Bölüm 1

36 6 28
                                    

Gökyüzünün lacivert ve siyahın rengine büründüğü yıldızların görünmediği bir gecede ıpıssız bir sokakta yürüyordum. 

Bunu neden yapıyordum ki ? 

Amacım neydi ?

Gündüz bile tehlikeli olan bu sokağa gecenin bu saati gelmem neyin gereğiydi ? 

Derin bir nefes aldım. Bedenim ve kulaklarım sese karşı aşırı duyar kazanmıştı. 

Ölmek istiyordum. Daha doğrusu öldürülmek...

İntihar edemediğim için öldürülmek...

İnançlı biri sayılırdım galiba intihar etmeyi düşünemiyorken öldürülmek istiyordum. Diğer dünyada ''Tanrım kendimi öldürmüyorum ama bak öldürülürsem de bu benim suçum değil  görüyorsun ''  diyebilmek istiyordum. İnsan kendini kandırmak isteyince nasıl bahaneler buluyordu değil mi ? Tamamen saçmalıyordum farkındaydım ama çaresizdim. 

Bir anda durdum... İnsan hissederdi değil mi ? Arkasındaki adımları, bakışları ...

O an ben de hissetmiştim. Hafif esen rüzgar saçlarımı okşamıştı. Derin bir nefes alıp ciğerlerimi hava ile doldurdum.

Artık hazırdım kaçmaya... Koşmaya başladım arkama bile bakmadan...

Koştum,koştum ve koştum ... Sanki bacaklarım asla ve asla durmayacakmış gibi koşmaya devam ediyordu. Ve sapa sandığım yol caddeye çıkmıştı. Işıkları görünce bir nebze de olsa rahatlamış olmama rağmen koşmayı bırakamıyordum. Etrafta bir sürü mekan vardı. Yaşadığım krizi bacaklarım atlatamıyordu. Durduramadığım bacaklarım bir çarpışma sonucu durmuş ve yere çakılmıştım.

Ayağa kalkamıyordum. Sık sık nefes almaya başladım. Çarptığım beden şu an umurumda bile değildi. Yere öylece uzandım. Hala nefesimi kontrol altına alamamıştım. Gökyüzünü izlerken kapanan gözlerimin son noktası koyu kahverengi gözlerdi...

***

Gözlerimi yavaş yavaş aralamaya başladım. Işık yüzünden gözlerim sızlamıştı. Anında bir analiz yapmak istercesine etrafıma bakındım. Pencereden dışarı izleyen bir adam vardı. Uzun boylu biriydi ve dikkatsiz biri diye ekledim. Uyandığımı hala anlamamıştı. İlk başta bir hastane odasındayım sansam da aslında bir koltuk üzerinde olduğumu fark ettim. Bedenimi dikleştirirken koltuktan hafif bir ses çıkarmıştım ama hala benim olduğum tarafa bakmamıştı. Derin bir nefes aldım. Bir suç işlemiş gibi hissediyordum ne kadar geç fark edilirse o kadar iyiydi.

Nedense kendimi tedirgin hissetmiyordum. O yüzden ayağa kalkıp yanına gitmeye karar verdim. Ona doğru yürürken bir anda gözlerimiz kesişti. Bu bayılmadan önce beni uğurlayan kahverengi gözlere sahip kişiydi. Bana doğru gelmeye başladı ve karşıma dikildi.

Yabancıların yanında asla ve asla rahat olamayan ben şimdi nasıl bu kadar sakin olabilirdi.

Çok saçmaydı.

Masanın önünde duran şişeyi bana uzatırken :

'' İyi misiniz ? Başınız filan dönmüyor değil mi ? ''

Kafamı hayır anlamında salladım.

'' Ben sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Size çarptığım içinde ''

Hiçbir  tepki vermedi ve karşımdaki koltuğa oturdu. Kolumdaki saate baktığımda saatin altı olduğunu gördüm. Kaç saatten beri baygındım. Pencereye baktığımda lacivert ve siyahın kendini alacakaranlığa bıraktığını gördüm.

Adam hala konuşmuyordu. Biraz da olsa gerilmeye başlamıştım. 

'' O zaman artık ben gideyim. Tekrar teşekkürler '' diyerek kapıya doğru yürümeye başladım. Aniden ayağa kalkıp kolumu tuttu.

Sokağın Sonu EvlilikDonde viven las historias. Descúbrelo ahora