Yarın; karanlığın içinde adımlar attığımız, bir adım sonrasını göremediğimiz bir belirsizlik. Bu belirsizlik içinde düşeceğim aşk kapanı ise hiç düşünmeyeceğim bir olasılıktı. Ölecek miyim diye attığım her adım yeni kapılar çıkarıyordu karşıma, bilm...
Akel Deneri şu anki zamanda hayatından şevk duymayan ve hevesi kursağında bırakılmış; yaşam ile ölüm arasındaki çizgide aşk denen kelimeyle hiç tanışmamıştır fakat olağanüstü bir güç onun tekrar doğmasına; aşkı diğer kelimelerden ayırt etmesini sağlayacaktır.
Küçük yaşta bir dağ evinde babaannesiyle yaşayan Akel; babaannesinin ona anlattığı hikayelerle büyüdü.
"Doğum lekeleri öldürüldüğümüz; benlerimiz ise öpüldüğümüz yerlerde çıkarmış güzel kızım."
Üç el silah sesi duyuldu; birincisi kalbe, ikincisi akıla üçüncüsü ise ikisinin arasında hapis kalmış arafa isabet etti. Müjdeci kelebek ateşlenen mermilerin kovanlarına kondu, ruhu yaşanmamış anılara gebe bıraktı.
☥
Uzun siyah saçlarını ensesinde bağlayarak beyaz ve mavi renkteki hastane elbisesini tek seferde üzerinden çıkardı. Hastane odasının sarı duvarında asılı olan ayna; rengi atmış yarı çıplak bedenini fark etmesini sağladı. Beyaz teni olduğundan daha donuk ve solgundu, kemikleri o kadar belirgindi ki biri görse yeme bozukluğu yaşadığını düşünebilirdi. Eskiden çatık duran kaşlarına çıktı gözleri, alnının ortası hiçte kırışık durmuyordu artık. Anlam veremedi. Gözleri bir süre kendisini inceledi, olanlara hala inanamıyordu.
Zihninde gürültüyle canlanan görüntüler gözlerini kısmasına ve yüzünü buruşturmasına sebep oldu.
Silah sesleri kafasının içinde patlamıştı adeta.
Ne yaşadığını düşünmeye çalıştı.
Ölmüş olmalıydı. Kurşunların sırtında bıraktığı ağrılı acı tekrar vurulmuşçasına sızladı.
Yarıçıplak bedenine doğru yumuşak bir rüzgar esti o an ve korkuyla kıstığı gözleri irileşti. Aynaya sırtını döndü ve omuz hizasından yansımasına; kurşunun isabet ettiği noktaya baktı. Gariplik olduğunu sezmişti zaten.
Gerçi uyandığından beri garip hissediyordu, Eskisinden daha farklıydı.
Ağrının olduğu yerde bir doğum lekesi vardı.
Hiç doğum lekesi olmamıştı ki?
Parmaklarını kürek kemiğinin üzerinde; beyaz renkteki yamuk biçimli doğum lekesinde yavaşça gezdirdi.
Merak duygusu bütün hücrelerine yayılmıştı. Hiç hissetmediği bir şeydi. Nasıl bir his olduğunu bile bilmiyordu bu duygunun, haliyle heyecanlanmıştı da. Bir çok duygu aynı anda bütün hüclerine hucüm etmiş ve zihnini bulandırmıştı.
İlk defa tattığı duygular Akel'i gülümsetse de aklına takılan bir soru vardı.
Silahın tetiğini kim çekmişti?
Faili mechul bir kurşun tarafından öldürüldüğünü hatırlıyordu, bir kaç adım gerisinde aynı şekilde vurulan mavi gözlü çocuğuda...
Şu güne kadar hissettiği duygular bir elin parmaklarını geçmiyordu, çoğu ise negatiflik dolu duygulardı. Şimdi bir ölüm tam tersi yönde hislerini mi canlandırmıştı?
Buna sevinmeli miydi? Yoksa korkmalı mıydı?
Ölümden sonra inanılan cennet cehennem neredeydi peki?
Belki de babaannesi haklıydı; ölümden sonra cennet cehennem yoktu, yaşanması gereken yaşanmamışlıklar vardı.
☥
Yarın; karanlığın içinde adımlar attığımız, bir adım sonrasını göremediğimiz bir belirsizlik. Bu belirsizlik içinde düşeceğim aşk kapanı ise hiç düşünmeyeceğim bir olasılıktı. Ölecek miyim diye attığım her adım yeni kapılar çıkarıyordu karşıma, bilmeden araladığım kapı ise aşk kapanına yaklaştırıyordu beni.
Düşecek miydim?
Aşk kelimesinin lügatımda anlamı yokken bu kelimeyi lügatıma ekleyecek kadar cesaretli miydim peki?
☥
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
bu bölümü ve daha sonrasında hikayeyi okuyacak bütün tatlı insanlara iyi geceler dilerim ♡