Austin arabayı garaja bırakıp elinde poşetlerle yanıma geldi. Villaya doğru yan yana ilerliyorduk. Ayağımızın altında bastıkça gürültü çıkaran çakıl taşlarına kış cıvıltıları eşlik ediyordu. Bahçeye düzensiz şekilde yerleştirilmiş gaz lambaları bahçeye farklı bir hava katıyordu. Austin nasıl anladıysa "onlar elektrikle yanıyor." dedi. Hayal kırıklığına uğramıştım...
Neyse, farketmez onlar benim için hâlâ mütevazi gaz lambaları...
Girişe gelince Austin kapıyı açmak için poşetleri yere bıraktı. Anahtar yuvada iki kez döndükten sonra kapı aralandı. İçeriden gelen hafif bir esinti yüzüme vurmaya başlamıştı. Tuz kokuyordu. Tuzlu su...
"Sanırım balkonun kapısı açık kalmış." dedi Austin. Önden girerek, tahminimce balkon kapısını örtmeye gitti. Poşetleri alarak arkasından girip evi incelemeye başladım.
Yerler tamamiyle ahşaptı. Hemen karşımda üst kata çıkan sarmal merdivenler vardı. Sağ tarafımdaysa yerdeki ahşapla uyumlu bir açık mutfak... Mutfak lavabosunun arkasındaki ufak pencere, villanın girişine bakıyordu. Hemen mutfakla sarmal merdiven arasındaki köşede, üzerinde wc yazan bir kapı vardı.
Merdivenlere yöneldiğimde, arkamda yankılan ayak sesleriyle, arkamı döndüm. Austin usulca yaklaşıp belimi kavradı. Dudağıma kondurduğu ufak bir öpücükten sonra "odanı göstermemi ister misin?" dedi. Kafamı sallayınca poşetlerin yarısından fazlasını elimden alıp önden önden ilerlemeye başladı. Sarmal merdivenleri tırmandıktan sonra sola saptık. Dümdüz ilerleyip tam karşımızdaki kapıdan içeri daldı. "Evet, sen yavaştan yerleş ben hemen yan taraftayım." diyerek solunu gösterdi. Austin konuşurken kızarmıştı. Odadan çıkınca istemsizce gülümsediğimi farkettim.
Kapının hemen karşısında çift kişilik yatak vardı. Poşetleri yatağın yanına bıraktım.
İşte yerleştim.
Austin' in solunda bulunan yer, kapıdan çıkınca benim sağımda kalıyordu.
Kapılar neredeyse dip dibeydi. Tek fark sağımdaki kapı daha kalın duruyordu.
Kolu çevirince kapı, görüntüsüne rağmen kolayca açıldı. İçerisi loş ve havasızdı. Gözlerim düşük ışığa alışmaya çalışırken korktuğumu hissettim. "Austin?!" Sesim duvarda kayboluyordu. Yavaş yavaş ilerlerken arkamdan bir çift kol belime dolandı. Çığlık atınca "sakin ol. Benim." dedi Austin. Elinde birşey vardı. Üzerinde ufak ufak düğmeler... Sanırım kumandaydı. Bir tuşa bastı ve bem beyaz bir ışık tüm odaya yayıldı. Projeksiyonla beyaz perdeye görüntü yansıyordu. Koca bir duvarı kaplayan beyaz perdenin önüne minik bir üçlü koltuk yerleştirilmişti.
Austin bana kollarını gevşetip "uyumadan önce birşeyler izleriz dedim." dedi.
Derin bir nefes vermiştim doğrusu...
Yüzümü yüzüne dönüp "olur." dedim. Dudağımdan sertçe öpüp kucağına kaldırdı ve üçlü koltuğa yöneldi.
