"Armin!"
Sarışın oğlan transa girmiş gibi- belki de öyle, titriyordu. Olduğu yere çökmüş ve sanki hava da ki oksijen sınırlıymış gibi nefes alıp veriyordu. Eren sakince nefes verdi. Sarışın oğlan pek yardımcı olamayacak gibiydi.
Telefon çeker durumdaydı. Hızla polisi aradı. Bu durumda ne yapması gerektiğinin bilmiyordu. Sadece polisi beklemek vardı elinde. Fakat yere çöküp sayıklayan oğlanı da görmezden gelemezdi ya?
"Hey Armin sakin ol."
O da çok sakin değildi ama bu durumda ondan daha da stresli olmak yardım etmezdi.
Zaten açıkça asansöre binerken, asansörde, konuşmada bir gariplik olduğunu anlamalıydı. Ne dediğini duymak için oda çöktü ve Armin'e sadece bir milim yaklaşmıştı ki kendini hızla kabının duvarına çarparken buldu.
"YAKLAŞMA!"
Eren de neye uğradığını bilmiyordu ama sinirleniyor gibiydi.
"Bak neyin v-"
O anda kulağına ulaşan kelimeler onu durdurdu.
"Özür dilerim benim suçum özür dilerim benim suçum özür dilerim benim suçum özür dilerim benim suçum..."
Bu cümleler hiç şaşmadan hiç nefes almadan böyle devam ediyordu. Sonu ardı kesilmiyordu. İlk başta üstüne alındı, ama bunun da olmadığı bariz belliydi.
Tekrardan derin bir nefes alıp verdi."Armin nefes al."
Sarışın olan yüksek ihtimalle farkında bile olmadan denileni yaptı.
"Şimdi sana yaklaşıcağım tamam mı? Sakin ol."
Fakat Eren yaklaştığı ilk an mavi gözlerde hiç şahit olamadığı bir şeye şahit oldu. İlk defa bu kadar fırtınalı bir göz gördü. İçinde o kadar çok duygu hapistiki Eren onun yerine üzülmeye başladı.
"Lütfen yaklaşma..."
Sesi fısıltı ile çıkmasına rağmen Eren'nin bütün dikkati ondaydı. Şuan nefes alış verişini bile nasıl bir hızla yaptığını size gösterebilirdi.
Fakat bırakın reddetmeyi şuan burda öl dese ölürdü. Sakince geriye çekildi fakat ayaklanmadı.
"Armin sakince bana bak."
Sarışın olan başını yavaşça yerden kaldırdı. Kahve oğlana çevirdi. Sanki çevirmesi ile başından beri orada olan bir şeyi kaçırmıştı.
Nasıl parladıklarını gördü.
Nasıl da rahatlattığını fark etti.
Nasıl da sakinleştirdiğini anladı.
Sanki ona bakmak sakin ve huzurlu bir melodi gibiydi, dahası yoktu.
Çünkü tarif edilemezdi. Kelimeler yetersizdi o gözleri betimlemeye.Büyülendi.
"Ben buradayım tamam mı? Bir şey olmayacak."
Evet düşününce ne olabilir di ki, basit bir asansör.
Ama evet.
Tanrı Armin'i sevmiyordu.
Bir anda poşetlerle beraber üstüne doğru gelen Eren de bunun kanıtıydı.Fakat bu sefer çığlığı basmaktan geri durmadı.
İşte şimdi Eren de strese girmişti.
"Armin! Hey Armin! ARMİN!"
Sarışın çocuk yaşlara boğulmuş gözlerini açmakta çekinmesine rağmen karşıdan gelen sesi reddetmedi.
"Armin..."
Elleri iki yanına açık, bacaklarının desteği ile tuttuğu poşetlerle savaş veren oğlana baktı.
O mükemelldi.
"Sana sorun yok dedim, değilmi?"
Armin'nin nefes alış verişi yavaşlamamıştı. Ama en azından düzene girmişti. Kendini ilk defa uzun süreden sonra güvende hissediyordu.
Hemde bir yabancıya karşı."Eren..."
Başını hiç düşünmeden karşısındaki gencin göğüsüne yaslamıştı. Şimdi ne onu yanıp sönen ışık, ne dar alan, ne de bulunduğu konum rahatsız edebilirdi. İki elini yavaşça kendi yapısız vücuduna göre daha iri olan vücuda yaslamıştı.
Ve yaklaşık bir yarım saat öyle geçti. Sonunda onlara yardım etmek için gelenler Eren'nin çoktan kenara koyduğu poşetleri yer açmak için aldıktan sonra inatla kucağından indirmediği sarışın çocukla beraber aldılar.
:-3
02 Mart 2022
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🖇️ 𝘤𝘭𝘰𝘴𝘵𝘳𝘰𝘧𝘰𝘣𝘪𝘢/ ִֶָ ꒷꒦
Fanfiction𝘤 𝘭 𝘰 𝘴 𝘵 𝘳 𝘰 𝘧 𝘰 𝘣 𝘪 𝘢 Armin yapmaması gereken bir hatayı yapmıştı. ꒷꒦︶꒷꒦︶꒷꒦꒷꒦꒷︶꒷꒦︶꒦꒷꒦꒷︶꒷꒦︶꒷꒦꒷︶꒷꒦︶꒷꒦ ★ 𝙩 𝙖 𝙢 𝙖 𝙢 𝙡 𝙖 𝙣 𝙙 𝜾 ★