one shot

1.1K 251 469
                                    

Atsushi

Üniversite kampüsünün birkaç sokak gerisindeki küçük bara girerken, mantıklı düşünebildiğim söylenemezdi. Rezil profesörün, ders boyunca süren, aşağılama fetişinin bıraktığı hasarı aşmaya çalışıyordum sadece.

Üniversiteye başlayana dek, yetimhanede kalmıştım ve o boktan yerde sosyal becerilerimi geliştirmem pek de mümkün olmamıştı. Eh, hayatınız boyunca aşağılanınca da toplum önünde fikirlerinizi savunmak gerçek bir işkenceye dönüşüyordu.

Yurttaki oda arkadaşıma, Tanizaki'ye, durumu özetleyen bir mesaj atıp bar taburelerinden birine oturdum. Ortam, hiç de düşündüğüm gibi değildi. Evet, koyu renkler hakimdi ama ferah ve temizdi. Arkada çalan caz parçası, sakinleştiriciydi de.

Bir öksürük sesiyle irkilene kadar, duvarlardaki tabloları incelemekle meşguldüm. Koyu gri gözlü, keskin bakışlı bir çocuktu barmen. Çenesine inen ve uçlarında beyazlaşan yan kahkülleri dışında tamamen siyahtı saçı. Siyah bir sweatshirt ve yine siyah bir pantolon vardı üstünde.

Tanrım, kimsin sen böyle?

Sertçe yutkunup kızaran yanaklarımı avuçladım. Gereğinden fazla incelemiştim muhtemelen çünkü barmenin bakışları sertleşmişti. "K-kusura bakmayın lütfen. Bira alabilir miyim?"

"Ryu!" diye bağırdı kızıl saçlı, kısa boylu bir adam ve barmene dirsek attı. "Müşterilerimizi korkutmayı kes." Parlak mavi gözlerini bana çevirdi. "Akutagawa'nın kusuruna bakma. Orospu çocuğu hocalarından birine sinirlenmiş de."

Akutagawa, bira şişesini tezgaha vurarak koydu önüme ve kızıl saçlı adama pis bir bakış attı. "O piç, insanı seri katil eder. Neyse ki, hümanistim."

Aynen, baya hümanistsin...

Buz gibi biradan çekingen bir yudum aldım. "Şey, Yokohama Ulusal Üniversitesi'ne mi gidiyorsun yoksa?" Gri gözler yeniden bana dönünce birkaç defa yutkundum. "Okuldaki hocalar gerçekten de korkunç."

Kızıl saçlı adam, Akutagawa'nın önlüğünü sökercesine çıkardı ve ondan bolca küfür kazandı. "Neden biraz sosyalleşmiyorsun, Ryu? Yarım saate Tachihara da gelecek zaten."

Ne?

Akutagawa, bir anlığına mekânı havaya uçurmak ister gibi görünse de omuz silkip bar tarafından çıktı. "Arka taraf daha sakin."

Bana hitaben konuştuğunu anlamam birkaç saniyemi almış, sonrasında da bira ve çantamı kaptığım gibi peşine düşmüştüm. Akutagawa, tepkimi küçümser bakışlarla izlemiş ve sabır dilenircesine başını hafifçe iki yana sallamıştı.

"Seni okulda görmüştüm," dedi öylece ve dirseklerini masaya yasladı. "Alt dönemimsin."

Onun gibi görkemli birinin zihninde yer edindiğime inanmıyordum.

Ensemi kaşıyıp utancımı birayla birlikte yutmayı denedim. "Atsushi ben. Nakajima Atsushi." Elimi uzattım. "Seni daha önce hiç görmemiştim."

Parmaklarını benimkilere geçirip hızlıca tokalaştı. Buz gibiydi eli. "Akutagawa Ryunosuke." Elini ağzına bastırıp hafifçe öksürdü. "Çevremi iyice incelemek gibi bir alışkanlığım var."

Asimetrik perçemlerimi yüzüme döküp bakışlarımı kaçırdım. "Oda arkadaşım dışında tanıştığım ilk kişisin." Biramdan bir yudum daha aldım. "Hiçbir şey içmeyecek misin, Akutagawa-kun?"

Bira şişesini tiksintiyle süzdü. "Alkolden nefret ederim. Aslında, zihnimi uyuşturan hiçbir saçmalığa katlanamam." Boynunu kütletti. "Sadece aciz insanlar acıyla yüzleşmek yerine ondan kaçmayı seçer."

Yetimhane müdürünün haykırdığı laflara amma da benziyordu bu sözcükler...

