Alara'yla şehir merkezinde bir saat içinde buluşacaktık. Eve gidip duş almak için yeterli vaktim vardı.
Tuzlu derim güneş altında yanmaya başlayınca, havluyu sırtıma atmak için çantamı açtım. Havluyu alırken telefonumun titrediğini farkettim. Ama daha elime alıp açamadan sustu. Tamda tahmin ettiğim... gibi şarjım bitmişti. Telefonu sırt çantama geri koyduktan sonra tempolu adımlarla arabaya yöneldim.
Eve girer girmezduşa girdim. Duştan çıktıktan sonraysa telefonumu şarja takmayı unuttuğumu farkettim. Kısa süreli şoktan sonra odama girip en sevdiğim tişörtümü aradım.
Harika!!
Her yeri kırışıktı. Tam ütüleyecektim ki tişörtü elime alıp kokladım. Koklar koklamazda kirli sepetine atmam bir oldu. Dolaptan elime gelen ilk şeyi üzerime geçirip kendimi dışarı attım.
Şehir merkezi, yürüyerek 10 dakika uzaklıktaydı. Islak saçlarım daha şehir merkezine varamadan kurumuştu. Adımlarımı hızlandırıp Alara' ya anlatacaklarımı planlarken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Alara, ileride, elinde dondurnasıyla arkasını dönüktü.
Sinsice yaklaşıp "bir yere oturalım mı?" diye kulağına fısıldadım.
Korkmuş olacaktı ki bir anda arkasını dönüp gözlerini sonuna kadar açtı. Ağzını tıka basa dolduran dondurmayı olabildiğince çabuk yutarak "ödümü kopardın, gerizekalı!" dedi.
Sırıtarak "sana anlatacaklarım var." dedim.
"Tamam, nereye oturalım ?"
Sorusunu sorarken yürümeye başlamıştı. Peşine takılıp "Mc Donald's'a gidelim mi? Acıktım da." dedim.
Kafasını sallayarak onay verdi. Siparişimi verdikten sonra bir yere oturduk ve hazırlanmasını bekledik. Gözlerini bana dikmiş konuşmaya başlamamı bekliyordu. Bende gözlerimi onunkine dikerek hareketsiz kaldım. En sonunda gülümseyip gözlerini devirdi.
"Başlayacak mısın?"
Derin bir nefes alarak "kanka" dedim.
"Bu sabah biriyle tanıştım."
Gözlerini kısarak "biri??" dedi.
"Adı Austin." dedim yutkunmaya çalışarak.
Yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirip "nasıl biriydi??"
Gözlerimin önünde Austin' i canlandırınca nefes alamadığımı hissettim. Eliyle omzumu dürterek "nefes al gerizekalı!" dedi.
Gülümseyerek fısıldadım "deniz mavisi gözle..." kasiyer kız yemeğimin hazır oldığunu söyleyince lafım yarıda kesildi. Yemeği alıp karşısına yerleştim. Alara bana bakarak pis pis sırıtıyordu.
"Şöyle bakmayı kesermisin. Ne oldu? Yüzümde bir şey mi var?" Elimle yüzümü kontrol ederken bana doğru eğildi.
"Mutluluğun beni de mutlu ediyor. Ama..." bir anda suratı asıldı.
"Ama ne?"
"Ama başına dert alacakmışsın gibime geliyor."
Hayallerimi yıkmakta birebirdi. Ama haklıydı da!
İştahım kesilmişti. Elimdeki french friesları tepsiye geri bırakıp ellerimi kucağımda kenetledim. Dalıp gitmiştim... Üzüntümün de yüzümden okunduğu belliydi.
Elini omzuma koyarak. "Senin iyiliğin için söylüyorum." dedi
Suratına umutsuzca baktım. "Biliyorum."
Sandalyesini yanıma çekip ellerimi kavradı. "Hemen yüz verme. Onun sana gelmesini sağla." diyip göz kırptı. Biraz yüzümün güldüğünü görünce kollarını boynuma doladı.
"İyi ki varsın Alara." dedikten sonra bende ona sarıldım.
"Hadi bitir yemeğini de hava almaya çıkalım."
Kafamı onaylarcasına sallayıp french frieslarımı yemeğe devam ettim. Ama iştahım kesilmişti bir kere... Ice Tea' den bir yudum alıp ayağa kalktım. "Hadi gidelim."
Ormana gitmeye karar verdik. Belediye halk için ormanda güvenli bölge alanı oluşturmuştu. Bu bölgede villalarda vardı. Aşırı lüks villalar... Ormandaki yürüyüş patikasından ne zaman yürüsek bu villalar her insan gibi bizim de hayallerimizi süslerdi. Villalar patikanın sağında ormanın biraz daha derininde yer alıyordu. Ağaçlardan dolayı da görünmüyordu. Özel mülke girmek yasaktı ayrıca.
Alara bana çok yakındı ve en derin sırlarımızı paylaşıyorduk. Bu patika onunla özel konuşmak için en uygun yerdi. Austin hakkında konuşurken alara bir anda durdu "uçuruma gitmek istiyorum." dedi
Olduğum yerde kalakaldım "Emin misin?"
"Hiç olmadığım kadar."
Düz beton zemin de ilerlerken yerler bir anda engebeli yol haline geldi. Önümüz de devasa bir camdan duvar vardı. Camın ardındaysa engin deniz, kayaları dalgalarıyla dövüyordu. Uçurumdaydık...
Ufukta silikleşen denize bakarken Alara' nın kesik kesik nefes alıp verdiğini duydum. Ellerini kalın camdan duvara yaslamıştı. Yanına gidip yüzünü avuçlarımın içine aldım. Gözleri dolmuştu.
"Buraya gelmemeliydik." dedikten sonra elimi omzuna koydum. "Hadi gidelim.". Kafasını sallayıp onay verdi. Yavaş adımlarla şehir merkezine ilerledik.
Belediyenin o camdan duvarı oraya kurdurmasının sebebi. İntiharları önlemekti. Eğer o cam Alara' nın annesi yaşarken kurulsaydı. Belki de Alara camdan uzağa bakarak göz yaşı dökmezdi... Alara' yı bıraktıktan sonra kendi evime doğru yol aldım.
Bir apartman dairesinde ailemle yaşıyordum. Ancak ailem şehir dışına çıktılar ve yaz boyu buralarda olmayacaklar.
Bu yaz rahata alıştım. Eve girip çıktığım saatler belli bile değil. Babamın arabasıda bana kaldı (ki daha ehliyetim bile yok). Lise 3' ü bitirdim ve önümde hayatımı yönlendirecek bir sınav var. Hazır mıyım? Tabii ki... hayır. Yazın bitmesine ise bir aydan az kaldı...
Anahtarı çevirdikten sonra demir kapı aralandı. Şarja takılı tekefonumun ekranı yanıyordu. Odama girip telefonu şarjdan çıkardım. Şarjı dolmuştu ve bir adet de mesajım vardı...
Sanırım sende benim olan bir şey var...
Evet arkadaşlar yorumlarınız benim için önemli. Vote atmayı unutmayın ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Değişim (Gay)
Teen FictionKumsalın yumuşak kumlarında başladı... Ya o hayatını değiştirecekti, ya da hayatı onu...