Gece nasıl uyduğumu hatırlamıyorum. Hayatımdaki ilk öpücüğü almıştım. Yıllardır bunun hayaliyle bitiyordum ve sonunda gerçekleşmişti. Rüyalarımı dudaklarının sıcaklığı, nefesi, kokusu esir almıştı. Elim istemsizce alt dudağıma gidiyor, emdiği yerde parmaklarım gezindikçe o tatlı "hoşçakal" diyişi gözümde canlanıyordu.
Yatakta boylu boyunca uzanmış anı yaşarken telefonumun ekranı gelen bildirimle birlikte parladı. Doğrulup komidinin üzerindeki telefona uzandım. Mesaj gelmişti.
Austin: Günaydın.
Mesajı okuyunca heyecanlanmıştım. Telefonla iki belki üç dakika bakıştıktan sonra "sanada" yazmak en mantıklısı gibi geldi. Daha saniyeler geçmeden "kahvaltı yaptın mı?" diye ikinci mesajını attı.
Ben: Hayır. Daha yeni kalktım. :D
Austin: İyi o halde hazırlan kahvaltı yapmaya çıkıyoruz.
Ben: Ya... cidden gerek yok. Kendime şimdi hazırlarım yiyecek bir şeyler.
Austin: İtiraz istemiyorum. Yarım saate kapındayım. ;)
Ben: Peki. :D
Elime ilk gelen tişört ve kapriyi üzerime geçirdim. Deodorantımı da sıktım mı tamamdır. Balkondan aşağı baktığımda dünkü Posrche kapının önündeydi. Heyecandan merdivenleri ikişer ikişer inerek bahçeye fırladım. Kapıdan çıkar çıkmaz Austin arabadan inip yanıma geldi. Etrafa dikkatle göz attıktan sonra dudağımdan öptü.
"Bence bunu ulu orta yapmamalıyız." dedim geri çekilerek.
"Merak etme temkinliyim." diyerek bir öpücük daha kondurdu. Artık kalbim heyecandan hızlı hızlı atmıyordu, durmuştu. Olduğum yerde öylece durup kendi kendime güldükten sonra Austin' in peşi sıra arabaya bindim.
Emniyet kemerini taktıktan sonra "kahvaltı yapmaya nereye gidiyoruz?" diye sordum.
"Aklında bir yer var mı?"
"Lotus nasıl?"
"Nope... Orasının domatesi güzel değil."
"Domates yemediğim için bilmiyorum"
Yüzüne çarpık bir gülümseme yerleştirdikten sonra "ben seçeceğim desene" dedi.
*****
Yol boyu sessizlik hakimdi. Merakıma yenik düşerek "nereye gidiyoruz?" dedim. Gözlerini yoldan ayırmayarak "geldik sayılır." dedi ve direksiyonu kıvırıp yokuş yukarı sürmeye başladı.
Tepeye vardığımızda ani bir frenle durdu. Kafamı sola çevirince ağzım açık kaldı. Gelmeye cesaret edemediğim bir yerdi burası.
Gold Garden
"Ee... ne diyorsun?" Gözlerinin içi gülümsüyordu.
"Abartıya kaçmasın?"
"Bazı şeylere alışman gerek." dedi gülerek.
Arabadan inmeden önce "biri sorarsa en yakım arkadaşımsın." dedi ve göz kırptı. Kafamı onaylarcasına salladıktan sonra arabayı park edip girişe yöneldik.
Teras katına çıkıp ormanı gören bir köşeye yerleştik. Daha yarım saat geçmeden masamız - kahvaltıya dair ne varsa - dolup taşıyordu. Ben daha ne yiyeceğime karar verememişken Austin neredeyse önündekileri silip süpürmüştü. İstemsizce iştahına gülünce kafasını kaldırıp bana baktı.
"Yemeyi planlıyor musun?"
"Seni izlemek beni daha mutlu ediyor."
"Bu yüzden mi yemiyorsun?"
"Açıkçası ne yiyeceğime karar veremedim."
Gülerken az daha boğuluyordu. Bir iki öksürükten sonra yaslanıp gözlerimin içine içine bakmaya başladı.
"Bende ne buluyorsun?" diyiverdim. Sanki bunu sormamı bekliyormuşcasına konuşmaya başladı.
"Naziksin, komiksin, tatlısın, insanlara değer veriyorsun ve sevilmeyi hakkediyorsun. Daha saymama gerek var mı ki?" Bir an bende ne buluyorsun demesinden korktum ama o portakal suyunu yudumlarken benim devam etmemi bekliyordu sanki.
"Pekii... Evimi nasıl buldun? Dur tahmin ediyim, takip ettin"
"Zeki olduğunu söylemişmiydim." dedi sırıtarak. Gülüştükten sonra kısa bir sessizlik oldu.
"Seni biriyle tanıştırmak istiyorum."
"Biri derken?" Gözlerini kısmıştı.
"En yakın arkadaşım. Gay olduğumu bilen nadir insanlardan biri. Seni..." sözümü kesti.
"Ailen bilmiyordu diymi eşcinsel olduğunu? Beni?!"
"Hayır, ne bizi ne de benim minik sırrımı biliyorlar." Kaşlarımı çattım "konumuz bu değildi!"
"Afedersin..." ellerini havaya kaldırarak teslim olurmuş gibi yaptı.
"Seninle tanışmak istediğine eminim."
"Pekâla. Hadi birşeyler ye de çıkalım."
*****
Arabayı kenara çekip Alarayı beklemeye başladık. Gold Garden' dan çıkmadan önce şehir merkezine gelmesini söylemiştim. Birazdan buradan geçerdi.
Austin radyoda çalan müziğe eşlik ederken ben Alara' yı görme umuduyla etrafı kolaçan ediyordum. Yanımızda şimdiye dek sürüsüyle insan geçmişti bile...
Tam arayıp nerde kaldığını soracaktım ki dikiz aynasından o kıvırcık, kabarık saçlarını gördüm. Austin' i dürterek sesi kısmasını söyledim. Alara tam arabanın yanından geçerken kornaya bastım. Korkusundan eli ayağına dolandı. Tüm bedeninin irkildiğini net bir şekilde görmüştüm. Civardaki birkaç kişi de Alara' ya eşlik etmişti. Austin kahkaha atmaktan nefes alamazken Alara camı indirmemiz için tıklatıyordu. Siyah camdan içerisini tabii ki göremiyordu. Tahminimce küfür edecekti.
Cam yavaş yavaş inerkem tam ağzını açmıştı ki beni görünce öylece kalakaldı. Elimle gelmesini işaret ederek "hadi bin." dedim.
*****
Arka koltuğa kurulmuş Austin' i inceliyordu. Daha fazla meraklandırmaya da niyetim yoktu zaten. Ellerimi Austin' i takdim edercesine kaldırıp "Alara, tanıştırayım... Austin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Değişim (Gay)
Novela JuvenilKumsalın yumuşak kumlarında başladı... Ya o hayatını değiştirecekti, ya da hayatı onu...