***
Film boyunca kafamı göğsünden kaldırmamıştım. Her nefes aldığında yükselip alçalan göğsü huzur veriyordu. Ekran kararınca "nasıldı?" diye sordu. Hafif uykulu halimle "sanırım sana aşık oluyorum." dedim. Beklediği cevap bu değildi elbet ama hoşnut gibiydi. Kollarıyla sıkıca sarıp kendine çekti. Alnıma bir öpücük kondurup "uyusan iyi olacak." dedi. Odaya kucağında taşıyıp yatağa yatırdı. Yazın ortasındaydık. Altımdaki kapriyi ve tişörtü çıkartıp boxerla yatağa girdim. Austinse dolabı açıp yastık ve ince bir örtü aldı. "Napıyorsun?" dedim.
"Salonda yatıcam."
"Rica etsem benimle kalır mısın?" dedim masumca.
Soruma tek kaşını kaldırarak tepki verdi.
"Lütfen?"
Bu seferde ben kızarmıştım. Hafifce gülümseyip kafasını salladı. Aldıklarını dolaba geri koyup boxerıyla yatağa girdi. Austin' in yanına kıvrılınca kollarını dolayıp iyice yaklaştı. Karın kaslarını belimde hissediyordum.
Tabii arkamda hissettiklerim karın kaslarıyla bitmiyordu...
Gözlerimi yumduğumda en son hatırladığım şey "seni seviyorum." demesiydi.
***
Yüksek bir ses uyanmama neden oldu. Austin tek bacağını üzerime atmış ölü gibi yatıyordu. Ses tekrar yükseldi. Komidinin üzerindeki dijital saate baktığımda saatin öğleye geldiğini farkettim.
Austin' i yavaşça dürtüp "sanırım kapı çalıyor." dedim.
"Bırak çalar çalar susar." diye homurdandıktan sonra bacağını üzerimden çekti ve arkasını dönüp uyumaya devam etti. İnatla çalan kapı korkutmaya başlamıştı.
Kapıya gidip "merhaba ben Austin' in yeni erkek arkadaşı. Ne istemiştiniz?" diyemeyeceğime göre...
Austin' i sırt üstü çevirip üzerine çıktım. Sabah sabah sertleşmiş penisine oturunca açtı gözlerini tabii.
"Uykucu! Kapı çalıyor!"
Gözlerini ovuşturup öpmek için yataktan doğruldu. Üzerinden kalkınca boxerini düzeltip altına birşeyler geçirdi ve odadan çıktı. Sonunda ses kesilmişti. Aşşağıdan gülüşme sesleri geliyordu. Tam altıma birşeyler giyecekken Austin bir anda odaya daldı.
Reflex olarak ellerimle boxerimi kapatmaya çalışırken "sen miydin?!" dedim.
"Seni biriyle tanıştırmak istiyorum."
***
Kapıda, kafası hafif kel - kalan saçları ağarmış - yüzü yılların verdiği ağırlıkla çökmüş bir adam vardı. Austin adama doğru ilerlerken elimi sıkı sıkı tutuyordu. Yaşlı adamın yanına varınca Austin eliyle takdim edip.
"Tanıştırayım, can yoldaşım Albert." dedi.
Sonra Albert' e dönüp "Albert! Erkek arkadaşım Aras." dedi ve elimi tekrardan tuttu.
Albert hafifçe kafasını eğip "memnun oldum efendim." dedi. "Sizin mutluluğunuzu görmek çok güzel... Şimdi izninizle yerleşmek istiyorum." Fazla kibardı ve hafif aksanı vardı.
Austin kafasıyla onaylayıp kapıyı arkasından kapattığında. Albert evin dışında yer alan, tahminimce hizmetlilerin kaldığı, mini villaya gitmişti.
***
Austin' e meraklı gözlerle bakıyordum. Bunu farkedince belimden kavrayıp kendine yapıştırdı. Yüz yüzeydik.
"Aç mısın?"
"Seni bile yerim!"
Verdiğim cevaba sırıtıp " iyi o halde Albert birazdan gelip birşeyler hazırlar." dedi ve dudaklarıma yapıştı.
Veeee bölüm sonuuu. Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum. Okuyucularıma teşekkürler voteyi unutmayınıss... ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Değişim (Gay)
Teen FictionKumsalın yumuşak kumlarında başladı... Ya o hayatını değiştirecekti, ya da hayatı onu...