Episode 26 (Karışan kafa)

10 4 1
                                    

Gördüğüm şeyler bile karman çormandı. Herhangi bir kronolojik sırası bile yoktu. Farklı farklı zaman diliminden görüntülerdi. Farkındaydım, onlar bana bir şey anlatmaya çalışıyordu ama ne?

Gördüğüm rüyalardaki kişiler de tanıdığım insanlardı. Hayal ürünüm diyebilirdim belki ama bu kadar çok şeyi hayal edemeyeceğimi düşünüyordum çünkü o kadar çok şey vardı ki aklımda bile tutmam zordu. Mimisiria gerçekten var mıydı?

Aklıma kendi evimde bulunan günlük, kitap ve pusula geldi. Onlarda da bir şey vardı belli ki. Çünkü normal şeyler gibi gelmemeye başlamıştı artık bana bu olanlar. Kimse uyanmamışken gidip almalıydım yoksa uyandıklarında asla göndermeleri mümkün değildi. Rely'den istesem o da "O saçma kitap için eve gideceğimi düşünmüyorsun değil mi?" derdi.

En iyisi hemen gitmeliydim zaten güneş doğmak üzereydi. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Tam kapıya döndüğümde ise kendimi odamda bulmuştum. Bu nasıl olmuştu, rüya mı görüyordum yoksa hala? Aklıma gelen kitaplar ile etrafıma bakındım. Onlar da birden elimde belirdi.

Aklımı oynatmama ramak kalmıştı. Bu olanların hiçbir mantıklı açıklaması yoktu. Birden kulağıma Garen'ın sesi geldi ve arkamı döndüğümde bu sefer de Garen'ın odasındaydım. Bu olanlar benim için artık çok fazlaydı. Yine gözlerim kararırken gördüğüm son şey endişeli bir Garen ve yere düşen kitaplardı.

"Pikos söylesene Quodentia'dan buraya gelmeseydin bir başkası ile evlenir miydin?" bir kadın olarak her yerde ve her biçimde aynıydık işte, peri de olsan bu değişmiyordu.

"Kraliçem bu nerden çıktı şimdi? Ben sizi ilk gördüğüm andan beri aşığım, bir başkasını asla düşünmedim. Bırakın düşünmeyi bana bu hissin ne olduğunu sizden başkası öğretemezdi." bu adam gerçekten bana aşıktı. Yüzüm yanıyordu şu an, beni utandırmayı da iyi biliyordu üstelik.

"Bakıyorum Kraliçem yüzünüzde çiçekler açtı, hoşunuza gitti galiba." İşte şimdi kızarmaya başlamıştım.

"Sonia güneşin yönünü değiştirdi galiba, yoksa kızarmam ben." külliyen yalandı.

"Evet, Sonia güneşi Eva'ya doğru çevirdiği için sen kızarmış olmalısın." şu an resmen benimle dalga geçiyordu. Ama bu haksızlıktı.

"Bak Aleron ve Loren ne güzel konuşuyorlar." konuyu dağıtmam için yardımcı olan ikiliye içimden teşekkür ettim.

"Ne ara bu kadar yakın oldular anlamış değilim. Aleron'u Quodentia'ya mı göndersem, baksana kardeşim ve Aleron yakında yapışık gezerse şaşırmam." ah, o Loren'i kıskanmış mıydı? Kim bilir beni nasıl kıskanırdı diye geçiriyordum içimden. Kraliçe olarak düşündüğüm şeye bak!

Birden yüzümde hissettiğim sıcaklık ile gözlerimi açtım. Beni öpücükler ile uyandıran bir sevgiliye sahiptim, bunu başka bir yerde hayal bile edemezdim.

"Rawbi, bebeğim günaydın. Bugün hizmetkarınız Garen emrinize amadedir." kocaman gülümsemesini  bahşetmişti bana, ona minnettardım. Her şeyi ile her sebepten yanımda olmayı başaran o masalımsı adamdı benim için.

"Düşündüm de aşkım, bundan sonra hiç kendi evine gitmesen mi? Sonuç olarak burada olduğun için çok mutluyum." fazla mı sevimliydi o şimdi, aman tanrım!

Yüzümden uzaklaştıktan sonra bir anda karşımda kazağını çıkarınca şok olmuştum. Hemen ellerimle gözlerimi kapattım ama hile yapabilirdim sanırım, değil mi yapabilirdim.

Fairytale Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin