Jungkook güneşin kızdırıcı sıcağı ile gözlerini araladı. Güneşin kendisini bu kadar belli etmesi öğlen olduğuna işaretti. Jungkook kıvrıldığı pencerenin önünden kalktı. Dışarı bahçesine çıktı. En sevdiği Lale'lerin koparıldığını gördüğünde içini büyük bir sinir kapladı. Tekrar gelmişti, ve çiçeklerini koparıp gitmişti. Jungkook sinirle çeşmesine gitti. İbriğine şu doldurup Lale'lerine ihtiyaçları kadar su verdi. Sinirlenmişti. Artık şu kadına haddini bildirmesi lazımdı. Her gün sebepsizce çiçeklerini koparıp gidiyordu.
Her sabah günün ışıldamasına yakın geliyordu. Jungkook o saatlerde uykuya dalmıştı. Bu sabah onu bekleyecek, gerekirse evine kadar takip edecekti.
Saatler Jungkook için geçmek bilmiyordu. Akşam erken saatlerde yattı. Uyanamama korkusundan dolayı kesik kesik uyudu. Havanın, açık maviye dönmesi ile yatağından kalktı. Pencerenin önüne geçip etrafı incelemeye başladı. Kısa süre sonra ormanlık alandan gelen gölge ile içini heyecan kapladı. Ne yapacağını tamamiyle unutmuş halde gelen kadını izledi. Görünürde genç bir kadındı. Jungkook'un özenerek diktiği çiçekleri yavaşça, köklerini sökmeden koparıyordu. Güllerden koparırken elinden akan kana baktı jungkook. Genç kadın akan kanı umursamadan, koparmaya çalıştı. Ancak Gül kopmamakta, ısrarcıydı. Genç kadının eli kanlar içersinde kaldığında güllerden vazgeçti. Diğer çiçeklere yöneldi.
Jungkook'un dikkatini çekense kadının çiçeklere zarar vermemesiydi. Hepsini aynı ölçüde koparıp, hasır çantasına koyuyor, çiçeklere teşekkür babında gülücük sunup ayrılıyordu. Jungkook kadının gideceğini anlayıp hemen yüzünü ve vücudunu örten pelerinini giydi. Kadını arkasından sessizce takip ederken, kadının fazlası ile zayıf ve fakir olduğunu fark etti.
İncecik beline kadar olan sarı saçları minicik yüzü, kocaman gözleri minik burnu ve kalın dudakları, Jungkook böyle güzel birinin neden çiçek çaldığını düşündü. Üzerine giydiği elbisesi, fazlasıyla yamalı ve eskiydi. Ayakkabıları tozlu topraklı yüzeyde ayaklarını incitecek kadar eskiydi. Jungkook kendi üzerine bakıp, birde onun üzerine baktı. Kendisinden fazlası ile utandı.
Kadın yakın civardaki köye girdiğinde Jungkook yüzünü iyice pelerininin içine soktu. Kadın hızlı yürüyüşünü yavaşlatıp pazar tezgahlarından birine doğru yürüdü. Getirdiği çiçekleri tezgahın üzerine koyup beklemeye başladı. Gelen bir kaç kişi muhteşem güzellikteki taze çiçeklerden satın alıp gidiyordu. Elindeki beş tane çiçek bitince kadın aldığı iki kuruşla kalkıp tezgahını topladı. Kazandığı parayla yiyecek bir şey alıp evine doğru yürüdü. Jungkook onu arkasından takip etti.
Kadın ev gibi görünen bir yere gidip aldığı şeyleri yıkadı. Önüne koyup yemeye başladı. Jungkook tek gelirinin çiçeklerinden kazandığı para olduğunu gören kadına acıdı.
Köye dönüp kadının kim olduğunu öğrenmeye başladı.
Bir tane teyzeyi durdurup, çiçek sattığı tezgahı gösterdi teyze ise üzgünlükle,
"Ah oğlum sorma! Gencecik kız, soyu kuruyasıca bir abinin eline düşmüştü. Sonrasında abisini köy halkı kızcağıza şiddet uyguladığı için öldürdü. Kızcağız tek başına kaldı. Gene o pislik herif iki lokma getiriyordu o fakirhaneye. Artık oda gidince kızcağıza köy halkı olarak para topladık. Ancak bizimde durumumuz pek iyi değil. Şanssız yavrucağın birde hastalığı çıktı.
Elimizden geldiğince onu tedavi ettirmeye çalıştık. Bütün parasını tedaviye verdik ancak bir sonuç alamadı.
Son bir kaç gündür bir yerden çiçek getiriyor onu satıp yiyecek iki şey alıyor. Nerden aldığını bilmiyorum oğlum bir hal çaresini bulsakta şu yavrucağı kurtarsak ama elden bir şey gelmiyor" kadın sıkıla sıkıla giderken jungkook'un içini büyük bir suçluluk duygusu kapladı. Kendinden utandı.Bazıları yiyecek ekmek bulamazken, o iki çiçeğin derdine düşmüştü.
Jungkook bundan sonra o kadına yardım etmeye karar verdi. Elinden geldiğince ona yardım edicekti. Kendini ona gösteremesede......
Bölümü beğenip yorum yapmayı unutmayın 🖤