Gülümsemeyi denedim. "Güçlü birisin sanırım."

Homurdandı. "Pek sayılmaz ama üstünde çalışıyorum. Senin aksine." İrkilmiştim. "Senin hakkında yanılmışım sanırım."

Ellerimi yumruk haline getirip çenemi dikleştirdim. "İlk defa konuşuyoruz, farkında mısın?"

Küstahça büktü dudaklarını. "Dediğim gibi, seni incelemiştim. Seninle burada karşılamak, cidden berbat. Okuldaki diğer zavallılardan farklı olduğunu sanmıştım."

Okuldaki en zavallı ezik benim!

Yumruğumu masaya geçirince birkaç baş bize çevrilse de umursayamayacak kadar sinirliydim. "Beni tanımıyorsun."

Öne eğilip perçemlerimden birini parmağına dolayarak gafil avladı beni. "Yetimsin, değil mi?"

Dehşet ve şokla kaskatı kesilmiş, kendime gelince de çantamı sırtıma geçirdiğim gibi mekandan kaçmıştım. Birkaç hafta önce ardımda bıraktığıma inandığım cehennemin çağrışımlarından asla kurtulamayacak mıydım cidden?

Kolumdan yakalanıp bir ara sokağa çekilince bağırmaya yeltenmiştim ki, demir sertliğindeki gri gözlerle karşılaştım. Parmaklarını derime geçirmiş, önümde dikilerek kaçış yolumu tamamen tıkamıştı.

Birkaç defa öksürüp elini üstüne sildi. "Ürkek bir kedi gibisin." Saçımı geriye yatırdı. "Sana fazla yüklendim, ha?"

Yoğun bakışları ve sert teması yüzünden soluklarım düzensizleşmiş, dengem iyiden iyiye bozulmuştu. Zemine çakılmaktan korkunca omzunu kavramak zorunda kalmış, teninden yükselen odunsu kokuyu alınca da kıpkırmızı kesilmiştim.

Kolumu bırakıp belimi kavradı ve ince alt dudağını yaladı. "Hoşlandığım kişilerin kendisine zarar vermesine katlanamıyorum. Hepsi bu."

Ha?

Gözlerimi kırpıştırıp duyduklarımı sindirmeye çalıştım. "N-ne?"

Göğüs kafesimi sızlatan cinsten bir gülüş belirdi zarif dudaklarında. "Ben de yetimim ve yetimhane denen cehennemi tatmış olan birini tek bir bakışla saptayabilirim." Yüzüme eğildi. "İlgimi çekiyorsun, Atsushi. Sana bir fincan kahve ısmarlayabilir miyim?"

Daha önce hiç kimsenin ilgisini çekmemiştim. En azından, iyi yönde. Üstelik, kaybedecek neyim vardı ki?

Küçük, sakin bir kafeye geçip yine küçük bir masada karşılıklı oturmuştuk. Sonrasında da gelen kahveye ikimiz de bolca şeker atmış, istemsizce gülüşmüştük. Şeker, yetimhanedeki en değerli maddeydi ve asla yeterince tüketemezdiniz.

Akutagawa, geçmişte yaşadığı sağlık sorunları yüzünden üniversiteye bir sene geç başlamıştı ve benden iki yaş büyüktü. Gin adındaki kız kardeşi ve ona yardımcı olan Chuuya, bardaki kızıl saçlı adam, dışında tamamen yalnızdı. Benim gibi psikoloji okuyordu ve hocalardan çokça tiksiniyordu.

Kaldığım yurda doğru ağır adımlarla yürürken, bu anların gerçekliğini sorgulamadan edemiyor ve Akutagawa'ya ürkek bakışlar yöneltmeden duramıyordum. Onun gibi birinin benden hoşlanması, inanılır gibi değildi.

Yurdun bulunduğu sokağa girince ensemi kaşıdım. "Bıraktığın için teşekürler."

Uzanıp dudaklarıma kısa ama kalbimin teklemesine yetecek kadar da sıcacık bir öpücük kondurdu ve ellerini ceplerine attı. "Yarın okulda görüşürüz."

Yatağıma uzanırken hâlâ daha tüm bu yaşananların gerçeklerini sorgulamayı sürdürsem de dudaklarımdaki nazik baskının bıraktığı his, hayal dünyamın sınırlarını aşacak cinstendi.

bu ship'e tapıyorum
yani, baya baya tapıyorum
batırma korkusuyla yazmaya çekiniyordum falan ama manga güncele gelmeyi başarınca ettim bi çılgınlık-














































i think i like you || bsdHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin