, haber ver ama bana da" Onu onaylayıp hızla öğretmen gelmeden sınıftan çıktım, kimseye görünmeden çıkmam gerekiyordu yoksa ne yapıp edip gitmeme izin vermezlerdi. Okulun arkasından çıkacağım sırada bir ses duydum.
"Ah Soyeon hocam ne arıyorsunuz burada, biz de sizi bekliyorduk"
Arkamı döndüğüm de Soyeon hocayı ve onu kolunun altına almış benden ters tarafa dönmesini sağlayan Felix'i gördüm. Yüzümde ki ufak gülümseme yerini alırken arkasını bana dönmüş ve gülümseyerek 'git' demişti. Ona elimle tamam işareti yapıp çokta yüksek olmayan duvarlardan atladım diğer tarafa.
Adımlarım ona hızlıca ulaşmak amacıyla koşmaya dönünce çantamı iki koluma da geçirdim ve daha da artırdım hızımı. Okula çok da uzak değildi gideceğim yer. Yaklaşık beş dakika sonra ulaşmıştım sonunda. Ellerimi dizlerime yaslayıp biraz soluklandım ve başımı kaldırıp rüzgardan dolayı dağılan saçlarımı elimle biraz düzeltmeye çalıştım ve önümde ki yukarıdan aşağı sarkan yeşil sarmaşıkları ittirerek güzeller güzeli manzaranın görüş açıma girmesine izin verdim.
Etrafta ki kuş sesleri ve akan nehrin sesi karışmış ferah bir ortam oluşturuyordu, Gözlerimi onu bulmak istercesine etrafta dolandırdım, nehrin hemen yanında elinde ki uzun, ince dal parçası ile suyun kuvvetine karşı çıkmaya çalışıyordu. Oturduğu yerde dizlerini karnına çekmiş, başını bir kolunun üzerine yan bir şekilde koymuştu. Arada bir duyduğum burun çekme sesleri ağladığının göstergesiydi.
Yanına ulaştığımda bende onun gibi oturdum ve akan suya bakmaya başladım. Bir süre sessizce oturduk ve ardından onun güzel sesini duydum.
"Burayı ilk bulduğumuz zamanı hatırlıyor musun?"
Kendi kendine ufak bir kıkırdama bıraktı ortaya, bu ses ile kalbimin durduğunu hissettim bir an. Keşke hep böyle minik minik gülse..
"Hatırlıyorum, senin arkandan gelmiştim. Gelme demene rağmen ve yanlışlıkla yuvarlanıp bulmuştuk burayı"
Hatırladığım anlar ile ben de gülmeye başladım. Bir gün yine Hyunjin, babası ile kavga ettiği için evden ağlayarak çıkmıştı. O zamanlar evlerimiz arasında pek mesafe yoktu, onun yanına gidiyordum ve onu öyle görünce yanına gittiğimde bana 'yalnız kalmak istiyorum, sakın gelme peşimden' demişti. Tabi dinlemedim ve arkasından gittim, az önce ki geçtiğim sarmaşıkların oraya gelince beni fark edip bağırmıştı anın siniriyle bende sarılmak isteyince ittirmeye çalışmıştı ve dengemizi kaybedip beraber buraya kadar yuvarlanmıştık.
"Senin yüzünden"
Bunu söylerken sesi titremişti, benimse kalbim. Her şey benim yüzümdendi.
"Evet, benim yüzümden"
Ona yutkunarak cevap verdiğim sırada geldiğimden beri aynı olduğu pozisyonu bozdu ve başını kaldırdı, şimdiyse gözlerime kıpkırmızı olmuş gözleri değiyordu. Onun o halini görünce karnıma yumruk yemiş gibi oldum. Her bir noktasını öpmek istedim, saçlarını okşayıp kokusunu içime çekmek istedim.
"Neden böyle oldu? Neden mutlu olmamıza izin verilmedi?"
Gözlerimin içine bakarken, titreyen sesiyle dolan gözlerini saklamadan karşımda acı çekmesine izin veriyordum.
"Jeongin ben o kadar yoruldum ki, hiç gücüm kalmadı"
"Senin artık güçlü olmana gerek yok, senin yerine de güçlü olurum ben"
Ona biraz daha yaklaşıp ellerine uzandım, onun da benim gibi gözleri ellerimize kaydı. Ben geri çeker sanarken gülümsedi ve gözünden bir damla yaş düşerken baş parmağı ile elimin üzerini okşadı. Dudaklarından bir hıçkırık kaçtığında artık her şeyi boş verip bedenini hızla kendime çektim.
Kollarım ince belini bulurken, o da sanki bunu bekliyormuş gibi kollarını boynuma sarmıştı. Bu beni ne kadar mutlu etti anlatamam, ittirir sanıyordum ve o bugün düşündüklerimin hiç birini yapmıyordu. Gerçekten yorulmuş olmalı..
"Ben yapamıyorum, olmuyor. Elimde hiç bir şey kalmadı. Boşlukta hissediyorum kendimi, ruhumu."
Hıçkıra hıçkıra omzumda ağlamaya başladı, dudaklarını omzuma bastırıyordu sesini kesebilmek için. Boynuna ufak bir öpücük kondurdum ve sanki mümkünmüş gibi daha da çok çektim kendime bedenini.
"İyi olacaksın, söz veriyorum. Elimden gelenin fazlasını yapacağım, bundan sonra üzülmeyeceksin. Güzel gözlerinden yaş akıtmayacaksın güzelim. Yemin ederim, inan bana"
Saçlarına ve boynuna öpücüklerimi durmadan bırakırken, o hala ağlamaya devam ediyordu.
Bir süre sonra bunlar ufak iç çekmelere döndü ve kendini geriye çektiğinde boşluğa düşmüş gibi hissettim. Kollarımı belinden ayırmadan, tek elimle yüzüne yapışan sarı saç tellerini parmaklarımla geriye attım.
"Jeongin sana çok ihtiyacım var, artık gülümsemeye ihtiyacım var. Ama hala kalbim acıyor, sana inanmak istiyorum ama yaptıkların gözümün önüne geliyor. Lütfen yardım et, bitsin bu lütfen"
Başını konuşurken göğsüme koydu, eller ise üzerim de okul gömleğinin yakalarını tutmuştu, avucunun ucunda sıkıyordu. Gözümden akan bir damla yaşı sildim ve gülümsememi yerleştirdim dudaklarıma. Çenesinden nazikçe tutarak bana bakmasını sağladım.
Islanmış kirpikleri, ağlamaktan şişmiş gözleri ile o kadar tapılasıydı ki, onu asla bıkmadan gün boyunca izleyebilirdim.
"Seni seviyorum Hyunjin, çok seviyorum. Tüm aptallıklarım için senden binlerce kez özür dilerim ama izin ver bana. Bana izin ver kanattığım tüm yaraları sarayım."
Gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki; onun için her şeyi ama her şeyi yapabilirdim. O ne isterse.
"Lütfen"
Bunun ardından tekrar sarılmıştı boynuma, bu sefer ağlamıyordu. Yanağını öylece omzuma koymuştu ve elleri ensemde ki saçlar ile oynuyordu. Ellerim uzun zamandır istediği yere kavuştu, ince beline. Tüm dünya şuan durmuştu bizim için, sadece o ve ben vardık. Başımı çevirip alnına uzun bir öpücük bıraktım.
"Teşekkür ederim bebeğim"
Bundan sonra kimsenin onu üzmesine izin vermeyecektim, bu zamana kadar herkese karşı zar zor ayakta durmaya çalıştı ancak bundan sonra benim kollarım arasında güvendeydi.
***
Bıhtım artık Jeongin biraz daha sürünse iyiydi ama bu kadar yeter Hyunjin'i üzmeye dayanamıyorum :(
Bakın benden hızlısı mezarda şuan biliyorsunuz değim mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cute and beautiful | hyunin
Fanfic"Nasıl böyle olabiliyorsun?" "Anlamadım?" "Aynı anda hem çok güzel, hem de tatlı olabiliyorsun, bunu nasıl başarıyorsun?" Top! Jeongin Bottom! HyunJin -TAMAMLANDI-