"Sasha! Yine neyi kırdın!"
Kahverengi saçlı kadın, yerdeki porselen kırıklarını toplarken seslendi:
"Bir şey yok! Bulaşık yıkarken düşürdüm!"
Geniş mutfağın kapısı aralandı ve içeri saçlarındaki kırlarla başka bir kadın girdi. Yüzünde kızgın bir ifade vardı. Sesindeki huysuz tonla, Sasha'yı azarlamaya devam etti:
"Bu kırdığın kaçıncı tabak oldu ha? Bayan Kirschtein fark etse, anında postalanırdın. Çabuk onu çöpün en dibine at ve yemek masasını sil. Bulaşığa ben devam ederim. Bi iş becerebildiğin yok. Ne diye seni burada tutmaya devam ediyorlarsa..."
Orta yaşlarını geçmiş kadın kendi kendine söylenmeye devam ederken, Sasha asık suratıyla elindekileri çöpe attı ve mutfaktan çıktı. Başı yere eğikti. Bu kadından yediği azarlar ve hakaretler canını sıkıyordu. Düşüncelere o kadar dalmıştı ki, ne kanayan parmağını ne de birine çarpmak üzere olduğunu fark etmemişti.
Sertçe çarptığı bedenin etkisiyle dengesini kaybetti, kendi deyimiyle 'kıçının üzerine'düştü. Dudaklarından küçük bir çığlık firar ederken hızla kafasını kaldırıp, bedenin sahibine baktı. Gözleri faltaşı gibi açılırken hemen ayaklandı. Saygıyla eğildi.
"Özür dilerim, efendim. Dalmışım. Size çarpmak istememiştim! Gerçekten! Hepsi benim suçum! Özür dilerim! Bağışlayın! Sakar biriyim! Lütfen, kovmayın beni!"
Genç adam ne olduğunu anlamamış bir şekilde kaşlarını çattı.
"Sorun değil, alt tarafı küçük bir çarpışma. Bunun için neden seni kovayım?"
"Kovmaz mısınız?"
Adam kıkırdadı.
"Manyak mısın kızım? Annem ve babamın katı olması, benim de öyle olduğum anlamına gelmiyor. Ama sanırım daha fazla yemek masasını silmezsen kovacaklar seni."
"Ah! Haklısınız. Teşekkür ederim, Küçük Bey Jean, yani efendim. İzninizle."
At kuyruğu yaptığı kahverengi saçları önüne dökülürken tekrardan eğildi, ardından daha fazla beklemeden geniş salondaki yemek masasına ilerledi. Malikenin sahipleri keyifle çayını yudumlarken, Sasha masa örtüsünü kaldırdı, katladı, kirliye atmak için kenara ayırdı. Elindeki mutfak bezini geniş, cilalı ahşabın üzerinde gezdiriyordu.
O sıradaysa Jean, anne-babasının yanına gitti. Kaliteli kadife koltuklardan birine kendini bıraktı ve ileride bedeni ordan oraya giden kadını izlemeye başladı.
"Hizmetçi! Hey! Sen! Sasha! Elindeki işi bırak ve oğluşuma da sıcak bir fincan çay getir."
"Hemen getiriyorum efendim!"
Elindeki nemli bez parçasını masaya bıraktı ve mutfağa doğru aceleyle koşturdu. Eline gelen ilk tepsiyi tezgahın üzerine koydu, ardından bardakların arasından çıkardığı fincanı ve altlığını üzerine yerleştirdi. Yeni demlenmiş mis kokulu çayı da fincana döktükten sonra tepsiyi kaptığı gibi yeniden salona döndü.
Hızlı adımları mermer kaplı zeminde gürültülü bir ses çıkarırken kadife koltuklarda oturan çekirdek ailenin yanına ulaştı.
"Hadisene be! Bir fincan çayı getirmek bu kadar mı zor!"
Kadının azarlamasıyla biraz daha hızlandı ve Jean'a doğru ilerledi. Fakat o, Sashaydı. Yaptığı her şeyde illa bir aksilik olması gerekti. Hizmetçi kıyafetinin bir parçası olan kısa topuklu ayakkabısı halıya takıldı... Kendisi dizleri üzerine düşerken, elindeki tepsiyse fincanla beraber Jean'a doğru fırladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cinnamon girl | jeansasha ×askıya alındı×
Fanfiction"Kendine gel Sasha! O soylu bir ailenin varisi, sense beceriksiz bir hizmetçi parçasısın!"