xie lian, okuduğu meslek lisesinin nitelikli binasının maskarası. tam iki kere okulun niteliksiz kısmına atılmış olan bu öğrenci sonunda geri dönmüştü. okula girişi o kadar heyecan verici olmuştu ki öğrencilerin başarılarının asılı olduğu duvardaki tüm çerçeveler düşüp kırılmıştı. merdivenlerden elinde ders kitaplarıyla inen ling wen, öğrenci konseyi başkanı göründü.
- dianxia, tekrar hoş geldin. müdür bey seni yanına çağırıyor.
müdür bey mi? o da kimdi?
tabii ki de jun wu'dan başkası olamazdı. semavi öğretmen, jun wu. okula beden öğretmeni olarak gelip öğrencilerinin şikayetleri üzerine -öğrencilerini serbest bırakmayı geçin, onlara dövüş sanatları öğretiyordu- başarılı olamadığı söylenerek işten çıkartılmış sonra da mucizevi şekilde müdür olmuş ponçik ve yaşlı bir adamdı. çoğu zaman herkese eşit davranırdı bu yüzden xie lian'ın gözü korkmuştu. okula girişini abartmıştı ve öğrencilerin onur köşesini mahvetmişti. yine mi atılacaktı? ama daha yeni gelmişti.
biraz çekinerek sordu, "ne için?"
ling wen ona yorgun gözlerle baktı ve duvarı gösterdi." büyük ihtimalle bunun parasını isteyecek," dedi, "daha yeni gelmene rağmen bu gelişini herkes duydu ve çoğu kişi o mükemmel başarılarının sergilendiği çerçevelerin düşüp kırıldığını hissetti. sanırım bunu soruşturacaktır." ve kader mahkumu xie lian ile üst kata çıkmaya başladılar. ling wen o çerçeveleri gösterdiği an "sana girsin." dememek için kendini zor tutmuştu ve bir gün, belki yakın belki uzak bir zamanda, kesinlikle bunu yapacaktı. gelmiş geçmiş tüm müdürlerin resimlerinin asılı olduğu okul merdivenlerinin duvarlarını inceleyen xie lian, niteliksiz kısımda bu resimlere bıyık ve sakal çizildiğinden bunları dikkatle inceledi. kesinlikle bıyıklı halleri daha güzeldi.
jun wu'nun kapısını çalıp içeri bakan ling wen "buyurun, sayın müdürüm." dedi ve zavallı xie lian'ı orada bir başına bırakıp gitti. jun wu gülümsüyordu, ince belli çay bardağındaki çayını tazeledi ve içine her yere sıçrata sıçrata yarım limon sıkıp iki şeker attı. limondan tatmin olmamış olacak ki cılkı çıkmış limon dilimini çay bardağının ağzına sürttü. küçük çay kaşığı ile çayını karıştırırken söyledi: "xian le, nasılsın?"
seslenme şeklini duyduğunda xie lian hırpalanmış okul üniformasının bol kollarının içinde ellerini birleştirdi ve cevapladı, gayet iyiyim müdürüm. jun wu çayından bir yudum aldı, daha doğrusu yarısından fazlasını tek dikişte içti. ayağa kalktı.
- sen bu dönem geç başladın, bu yüzden birçok okul kulübü kapıldı. ben de senin adına seçeyim dedim.
eğer terbiyeli bir çocuk olmasaydı xie lian "bir bu eksikti be şirret ihtiyar." derdi ama bunu diyemeyecek kadar sınırlarının farkında ve saygılıydı. hayat felsefesinin de saygı ve masumluk üzerine olduğu düşünülünce, ortaokuldayken fen bilimleri sınavında üreme konusundan kalmasına şaşmamalıydı. ya da şaşmalıydı, hayat felsefesi uğruna bilimden kaçmayın. jun wu onun sessizliğini anlamlandırarak "seni sosyal etkinlik kulübüne aldım." dedi. "sosyalleş, yeni arkadaşlar edin tamam mı yavrum? e hadi git bakalım git de dolaş azıcık." ve xie lian'ın sırtını sıvazlayarak onu dışarı attı. xie lian kapının önünde duruyorken duyulmayacağını bilse de "hocam sınıfımı söylemediniz!" dedi. pekala, sıra ling wen'i bulmaya gelmişti.
YOU ARE READING
mesleki tanrıhatip lisesi - tcgf meslek lisesi au
Fanficbu kitap, mo xiang tong xiu tarafından yazılan tian guan ci fu adlı bl romanının alternatif bir gerçeklikteki halidir. orijinal kitapla oldukça farklı olmakla birlikte shitpost türünde bir kurgudur. kitabın türkçe çevirisine gelen yorumlardan birind...