Kurşunlar yağdır, aşıklar ölmez.

63 13 15
                                    

11.02.2020

Saat 19.00. Ay bu gece bulutların arkasına saklanmış, dışarıda şiddetli bir yağmur var. Gökyüzü böylesine ağlarken, ben son kez bu kalemi elime alıyorum zira hikayemin mutsuz sonuna varmış bulunmaktayız. Ama ondan önce bugünümden bahsetmek istedim size.

Bugün benim doğum günüm. Gözlerimin bu dünyaya ilk açıldığı, bu dünyanın nefesi ile ciğerlerimin dolduğu ilk gün. Eskiden kendimi bulutlar üzerinde hissettiğim bu günün, şimdi hiçbir şey ifade etmemesi yolun sonuna geldiğimden sanırım. Nitekim 20. yaşım adım attığım son yaş olacak.

Şu zamana kadar her yeni yaşımı beraber kutladığım, her sevincime ortak benimsediğim, her üzüntümden destek gördüğüm tek kişi toprağın altındayken varsın kutlanmasın yeni yaşım. Çünkü benim yeni yaşlardan dileyeceğim hiçbir şeyim kalmadı.

Aslında size bahsetmek istediğim bu değildi. Bugün birkaç sahte "iyi ki doğdun" dileğini, tıpkı onlar gibi sahte ve zoraki bir gülümseme ile kabul ettikten sonra tek gerçeğimin yanına gittim. Ozan'ın yanındaydım.

Henüz nefes alıyorken bulunduğu yeri saran güzelliği, soğuk toprağı da etkilemiş olacak ki 2 hafta önce ektiğim menekşeler canlanmış, tıpkı onun gibi ışıldıyorlardı. Saatlerce durdum ve konuştum. Hala kulaklarımda çınlayan sıcacık sesi, şubat soğuğunda beni ısıtan tek şeydi.

Geçen sene doğum günümü arkadaşlar arasında yaptığımız minik kutlama ile geçirmiştik. O kutlama sonrasında Ozan bizde kalmıştı. Yatağımda uzanıyorken etrafımı saran güven dolu kollarının yerine, bu sene soğuk toprağı vardı.

"Nice beraber yaşlarımız olacak Yağız'ım" demişti. O yaşımızın birlikte geçirdiğimiz son yaş olacağından habersiz devam etmişti "Sen ve ben daha bir çok yaş atlayacağız beraber."

Nice beraber yaşlarımız olamadı, olduramadık. Dün bahsettiğim o soğuk savaş, birlikte atlatacağımız yaşlara izin vermedi. İşte şimdi ilk ve son kez o savaşı benden duyacaksınız.

Dün anlattığım o berbat olaydan sonra, zaten diken üstünde yaşadığımız sevdaya daha dikkat eder olmuştuk. Ozan artık bizde kalamıyordu, ben Ozan'lara gidemiyordum. Öyle bir kapana sıkışmıştık ki, her geçen gün nefes alanımız daralıyor gibiydi. Ben Ozan için endişeleniyordum, Ozan benim için endişeleniyordu.

Dışarıda bile çok uzaktan iki arkadaş gibi ilerleyip dikkat çekmemeye çalışıyorduk. Ozan'ın babası her an bizi izliyor gibiydi. Ona rağmen okulda bulduğumuz her fırsatı beraber takılarak değerlendiriyorduk.

Ozan'ın annesi Günay abla da bu halimize üzülüp bize destek olmaya çalışıyordu. Zaten Ozan bu güzel kişiliğini annesinden almıştı belli. Nitekim kocasının bu yaptıklarına o da tepki göstermişti fakat elden bir şey gelmiyordu. O adamın pis inadı gün geçtikçe artıyordu. Öyle ki; Ozan ile benim yan yana bulunmamızı, konuşmamızı hatta arkadaş olmamızı dahi istemiyordu.

Düşünsenize sevdiğiniz insan gözünüzün önünde ama size yasak. Bırakın tensel teması, gözünüz gözüne değdiğinde bile zarar gelecek korkusu ile yanıp tutuşuyorsunuz. Bir yanınız ona deli gibi muhtaç iken bir yanınız ondan alabildiğince uzak durmaya çalışıyor. Zordu, çok zordu.

Ozan'ın ailesinde başlayan çatırdamalar çok geçmeden benim aileme de sıçramıştı. Tabii bunun altında da Ozan'ın babası vardı. Kısacası çember daralıyor, biz dört bir yandan kuşatılıyorduk.

Babam uzun yol şoförüydü. Bazen günlerce eve gelemediği oluyordu. Zaten aramızdaki soğuk baba-oğul ilişkisinin sebeplerinden biri de buydu. Kendimi bildim bileli babam yollardaydı. Ona en ihtiyacım olduğu zamanlarda, o çalışıyordu. Çalışmalıydı tabii sonuçta bir ev geçindirmesi gerekiyordu. Fakat o işinin bittiği veya izin yaptığı günlerde de 'yorgunum' bahanesine sığınıp beni görmezden gelirdi. Yani bir nevi babasız büyümüştüm. Bedenen bir babam vardı evet ama asla varlığını hissettirmemiş, sokaktan geçen yabancılardan farksızdı. Hal böyle olunca normal bir baba-oğul ilişkimiz olmamıştı hiç.

Son Mektup (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin