Medya: Youngro'nun evi
Bölüme geçmeden size bir şey sormak istiyorum her bölüm için bir bölüm şarkısı seçmemi ister misiniz? Yorumlarda belirtebilirsiniz.
Hole geldiğimde hızlıca telefona cevap verdim açıkçası arayanın kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Telefondaki kişi bana adımla seslenmişti ama telefondaki ses bana hiç tanıdık gelmiyordu. Kapının önüne çıkmalısın bence dedi ve telefonu kapattı. Bu neydi tanrı aşkına oyun mu oynuyorduk. Kapıyı açmaya gittiğimde açıkçası kapının önünde birini görmeyi bekliyordum ama sadece orta boylu bir kutu vardı. Kutuyu alıp hemen salona geçtim sehpanın üzerine bıraktım ve düşünmeye başladım bu neyin nesiydi böyle bana bu kutuyu gönderecek ne bir ailem ne de akrabam vardı. Kutuyu açtıktan sonra içinden kalın kaplı deri ciltli bir defter çıkmıştı.
Defterin ilk sayfasında ''Gelecekteki bana yani Youngro'ya '' yazılıydı. Yani bu defterin içindekiler bana mı yazılmıştı hiç bilmiyordum geçmişteki ben gelecekteki bana not mu yazmıştı ya da mektup her neyse. Defterin bir sonraki sayfasında çok eski bir Korece ile yazılan bir mektup vardı.
'' Merhaba gelecekteki Youngro ileride bu mektupları okuyacak mısın bilmiyorum ama sana bu mektupları yazmam bana tanrı tarafından gönderilen bir işaretti. Geçen gün Joseon Hanedanlığının kraliyet ailesi için olan falcısına gittim ama normalde pek yapmazdım ama gördüğüm rüya belki de beni gitmeye zorlayan en önemli etkenlerden oldu. Rüyamda bir prense aşık oluyordum ve onunla çok mutlu bir ilişkimiz oluyordu. Onunla babamı yani Joseon Hanedanlığının kralını tanıştırmaya götürüyordum ama o babamı öldürüyordu ve hanedanlığımızı yıkıyordu. Rüyamdan kan ter içinde uyanmıştım ve rüyamda gördüğüm o erkek şimdiye kadar gördüğüm en yakışıklı erkekti. Bu rüyamı anlatmak için falcıya gitmeye karar verdim. Falcı ajumma ise bana hiç beklemediğim şeyler söyledi. O prensin hayatımın aşkı olacağını ama karşıma ne zaman çıkacağını bilmediğini söyledi. Söylediğine göre karşıma rüyamda gördüğüm gibi çıkmayacağını belki de çok farklı bir insan olarak karşıma çıkabileceğini söyledi. O ileriki hayatlarımda da yani senin hayatında da karşına çıkacak ama onun hayatının aşkı olabilecek kişi olduğunu sen kalbinin en derinliklerinde hissedecekmişsin belki onu ilk gördüğünde belki de onu kaybettiğinde. Kaderimizin o kişi ile kırmızı bir iple bağlı olduğunu ve bu ip kopana kadar asla birbirimizin hayatından çıkamayacağımızı söyledi. Eğer bu ip koparsa ikimizin de hayatı bir daha asla eskisi gibi olmayacak. Bu kişi benim karşıma çıktı mı bilmiyorum ama belki de senin karşına çıkmıştır dikkatli olmalısın Youngro. Bugünlük mektubum bu kadar haftaya görüşmek üzere.''
Mektubu okumayı bitirmiştim. Ben geçmiş hayatımda bir prenses miydim yani inanamıyordum ama daha önemli ve ilginç olanı bu defteri bana kim göndermişti belki de burada düşündüğüm kadar sakin bir hayatım olmayacaktı. Yanılıyor olabilirdim. Diğer sayfaları çevirdiğimde bomboş olduğunu gördüm belki de dediği gibi mektup bir hafta sonra ortaya çıkacaktı. Defteri alıp odama çıkardım ve kitaplığımın rafına koydum. Biraz kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı dışarı çıkıp yeni hayatımı keşfetmeye karar verdim. Evim tam kumsalın yanındaydı. Mis gibi deniz havasını içime çekerek kasabanın merkezine yürümeye başladım. Kasabanın merkezi evime ne yakın ne de uzaktı. Bu yüzden on dakika kadar yürümem kasabanın merkezine varmam için yeterliydi. Etrafta bir elin parmağını geçmeyecek kadar az sayıda insan vardı. Kasabanın bu sakinliği çok hoşuma gitmişti. Hemen karşı yoldaki markete girip buzdolabını doldurmak için alışveriş yapmaya başladım. Alışverişimi yaptıktan sonra elimdeki poşetler ağır olduğu için direkt eve gitmeye karar verdim. Evimin bulunduğu sokağa girince komşumun evinin verandasında olduğunu gördüm. Onunla tanışmayı gerçekten çok istiyordum. Verandasının önüne gelip ''Merhaba ben Youngro karşı komşunuzum bugün taşındım.'' dedim O da '' Merhaba ben de Hanna tanıştığıma memnun oldum, uzun zamandır komşum yoktu taşınmana çok sevindim eğer müsaitsen akşam bana gelirsen çok mutlu olurum seninle kaynaşmayı çok isterim.'' Teklifini kabul edip evime yürümeye başladım. Aldıklarımı buzdolabıma yerleştirmem sonra da acıkan karnımı doyurmam gerekiyordu. Hanna iyi bir insana benziyordu. Böyle tatlı bir kadının komşum olmasına çok sevinmiştim. İyi anlaşacağımızı düşünüyordum. Eve girdikten sonra hemen aldıklarımı buzdolabına yerleştirdim ve kendim için güzel bir yemek hazırladım. Yemeğim bittikten sonra saat sekize geliyordu. Ben de Hanna'nın daveti için uygun bir saat olduğunu düşünerek üstüme bir ceket alarak Hanna'nın evine gittim.
Kapıyı çaldıktan birkaç saniye sonra Hanna kapıyı açmış kocaman bir gülümsemeyle beni içeri buyur etmişti. Holden geçip salona geçtiğimde evin mistik havası beni gerçekten büyülemişti ev çok güzel dekore edilmişti. Ne çok modern ne de çok retro bir tarzı vardı. Bana çay koyup getirmiş kendi çayını da tazelemişti. Onunla hoş bir sohbete dalmıştık normalde insanlarla çok sohbet etmeyi sevmezdim ama Hanna gerçekten iyi bir konuşmacıydı. Onunla geç saatlere kadar oturup sohbet ettik. Uykumun geldiğini fark ettiğimde evime gitmek için müsaade istedim. Onunla tekrar buluşmak için sözleştik ve hemen evime geçtim. Saat gece yarısını biraz geçiyordu. Odama geçip kendimi yatağa attım. Uyumadan önce bugün başımdan geçenleri düşündüm. Çalan telefon, kim olduğunu bilmediğim ama evimin kapısının önüne kadar gelip kapıma kutu bırakan biri, geçmişteki benden şimdiki bana yazılan mektuplar, kaderimdeki kişi ve Hanna buradaki ilk günümde bu kadar çok olay yaşayacağımı hiç tahmin etmezdim. Şimdiye kadar hayatımda bu kadar olay olmamıştı. Bu olaylar bu eve bu kasabaya olan sıcaklığımı asla etkilememişti. Sanki yıllardır ait olduğum yere gerçek evime gelmiş gibi hissediyordum kendimi. Özellikle kafamı kurcalayan şey önceki hayatımda Joseon Hanedanlığının prensesi olmamdı ve hayatıma girmiş veya girecek olan kader arkadaşımı çok merak ediyordum. Ailem öldükten sonra kimseyle çok fazla yakınlığım olmamıştı zaten ailemle de çok yakın değildim. Beni bakıcılar büyütmüştü ve doğru dürüst anne baba sevgisi görmeden büyümüştüm. Zengin bir ailem vardı bu yüzden sürekli iş seyahatleri yaparlar ve doğum günümde evde olmazlardı. Ailemin bana yaptığı en büyük ve tek iyilik miraslarıydı. Şimdi çalışmadan yaşamamın sebebi bu yüklü miktardaki paraydı. Sonra Hanna'yı düşündüm. Mutlu ve kocaman bir ailesi vardı. Abisi kız kardeşi ve yeğeni vardı. Belki de yüzündeki mutlu gülümsemenin sebebi mutlu bir ailesi ve mutlu bir yaşamı olmasıydı. Artık benim de yüzümde kocaman bir gülümseme olacaktı. Mutlu bir ailem olmasa da bundan sonraki hayatımı huzurlu bir şekilde geçireceğime inanıyordum. Umarım öyle olurdu. Yavaş yavaş gözlerimin kapandığını anladığımda kendimi uykuya bıraktım. Sabah kapı zili ile uyandım. Kapıyı açtığımda karşımda Hanna vardı. '' Hadi uyan uykucu seni çok güzel bir yere kahvaltıya götüreceğim hazırlan bakalım'' diyerek beni yukarı kata postalamıştı kendisi de salona geçmişti. Hemen üstüme sade bir şeyler giyip hafif bir makyaj yaptım. Aşağı kata indiğimde Hanna beni holde bekliyordu. Kapıyı kapatıp dışarı çıktık. Hava gerçekten çok güzeldi ve özellikle evimin denize yakın olması burnuma mis gibi deniz kokusunun gelmesini sağlıyordu. Hanna ile yolda sohbet ederek küçük bir kafeye vardık. Küçük olmasına tezat içerisi çok güzel dekore edilmişti ve çok ferah duruyordu. Güzel bir kahvaltı yaptık ve Hanna bana kasabayı gezdirmek istediğini söyleyince onu memnuniyetle kabul ettim ve beni güzel bir hediyelik eşya dükkanına getirdi. Buradan birkaç eşya alıp deniz kenarına oturmaya gittik. Deniz havanın aksine biraz dalgalanmıştı ama bu çok güzel bir ortam oluşturuyordu. '' Yarın abim ve ablam geliyor seni onlarla tanıştırmak istiyorum.'' diyerek söze girdi Hanna. Açıkçası ailesi ile tanışmayı çok isterdim ve ona '' Ben de ailenle tanışmayı çok isterim.'' diye cevap verdim. Sonra orada oturup biraz daha sohbet ettik ve havanın serinlediğini fark edip evlerimize gittik.
HANNA'DAN
Eve girdiğimde gerçekten mutluydum Youngro ile gerçekten güzel bir gün geçirmiştim. Çok iyi arkadaş olmuştuk uzun zamandır komşum yoktu ve arada bir gelen ailem dışında evime kimse uğramazdı ama yine de mutlu bir hayatım vardı. Youngro bana kendi ailesinden ve doğup büyüdüğü şehirden bahsetmişti o da benim gibi sessiz ve sakin yerleri seven bir insandı birçok ortak noktamız vardı. Ben de buraya şehrin gürültüsünden ve kalabalığından kaçıp gelmiştim.
Selamlar uzun bir süre sonra bölümle karşınızdayım. Sınav haftam başlamadan bölümü atıyım dedim. Bu bölümle de hikayenin asıl konusuna giriş yapmış bulunduk. Bölüm tam istediğim uzunlukta olmadı ama idare eder.(1200 den fazla kelime) Bir sonraki bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah Canım Sevgilim
FantasyHayattan kaçmak için geldiğim bu yerde geçmişime ve kaderime bağlı bir adamla karşılaşacağımı nereden bilebilirdim ki?